Okul Başlıyor

12 5 0
                                    

Banyodan çıkınca hiçbir şey duymamışım gibi sıradan davranmaya çalıştım. Eğer söyleyecekleri şey istemediğim birşeyse kabullenemezdim. İkisi harika bir kahvaltı sofrası hazırlamışlardı. Aklımdakileri unutmak için yemeğe odaklanmalıydım. Bu yüzden hemen masaya oturdum.
-Hana sana bir haberimiz var, dedi Harry söze başlayarak. Duymamış gibi yapıyordum.
-Biz ikimiz...-
-Hayır! İstemiyorum!
İkisi de şaşkınlıkla bana bakmaya başladı. Rachel
-Daha söyleyeceğimiz şeyi duymadın bile, dedi.
-Ne olduğunu biliyorum ve duymak istemiyorum.
İçimden sevgili olmamaları için dua ediyordum. Harry sanırım beni duymuştu.
-O ne demek?, diye sordu. Sevgili kelimesinin anlamını bilmiyor muydu? O zaman aralarında da birşey yoktur herhalde. Rachel devam etti.
-Aynı okulda okumak için üniversiteye başvurduk. Ve kabul edildi. Harry bizimle okuyacak.
-Ne?
Ah! Tabi ya o konu! Ne kadar da salağım! Aklıma o kadar saçma şeyler gelmişti ki. Rahatlamıştım. Sanırım kendi kendime çok fazla kurgu yapıyordum. Oysaki Harry romantik kelimesinin anlamını dahi bilmeyen saf biriydi.
Harry masum bir yüz ifadesiyle sordu.
-Birlikte okuyabileceğimizi söylemiştin. İstemiyor musun?
Ah! Olamaz! Yanlış anlaşılmalar!
-Hayır hayır. Ondan değil. Şey... başka birşey düşünmüştüm de.
-Ne düşünmüştün?, diye sordu Rachel merakla. Bunu söyleyebileceğimi sanmıyordum. Hemen konuyu değiştirerek
-Domatesli erişte çok güzel olmuş. Rachel sen mi yaptın?, diye sordum. Bir şekilde konuyu değiştirmeyi başarmıştım.
-Hana biliyor musun, dün Harry o sapık adamları nasıl patakladı?
-Ah! Evet. Merak ediyorum anlatsana. Ben o sırada uyumuştum sanırım, dedim gülerek.
-Önce ona yumruk atan adamı bir güzel haşladı. Bir karnına vuruyordu bir başına. Ama o kadar hızlı vuruyordu ki adam ona karşı savunma bile yapamadı. Sonra birden yere düştü. Sonra diğerleri geldi ve Harry onlara harika tekmeler atıyordu. Tek seferde üç kişiyi birden nakavt etti. Harry çok havalıydı. Sonra biri daha geldi ve...
Rachel olayları anlatırken kendinden geçiyordu. Sanki bir filmin sahnesi anlatır gibiydi. Gülmeden edemedim.
###
O hafta herşey sorunsuz geçti ve biz okula başladık. Evet. Okul. Bu kavramdan uzun süredir uzaktım. Yeniden dersler, sınavlar ve egoist insanlarla karşılaşacaktım. Umarım bu kez beni ezmeye çalışan tiplemeler olmaz. Her neyse.
Okulun ilk günü hepimiz üniversitenin kampüsünde buluştuk ve biraz etrafı gezip öğrendikten sonra ayrıldık. Bölümlerimiz farklıydı çünkü. Harry fen bilimleri bölümünü okumayı seçti. Ben, küçüklüğümden beri iyi yapabildiğim bir alan olan resim bölümünü seçtim. Rachel de zaten moda tasarımı bölümünde üçüncü sınıf okuyordu.
Derste biraz gergin olsamda ilk defa üniversiteye gidiyor olmak güzel bir duyguydu. Eskiden okulu sevmezdim. Fakat derslerim iyiydi. Yaşadığım şanssızlıkları saymazsak tabi. Yeniden bir fırsat doğmuştu ve bu kez bunu iyi değerlendirmek istiyordum. Öğlen yemeği vakti geldiğinde Harry'yi ve Rachel'i görmek için sabırsızlanıyordum. Bahçeye çıktım ve onları aramaya başladım. Üniversite gerçekten çok büyüktü ve onları bu şekilde bulamayacağımı biliyordum. O sırada biri bana seslendi. Harry olduğunu zannederek heyecanla arkamı döndüm. Fakat bu kişi yağmurlu günde bizi eve bırakan Nam Joon'du. Yanıma geldi ve gülerek
-Burda ne arıyorsun? Beni takip mi ettin yoksa?, dedi.
-Burda okumaya başladım.
Birden şaşkınlıkla sordu.
-Sen ciddi misin? Bunun için genç görünmüyorsun.
Birden kaşlarımı çattım.
-Ben 23 yaşındayım bi kere.
-Ah! Öyle mi? Afedersin. Aslında aramızda bir yaş fark var. Yinede sana Sunbae(kendinden büyük yaşta olan kişilere seslenme biçimi) demem gerektiğini sanmıyorum. Haksız mıyım?
-Tabi. Ne istersen onu de, dedim umursamamaya çalışarak. Aslında benden üç yaş küçüktü. Her neyse.
-Neden birlikte yemiyoruz?, diye sordu samimi bir tavırla.
-Ah! Şey...aslında arkadaşlarımla yiyecektim-
Sözümü tamamlamadan sordu.
-Harry mi? O da mı burada okuyor?
-Evet. Fen bilimlerinde-
-Şuanda onların dersi olmalı. Boşuna bekleme bence.
-Sorun değil bekleyebilirim birlikte-
-Şurdaki markette çok güzel ramen yapılıyor hadi birlikte yiyelim, deyip birden bileğimden tuttu ve beni peşinden sürükledi. Sürekli sözümü kesip durmasından hiç hoşlanmamıştım.
Birlikte oturup ramen yemeğe başladık. Çok acıkmıştım bu yüzden diğerlerini bekleyemedim.
-Vay be! Bunun tadı gerçekten çok güzelmiş!, dedim rameni çiğnerken.
-Evet. Sana söylemiştim. Damak zevkim harikadır. Aslında herşeyim harika. Beni tanıdıkça anlarsın, dedi bana yaklaşarak.
Neydi bu şimdi? Hayatımdan kendini bu kadar öven biri gördüğümü sanmıyordum. Fakat tuhaf bir şekilde de samimi biriydi.
-Söylesene Harry ile aranızdaki ilişki ne?, diye sordu rahat bir tavırla.
-Hiç. Sadece arkadaşız.
-Onu ne kadar tanıyorsun?
-Ne? Ah. Şey...Küçüklüğünden beri.
-Demek çocukluk arkadaşısınız, dedi başını sallayarak.
-Evet öyle de denilebilir.
Aslında bir sene bile olmamıştı tanışalı. Her neyse. Umarım daha fazla soru sormaz diye umut ederken birden sordu.
-Harry'nin burada okuması sorun değil mi sence de?
-Neden?
-Baksana, deyip bahçede dolaşan bir adamı göstermeye çalıştı. Birden beynimden vurulmuşa döndüm. Bu kişi Edward Wang'tı.
-O bir profesör ve bu okulun öğretmeni, dediğinde bunun aklıma yeni gelmesinden dolayı büyük bir paniğe kapıldım. Sanırım ondan kaçarken aslında kendi ellerimle vermiştim Harry'yi.

My İnnocent Boy ♥️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin