HÜKÜM 19

23.6K 797 28
                                    

Olmasın dediğiniz anlar vardır. Beyninizin error verdiği, duygularınızın hayatını kaybettiği anlar. Duyduğum tek kelime yıkılışıma zemin hazırlamıştı sanki. Yanlış duymak istiyordum. Serhad'ın bu yanlışı yapmamasını istiyordum. Bedenim kaskatı kesilmişti. Kalp atışlarım abim Hezan'ı kaybettiğim zaman gibi atma işlevini kaybetmiş, korkuyu iliklerime kadar aşılamıştı. Ellerim amaçsızca her iki yanımda savrulurken kendime gelmem gerektiğini kendime telkin ettim. Sağ elimi alnıma götürdüm ve ovuşturdum. Az önceki halime nazaran daha iyiydim şimdi. Karşımdaki adamlar sarhoştu ve ne dediklerini bilmiyor olabilirlerdi. Gözleri yanlışta görmüş olabilirdi. Alkol alan insanların görüş bulanıklığı herkesçe malumdu. Ki ben alkol aldığımda kendimden biliyordum durumu. Saçmalıklar, halüsinasyonlar vesaire vesaire. Elimi alnımdan çekip adamlarla sakince konuşmaya karar verdim.

"Gördüğünüze emin misiniz?"

Körkütük sarhoş olan adam yüzünü buruşturup bana baktı. İki kaşının ortasında derin bir çukur oluştu. Bu soruma kızdığını gösteriyordu. Sarhoşluk madde 1:

"Sarhoşsan alıngan da olursun çekilmez de."

Bu maddeyi unutmuş olabilirdim ama durumu toparlamayı düşünüyordum. Bir sarhoşun öfkesini üzerime çekmek mi? Asla. Sarhoşluk madde 2:

"Sarhoşa bulaşırsan sana öfkesini göstermekten çekinmeyecektir. Bu yüzden hata yapmak yerine hataları düzeltmeye bak. "

Maddeleri aklımdan bir an önce defedip adamın söylediklerine kulak kabarttım.

"Ya..lan mı söy..lü..lüyoruz?"

Kelimeler dudaklarında dans etmiyor aksine intihar ediyordu. Düşmanca bakışlarını bana yöneltti. Kahverengi gözlerini çevreleyen kirpiklerini sürekli kırpıştırıp duruyordu. Gözlerinde bir sorun olduğu aşikardı ya da içkinin yan etkisiydi bu gözlemlediğim durum. Yumuşak bir şekilde konuşmalıydım bu adamla. Sarhoşluk madde 3:

"Zorlamayın. Huyuna gidin. O su olup akar size zaten."

Sesimi sakin tutmaya çalışarak konuştum.

"Hayır. Öyle bir şey demedim. Yanlış görmüş olabilme ihtimalinizden bahsediyordum. "

Sarhoş adamlar birbiri ile anlamlıca bakıştı bir süre. Gözleri birbirinden ayrılıp yine bende buluştu. Kelimelerin üzerine hakimiyet kuran adam konuştu bu sefer.

"Sen niye soruyorsun ki? Neyin oluyor?"

Adamın net sorusu karşısında net bir cevap verdim.

"Teyze oğlum."

Adam başını aşağı yukarı salladı. Ve bakışlarına üzgün bir ifade yerleştirdi.

"Yaa!"

Tek kelimenin içine ne kadar anlam sığabilirse o kadar anlam sığmıştı. Adamın gözlerinde yakaladığım o ifade bana doğru cevabı vermişti. Görmüşlerdi. Allah kahretsin ki görmüşlerdi. Diğer sarhoş adam üzüntü ile başını salladı.

"Be..nn bi..zz gör..dü..k."

Bir acının ikinci kez insanı yakalaması ve yakasına yapışıp boğazına yapışması kadar ağır bir şey yoktu galiba hayatta. Yine beklenmedik yine acımasız. Gözlerim içinde sakladığı mahkumu dışarı çıkarmak için salıverilme izni istiyordu. Ellerim hareket etme yetisini kaybetmişti. Ayaklarım yere yığılmak için benden bir adım bekliyorlardı. Çaresizliğin betimlemesi bu olsa gerekti. Elini uzatamamak, kaybetmek çok yıpratıyordu insanı. Derin bir nefes almak için dudaklarımı araladığımda temiz bir oksijen yerine boğazımdan aşağıya doğru giren ve ciğerlerime karışan tek şey acıydı. Büyük bir acı. Kabullenmek istemediğim bir acı. Kalbime oturan acı kahkahalarla gülüyor ve sandalyesini ileri geri sallıyordu. Mutsuzluğumdan beslenip mutlu olan bir acı istediğim en son şey bile değildi. Aslında istediğim bir şey de yoktu. Biraz mutlu olmak bile istemiyordum. Çünkü bu da fazla büyük bir istekti. Hezan'ın ölümünden sonra sarpa saran durumlar buna müsaade etmiyordu. Hezan'ın ölümü bile bir muammadan ibaret iken yeni bir muamma daha çöreklenmişti Serhad ile. Boğazım konuşmak için bile olsa gücünü kaybetmişti ve düğüm düğüm olmuştu. Bu şartlar altında doğru düzgün nefes almak bile bir mucizeydi. Kendimi taşların olduğu zemine ha bıraktım ha bırakacak durumdaydım. Kendimden geçtiğim sırada işittiğim ses

HÜKÜM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin