Harry ile Rachel

13 4 0
                                    

Etrafındaki kızlara öfkeli gözlerle bakıyorken birden yanıma Nam Joon geldi. Yangına körükle gidiyordu resmen.
-Ah! Şuna baksana. Tüm kızlar etrafına toplanmış. Şahsen bende bir kız olsam onunla çıkmak isterdim, dedi gülerek. Sonra da eklemeye devam etti.
-Kızların hepsi de güzel ama. Biri kapmasın Harry'yi? Güzel bir kızla olursa okulun en popüler çifti olurlar bence.
Ateş fışkıran gözlerimi Nam Joon'a çevirdim. Birden gülmeyi bırakıp ciddiyetle
-Afedersin. Sorun yok. Sakin ol, dedi elini omzuma koyarak. Sonra da umursamaz bir tavırla
-Neden bu kadar kızdın ki? Kıskanmıyorsun ya?, dedi. İçimde bir volkan yatıyordu ve her an patlayabilirdi. Kendimi sakinleştirmeye çalışarak
-Ne-neden kıskanıyım ki? Ben onun sevgilisi bile değilim. Hah! Hiç de umrumda bile değil! Yani galiba değil...,dedim emin olmayarak. Ben tam Harry'ye doğru koşacakken Nam Joon birden elimden tuttu ve sesli bir şekilde adımı söyledi.
-Hana! Bugün neden birlikte gezmiyoruz?
Bunu böyle bir anda sorması çok yersizdi. Fakat Harry'nin, onun sesini duyup beni fark etmesi ve yanıma gelmesi için yaptığını anlamıştım. Harry yanıma gelip
-Hana. Gidelim hemen!, deyip elimden tuttu. Birlikte oradan uzaklaşırken Nam Joon'un bana gülümseyerek baktığını gördüm. Sanırım bana iyilik yapmıştı. Belkide gerçekten samimi ve iyi biridir. Onu daha iyi tanımak istiyordum. Eminim güzel başka yanları da vardır.
Okula biraz uzak bir parka gidip yiyecek birşeyler aldık. Güzel bir yer bulup oturunca hemen sordum.
-Harry. Yoksa yine derse girmedin mi?
Gülümseyerek ellerini yanaklarıma koydu ve
-Sen olmayınca yemek yemiyorum. Senin de bensiz yemek yemen içime sinmiyor. Her zaman beraber yesek olmaz mı?, diye sordu dudağını büzerek. İnanılmaz derecede tatlıydı! Ne-nerden öğrenmişti bunu?
-Sınıftaki bir erkek bir kıza böyle yapınca o da onun istediği şeyi kabul etti. Sanırım bu ikna etmede etkili bir yöntem, dedi saf bir sırıtışla. İçimden konuşmamı duymuştu yine. Birden gülmeye başladım.
-Harry. Sen ne zaman büyüyeceksin acaba?
-Zaten büyük sayılmaz mıyım?, dedi kafasını kaşıyarak. Onun bu çocuksu hallerini çok seviyordum. Küçük Harry'den daha tatlı oluyordu.
Birlikte öğlen yemeğini yerken birden telefonum çaldı ve arayan Rachel'di. Hastalandığını ve şuanda revirde olduğunu söyledi. Harry ile birlikte yanına gittik. Yatakta yatıyordu ve gerçekten kötü görünüyordu.
-Kendimi iyi hissetmiyorum Hana. Beni eve bıraksanız olur mu?, diye sordu kısık ve yorgun bir sesle. Onun için endişelenmiştim fakat dersim başlamak üzereydi. Harry'ye baktım.
-Ben onu götürürüm. Sen derse gir Hana, dedi gülümseyerek. Derslere girmemek onun için bir sorun değildi sanırım. Zaten okula birincilikle girmişti.
Ben derse giderken Harry Rachel'i evine bırakmaya gitti. İçimde bir huzursuzluk vardı. Sanki ikisini yalnız bırakmam doğru olmadı gibi. Sürekli içimden "Hayır hayır. Ondan şüphe etmemelisin. O senin arkadaşın Hana!" diye tekrarlıyordum. Çok fazla şüpheci biriydim ve herkese güvenemiyordum. Sanırım bu huyumu bırakmam lazımdı.
Okul çıkışında Harry'yi görememiştim. Onu aradım fakat Rachel'le birlikte olduğunu söyledi. Sanırım hala iyileşmemişti. Ona ilaç alıp evine gitmek için dışarda dolaşmaya başladım. Bir şifacı bulmuştum ve gerçekten iyi ilaçlar satıyordu. Hemen bir poşete faydalı bulduğum tüm çayları, bitkileri ve yaprakları doldurdum. O benim arkadaşımdı ve iyileşmesi için elimden gelen herşeyi yapmalıydım. Heyecanlı bir şekilde durağa doğru koşarken yol üstünde bulunan çadırdan bir mekan gözüme çarptı. (Multimedia)İçerde soju içen kızla erkek bana tanıdık gelmişti. Yaklaşıp dikkatli bakınca bunun Harry ile Rachel olduğunu gördüm. Ne yapıyorlardı bunlar burda? Onları evde sanıyordum. İkisi birşeyler konuşuyordu fakat duyamıyordum. Harry birden alnını Rachel'in alnına koydu. Görünüşe göre baya yakınlaşmışlardı. Rachel ona birşeyler söyledi ve birden Harry'nin yanağından öptü. Sinirle yumruğumu sıktım. O an hissettiklerim onu kızlarla gördüğüm zamandan farklıydı. Sinirliydim fakat kendimi aptal gibi hissedip ağlamak isteme duygum bunu bastırıyordu.  Rachel'i arkadaşım olarak görmüştüm fakat o benden gizli onunla buluşuyordu. Ya Harry? Ona nasıl bu kadar yaklaşabilmişti? Her zaman hep bana ait olduğunu söyleyip duruyordu. Fakat şimdi bir başkasının elini tutuyordu ve yüzünü ona yaklaştırıyordu.  Sanırım sandığım şeylerin hepsi gerçekti. İkisi birlikte yakınlaşıyorlardı. Harry'nin dudağı Rachel'inkine değmek üzereyken daha fazla dayanamadım ve birden çığlık attım.
-Harry!
İkisi de şaşkınlıkla bana döndü. Bir hışımla yanlarına yürüdüm ve elimdeki poşeti Rachel'in önüne attım.
-Ne yaptığınızı bilmiyorum ama sakın bir daha Harry'ye yaklaşma! Senden bunu beklemezdim Rachel. Seni arkadaşım olarak görüyordum. Fakat sen tam bir yalancısın!
Sonra da Harry'nin elinden tutup onu dışarıya çıkarttım. Birden ona döndüm.
-Ne yapıyorsun sen? Aptal mısın? Neden onu öpmeye kalkıştın? Bana söylediklerin konusunda rol mü yapıyordun yani? Bana ait olduğunu söylemiştin!
Birden sinirden ağlamaya başladım. Gözlerimden yine kanlar akıyordu ve Harry cebinden çıkardığı mendille kanı silmeye çalışıyordu. Birden eline vurarak onu itledim.
-Bir daha bana yaklaşma! Senden nefret ediyorum!
Ağlamaya devam ediyordum. O ise sadece endişeli bir şekilde bana bakıyordu. Sonra birden pişmanlık duygusunu barındıran bir sesle
-Sadece sır vermek istemiştim...Özür dilerim..., dedi.
-Ne?
Ağlamayı bırakıp ona bakmaya başladım. Hala bunun sır verme olduğunu mu sanıyordu?
-Aptal. Bir daha benden başka kimseye sır verme!, diye bağırdım. Kafasını tamam anlamında salladı. Sanırım saf olmasının kötü yanlarından biri de buydu. Yine de ona sinirliydim. Kötü bir niyeti olmasa da benden başkasına sır ver-yani öpecekti! Neyseki son anda duruma müdahale etmiştim. Gözyaşı kanlarımı silip
-Hadi artık eve gidelim, dedim.
###
Rachel'in Ağzından
-Yaklaşık bir saat önce.-
Harry beni eve bıraktıktan sonra yalnız kalmak istememiştim ve benimle kalması için onu ikna ettim. Her zaman Hana'yla birlikteydi zaten. Biraz benimle durursa sorun olmaz diye düşündüm. Evdeyken sürekli benimle ilgileniyordu. Bana sıcak çay yapmıştı. Sürekli üzerimdeki battaniyeyi kapatıp söylediğim herşeyi yapıyordu. Bir ara bir sessizlik oluştu. O an kalbim deli gibi atıyordu. Belki de ona artık hoşlandığımı söylemenin vakti gelmişti. Bunu ilk önce Hana'ya söylemeyi çok istemiştim fakat bir türlü fırsatım olmadı. Şimdi Harry yanımdayken tam zamanı olduğunu düşünmüştüm. Elimdeki kupayı masaya koyup ona doğru döndüm. Yanımdaki koltukta oturuyordu ve sadece televizyona bakıyordu. Yavaşça ona seslendim.
-Harry.
Gözünü TVden ayırmadan cevap verdi.
-Evet.
-Harry. Sana önemli birşey söylemek istiyorum.
-Harry Potter'ın büyü gücüyle pasta yapılır mı?, diye sordu. Birden şaşırmıştım. Sonra televizyona baktım ve bunu neden sorduğunu anladım. Gülerek cevapladım.
-Evet. Belki de istediğin herşeyi yapabilirsin. Sadece o büyünün nasıl yapıldığını öğrenmelisin.
-Bu harika!, dedi sevinçle. Sonra da ekledi.
-O zaman her zaman Hana'yla olmak için gereken büyüyü öğrenmeliyim.
Sürekli Hana hakkında konuşmasını mantıklı bulmuyordum. Kuzen olduklarını bilmeseydim onları kesinlikle sevgili zannederdim. Daha fazla kendimi tutamayıp birden söyledim.
-Harry ben... senden hoşlanıyorum. Uzun süredir bu duygularımı saklıyorum. Fakat artık söylemem gerektiğini düşündüm.
Filmi izlemeyi bırakıp bana döndü. Gülümsedi. Sanırım bu olumlu bir cevaptı. Rahatlamıştım. Beni reddetmesinden korkuyordum. Bu bakışlarından cesaret alarak sordum.
-Şey..Benimle çıkmak ister misin?
Yine gülümsedi ve ayağa kalkıp
-Olur. Kendini daha iyi hissedeceksen neden olmasın, dedi. Sonrada montlarımızı getirip kendininkisini giymeye başladı. Birden isteksizce güldüm. Şaka yapıyor olmalıydı. Ama utandığım için daha fazla birşey söylemek istemedim ve dışarı çıktık. Ona çadır mekanlara gitmek istediğimi söyledim.
Birlikte soju içerken bana sürekli Hana'dan bahsedip duruyordu.
-Hana beni merak etmiş olmalı. Ona derse gireceğime söz vermiştim. Yarın yine onunla birlikte yemek istiyorum. Keşke o da gelseydi.
Birden sinirle ayağa kalkıp bağırdım.
-Yeter artık! Hep Hana hep Hana! O sadece senin kuzenin! Ondan bahsetmeyi bırak. Sana senden hoşlandığımı söyledim. Bana bir cevap vermelisin! Senin için neyim ben?
-Sen iyi bir kızsın. Her zaman Hana'nın yanında oluyorsun. Yani bizim arkadaşımızsın değil mi?
-Hayır. Ben senin için ne olduğumu soruyorum. İkiniz için değil!
Sandalyeye geri oturup sarhoş olmanın verdiği duygu karmaşıklığıyla ağlamaya başladım.
-Neden? Kuzenin olan Hana'yı bile bu kadar çok düşünüyorken beni neden umursamıyorsun? Bunun ne kadar acı verdiğini biliyor musun?
Birden alnını alnıma koydu ve bir süre öylece durduk. Ne yaptığını bilmiyordum fakat bana umut verip sonra oynamasından korkuyordum. Geri çekilip gülümseyerek
-Sanırım ateşin geçmiş, dedi. Dayanamayıp yanağından öptüm ve
-Senin yüzünden hasta oldum! Neden Hana'yı bu kadar seviyorsun ki?, dedim yine ağlamaklı bir yüz ifadesiyle. Bana yaklaştı ve elimi tutarak
-Aslında sana birşey söylemem gerekiyor. Bu bir sır, dedi ve yüzünü bana doğru yaklaştırdı. O an beni sevdiğini düşünüp gözlerimi kapattım. Sadece onunla birlikte olmak istiyordum. Her zaman beni korumasını ve benimle ilgilenmesini istiyordum. Fakat o sadece Hana'yı düşünüp duruyordu.
O sırada Hana geldi ve nedenini bilmediğim bir şekilde bana kızmaya başladı ve Harry'yi yanımdan götürdü. O an onunla olamayacağımı anlamıştım. Sahte bir gülüş attım.
-Hayatım mükemmel gidiyor. Yine sevdiğim biri tarafından reddedildim.
Bir yudum soju daha aldım ve kendimi tutamayıp hıçkırıklarla ağlamaya başladım.

My İnnocent Boy ♥️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin