Heyecanlıydım. Sevinç ve pişmanlığı aynı anda yaşıyordum. Ona ne demem konusunda hiçbir fikrim yoktu. Şuan sadece onu izliyordum. Çok tatlı uyuyordu.
Yaklaşık beş dakika sonra yavaşça gözlerini açtığını fark ettim. Önce etrafı süzdü. Sonra gözleri bana döndü ve birden kendimi onun kolları arasında buldum. Bana...Bana sarılıyor muydu?
Öylece donakalmıştım. Kendimi suçlu hissetmenin verdiği vicdan azabından dolayı ona sarılacak cesareti bulamıyordum.
-Harry, bu gerçekten sen misin?
Kolları uzamıştı, yüzü artık eskisi gibi tombul değildi. Onun yerine yüzünün tüm çekici hatları ortaya çıkmıştı. Omuzları genişlemişti ve boyu da uzamıştı. Şuan bana sarılan kişi onu ilk bulduğumdaki küçük Harry değil yakışıklı bir erkek olan Harry'ydi. Yorgun fakat sevinçli bir sesle konuşmaya çalıştı.
-Teşekkür ederim...Geri döndüğün için...
-Harry. Burdan hemen çıkmalıyız. Yoksa seni götürmek için bir daha şansım olmayabilir, dedim panikle. Geri çekildi ve gözlerimin içine bakarak
-Beni gerçekten seviyorsun değil mi?, diye sordu. Gözleri sarıydı. Fakat artık umrumda değildi. Ben onun masum bakışlarını sevmiştim mavi gözlerini değil. Kendimden emin bir şekilde cevap verdim.
-İnan bana şimdiye kadar hiç kimseye bu kadar bağlanmamıştım ve sevmediğim bir insan için bu kadar yolu asla gelmezdim.
Gülümsedi. Dudakları renksiz ve yüzü cansızdı. Vücudu eskisi gibi sıcak değildi fakat hala güvende hissettiriyordu.
Hemen yorgun kollarının altına girerek onu ayağa kaldırmaya çalıştım ve yattığı yatağın yanında bulunan tekerlekli sedyeye onu yatırdım. Planımız onu hasta gibi dışarı çıkarmaktı. Üstüne bir gömlek giydirip yüzünü maskeledim. Birde benim gelirken taktığım şapkayı ona takıp yapması gerekenleri söyledim.
Odadan çıkınca kanlar içerisinde yatan bir hastayı tedavi odası denilen ve çıkış kapısının yakınında bulunan odaya doğru götürüyormuş gibi rol yapmaya başladık.
-Çabuk ol çabuk! Hastayı kaybediyoruz.
-Çok acil bir durum çekilin!, diye bağırıyordum. Zaten bir çoğu kişi bizi takmıyordu bile. Şansımız şimdilik iyi gidiyordu. Tabi bu işin içinde ben varsam heran başka birşey olabilirdi. Çıkış kapısından geçmeden önce kimsenin olmadığı bir odaya girip üstümüzdekileri çıkarttık ve dışarıya normal insanlar gibi çıktık. Fakat tam çıkarken arkama döndüm ve o sırada uzaktaki profesör Edward'la göz göze geldik. Bizi görmüştü. Lanet olsun!
-Rachel! Acele edelim sanırım bizi gördü.
Hepimiz aceleyle arabanın olduğu yere doğru koşmaya çalışıyorduk. Rachel panikle bağırdı.
-Kim? Profesör mü?
Bende panik dolayısıyla bağırıyordum.
-Evet! Peşimizden geliyor olabilir. Sakın arkanı dönme!
-Ne? Arkamı dönmeden nasıl gelip gelmediğini anlayacağım?
-Bakarsan kim olduğumuzu anlar! Hepimizi tanıyor!
Neyseki sonunda arabaya bindik ve hızlı bir şekilde gaza basınca hepimizin sırtı koltuklara yapıştı. Birkaç dakika sonra anayola girmiştik ve artık labaratuvardan baya uzaklaşmıştık. Arkamızda bizi takip eden bir araba da yoktu. Yollar bomboştu. Rahatlamıştım. Baya aksiyonlu bir macera yaşamıştık. Fakat...Eğlenceliydi. Şimdi en başından tüm yaptıklarımızı düşünüyorum da gerçekten çok komikti. Birden kendimi tutamadım ve kahkaha atmaya başladım. Şöför koltuğunda oturan Rachel ve yanımda oturan Harry bana tuhaf tuhaf bakmaya başladılar.
-Ne var? Komik bir macera oldu gülemez miyim?, dedim. Rachel şaşkınlıkla cevapladı.
-Sorun o değil. İlk defa kahkaha attığını görüyorum, dedi. Bende birden durakladım ve düşününce gerçekten de hayatım boyunca hiç kahkaha atmadığımı fark ettim. Sanırım Harry de bana bu yüzden bakıyordu.
-O zaman birlikte gülelim, dedim ve Rachel de kendini tutamayıp kahkaha atmaya başladı. Bizi gülerken gören Harry halsiz olmasına rağmen o da bize katıldı ve birden hepimiz gülmeye başladık. Hayatımda hiç bu kadar doya doya gülmemiştim doğrusu. İlk defa yanımda arkadaşım ve ailemden gibi gördüğüm biri ile gülüyordum. Bu çok eğlenceliydi. Daha önce parayla yaptığım şeylerden daha çok zevk veriyordu bana. Sanırım gerçek mutluluğun ne olduğunu şimdi anlıyordum. Ben, işte şimdi gerçek anlamda mutluydum! :)
###
O gün birlikte Rachel'in çalıştığı kafeye gidip birşeyler içtik ve akşama kadar yaşadığımız macerayı konuşup güldük. Harry de artık daha iyi görünüyordu. Her zamanki taktiğimle alnımı onun alnına koyup ateşine baktım. Ateşi yoktu, rahatlamıştım. Fakat ben bunu yaparken kafede bulunanlar bize garip garip bakmaya başladı. Sanırım yanımdaki artık kocaman erkek olduğu içindi. Bunu başkalarının yanında yapmamam gerektiğini anlamıştım. Rachel bana onun benim ölen teyzemin oğlu zannediyordu. Oysaki ne benim teyzem vardı ne de Harry yeğenimdi. Yine de ona bu konuda yalan söylediğimi belli etmek istemedim.
Saat geç olunca arkadaşım Rachel bizi eve bıraktı. Arkadaşım...Ne kadar güzel bir kelimeydi öyle :)
Eve girdiğimizde hala ona karşı bir pişmanlık hissediyordum. Yine de hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışarak onu iyi hissettirmek istedim. O da sadece bana bakıyor ve gülümsüyordu.
-Pekala Harry. Yorgun görünüyorsun. Bence ilk duş almalısın. Sonrada odana geçip uyursun. Özlemiş olduğuna eminim, dedim. O duşa girip çıkana kadar onun artık büyüdüğünü unutmuştum. Saf bir niyetle söylemiştim yıkanmasını. Ama aklıma sonradan gelmişti. Aynı evde yaşıyorduk. Ve o bir erkekti!
Banyodan çıkacağı zamana kadar gerildikçe gerilmiştim. Kendimi çok kötü hissediyordum. Sıcak basmıştı. Derin derin nefes almaya çalışıyorken birden kapının açılma sesi geldi ve bana seslendiğini duydum.
-Hana. Sanırım bir sorun var, dedi sakince. Oturduğum koltuktan kalkıp yanına doğru gittim. Banyonun kapısı hafif açıktı ve saçlarıyla omuzları ıslak bir şekilde yarısı gözüküyordu. Daha fazla gerilmiştim ve yine rahatlamak için derin nefes aldım. Normal bir ses tonuyla
-Çıplağım, dedi. Aldığım nefesi büyük bir çığlık olarak dışarı verdim.
-Aaaaaaaaaaaaaaa!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My İnnocent Boy ♥️
RomanceKonusu: Hikaye, dünyanın en şanssız insanı olduğunu düşünen bir kızın intihar etmek üzereyken bulduğu ve özel yetenekleri olan küçük bir çocukla aralarındaki olayları anlatıyor... Fantastik - Romantizm - Dram - Gizem - Kore -