HÜKÜM 40

12K 490 92
                                    

"Kıskandım Evin. Seni çok kıskandım. "

Evin'in bana yanıt vermesi dakikalar almasa da ağzından çıkacak her kelimeyi duymaya ihtiyacım vardı. Ve saniyeleri dakikalara çarpacak kadar sabırsızlıkla bana bir cevap vermesini bekliyordum. Benden bunu beklemediğini biliyordum. Benimde kendimden beklediğim söylenemezdi. Dilimden dökülürken işitmişti kulaklarım söylediklerimi. Kıskanmıştım deli gibi. Sinan'ı kapıdan içeri girdiği an neden burada olduğunu sorgulamadan önce aklıma gelen tek şey Evin olmuştu. Benim namusum olan bir kadını başka birisinin görecek olma ihtimali kalbimi delik deşik etmişti. Benimdi o. Bana aitti. Bana özeldi. Namahremimdi. Bu yüzden değil miydi Evin'in suçu olmadığı halde onun üzerine gidişim? Kıskançlıktan kime saldıracağımı bilememiştim. Bir yanımda can dostum dediğim kişi, diğer tarafta karım. Bilinmez bir arafın içinde kalmıştım. O araf bilinmezliklerin yanında acıya ve soğuğa gebeydi. Evin'in gözlerinden gözlerime ulaşan soğukluğu, onu maruz bıraktığım bu durum ona acı veriyordu. Kör olmak lazımdı bunu görmemek için. Eğer yapabilseydi hiç düşünmeden acısını tenimden çıkarabilirdi. Benim ona verdiğim acıyı misliyle bana ödetirdi. Bir bıçak, bir hançer, bir silah... Beni yaralayabileceğini düşündüğü herhangi bir alet. Elinde her ne olacaksa onu acıyla bileyip, tenimde keskin izler bırakacak kadar ona zarar vermiştim. Şu an hiçbir şey demeden gelip bana saldırsa onu durdurmazdım. Yaptığım hataların farkındaydım. Geri dönüşü olmayan yollara girip çıkıyordum. Yapmam dediğim ne varsa hepsini yapıyordum. Bu bana hayatın tükürdüğünü yaladın deme şekliydi. Bu yüzden değil miydi anneme şiddetle karşı çıkıp ben abimin karısını koynuma almam deyişim? Sonuç ne olmuştu? Almıştım,seve seve. Zorunlulukları bir kenara attığımda dahi Evin'i kucaklamıştım. Oysa ne büyükler laf etmiştim bundan çok kısa bir zaman önce. Hayat bana zarları sen değil, ben atıyorum demiş ve mecburiyetlerimle beni baş başa bırakmıştı. Benim mecburiyetim olan Evin gözlerindeki hayal kırıklığını bir an dahi saklamadan bana bakıyordu. O bakışlar ok olup kalbime saplanıyordu sanki. Bu kadına ben ne yapmıştım böyle? Daha 21 yaşındaydı. Gözlerinin mutluluktan kısılması gerekirken gözbebekleri canım yanıyor diye haykırıyordu. Bana anlattığı sınırlı bilgilerden başka bu kadını tanımıyordum. Bu kadın o sınırlı bilgileri gözlerinden yine yaş gelirken paylaşmıştı benimle. Acılarını azaltmıyordum, aksine arttırıyordum. Kocasıydım ama dışarıdaki bir yabancıdan farkım yoktu. Evin her seferinde bunu yüzüme vurmuştu. Her kavgamız, her tartışmamız fitili ateşleyen bir kıvılcım misali bu soruna çıkıyordu. Beni kabul et artık diye bas bas bağırıyordu Evin. Duymuyordum yada duymamış gibi yapıyordum. İkincisi gibi davranmak daha kolay gelmişti. Evin'e aşk yok derken onu kırdığımı biliyordum. Benden öyle bir beklentisi olmasa bile bunu açıkça söylemek benim içinde zordu. Söylediklerimi doğal olarak karşılamış gibi bir profil çizmeye çalışmıştı gözümde. Fakat o kadar inandırıcılıktan uzaktı ki... Aklında başka birisinin olduğunu söylemeye çalışarak beni kendi sözümle vurmaya çalışmış, benden beklediği tepkiyi bulamayınca sözlerimin doğruluğuna kanaat getirmişti. Üzülmüştü. Kırılmıştı. Yaralanmıştı. Farkında değil miydim? Bir kadın olarak en doğal hakkı sevilmek iken ben zalimlik yapıp bu hakkı elinden almıştım. Bir ömür boyu yaşayacağımız, yaşlanacağımız bu evlilikte sevgi olmamasına karşın cinsel münasebet olacaktı, çocuk olacaktı. Yasak olan tek şey birbirimize duyabileceğimiz sevgi,aşktı. Civan Hükümdar'ın mecburiyeti Evin yine sınanmıştı acıyla, gözyaşıyla. Kendi ellerimle onu attığım bu acı çukuruna bende atlamak istiyordum. Yalnızlığını paylaşmak, açacağım, açmak üzere olduğum bütün yaraların hekimi, derdinin ilacı olmak istiyordum. En azından bu kadarını hak ediyordu. Daha fazlasını hak ederken ona yaşattığım hayat berbattı. Bu kapıdan hala çekip gitmemesi bile mucizeydi. Bana dayanmaya,katlanmaya çalışıyordu. Daha doğrusu bana değil, hayatın ona sunduğu yaşama, kaderin ikimizi bir araya getirişindeki o büyük tesadüfler silsilesiyle mücadele ediyordu. Evin'in verdiği savaşa şahit ediyordu gözlerim. Kendisiyle ve benimle büyük bir mücadele veriyordu. O mücadeleyi üstlenmek istediğimde, benimle paylaşmasını her istediğimde onda olmadık yaralar açıyordum. İşte bu yüzden şu an kırgınca bana bakan gözlerine bakmaktan korkuyordum. Evin'in dudakları kıpırdadı. Tam bir şey söyleyeceğini düşünürken ne söyleyecekse söylemekten vazgeçmişti. Birkaç dakika sessiz kalan Evin beni içine girdiğim iç hesaplaşmadan kurtararak konuşmaya başladı.

HÜKÜM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin