Gerçek Arkadaşlık

27 5 0
                                    

-Hey Harry! Burda napıyorsun?
Harry'ye sessizce onu tanıyıp tanımadığını sordum. Hayır anlamında başını çevirdi.
-Kimsiniz?, diye sordum. Arabadaki çocuk gayet rahat bir tavırla
-Seni de tanıyorum Yoon Hana, dedi. Çok şaşırmıştım.
-Yağmur gittikçe hızlanıyor. Sizi gideceğiniz yere kadar bırakabilirim, dedi. Kim olduğunu bilmediğimiz bir arabaya binmek her ne kadar içimi huzursuz hissedirse de burada saatlerce yağmurun dinmesini beklemeye yeğlerdim. Çocuk konuşmaya devam etti.
-Adım Nam Joon. Hem sizi nerden tanıdığımı da söylerim giderken, deyince onunla gitmeye karar verdik.
Arabaya bindiğimizde sanki uzun bir zamandır arkadaşmışız gibi tavırlar sergiliyordu ve fazla samimiydi.
-Ben gelmesem çoktan sırılsıklam olmuştunuz, dedi gülerek. Tatlı bir çocuktu ve gamzeleri vardı.
Yolda kısa süreliğine bir sessizlik olmuştu ve bunu ilk ben bozdum.
-Bizi nerden tanıyorsun?
-Ah! Evet. O konu. Aslında biliyorsunuz. Ben profesör Edward'ın labaratuvarındaydım. Ve geçen gün olan olayları gördüm. Herkes senin 'Harry!' diye bağırdığını duymuştu. Fakat sonra görüyorum ki onu alabilmişsin. Gerçekten çok cesursun, dedi kahkaha atarak.
Şimdi anlıyordum bizi nerden tanıdığını ve bizi takip ettiğini. Hemen arabadan inmeye çalıştım. Kolumdan tutup beni engelledi.
-Merak etme. Bunu ona söylemem. Ben onun öğrencisi değilim, dediğinde duraksadım.
-Kimsin peki?
-Ben oraya sadece para için gittim dostum. Başka hiçbir amacım yoktu inan bana. Bilirsin işte labaratuvardaki deneylere katılan insanlara yüksek miktarda para veriyorlar.
-Yani bir denek misin?, diye sordum. Endişem gitmişti sanırım.
-Ah! Aslında deneye katkısı bulunan gönüllü kahraman demeyi tercih ederim.
Yağmurun damlaları arabanın ön camına vururken duyulan ses rahatlatıyordu.
-Peki sana ne yaptılar?
Bu kez konuşan Harry'ydi.
-Aslında çok basit birşey. Vücuttaki herhangi bir hücreyi en eski haline döndürmeyi amaçlayan bir deney vardı. Adına da...Egzolasyon diyorlardı sanırım. Bu deney için üretilen bir bileklik vardı ve onu bir haftalığına takmamı istediler.
Harry merakla sordu.
-Peki işe yaradı mı?
-Aslında bunu bende bilmiyorum. Ben paramı aldım ve gerisi umrumda değil. Bu arada eviniz ne tarafta?
-Düz devam et, dedikten sonra aklıma bir soru geldi.
-Öyleyse artık labaratuvara dönmeyecek misin?
-Hayır tabiki de. Sana demiştim ordaki işim bitti. Artık gitmeme gerek yok.
Bir şekilde tanışma hikayemiz tuhaf olmuştu. Fakat bizi eve kadar bıraktığı için memnundum. Bir de inerken bize bir şemsiye de verdi.
-Umarım profesör peşinize düşmez. Dikkatli olun, dedi gülümseyerek. Belki de kötü biri değildir diye düşündüm. İnsanlardan çok fazla şüphe ediyordum sanırım.
Tek şemsiyeyle eve yürürken Harry'nin beni omzumdan tutup kendine doğru yaklaştırması yine heyecanlanmama sebep oluyordu. Sanırım beni korumaya çalışıyordu. Utanmıştım.
Ev kapısının önüne gelince birini fark ettim. Üstünde kırmızı bir yağmurluk vardı ve üşüdüğünü belli eder bir şekilde kollarıyla kendini sıvazlıyordu.
-Rachel?
###
Birlikte eve girdik ve Rachel sırılsıklam olmuştu.
-Bu saatte neden burdasın?, diye sordum şaşkınlıkla. Titreyerek cevap verdi.
-Ç-çok...çok...üş-üyo-rum...
Harry ile bakıştık ve ne demek istediğimi anlayıp hemen bir battaniye getirdi. Rachelin üstünü örttüm ve onu koltuğa oturttum. Yaklaşık yarım saat onu ısıtmaya çalıştık. Sonunda titremiyordu. Sıcak kahvesini yavaşça içmeye çalışırken buraya gelme nedenini anlattı.
-Hana ben çok özür dilerim.
-Ne için?, dedim şaşırarak.
-Babamla kavga ettik ve kalacak bir yerim yok, derkenki ses tonu gittikçe azalıyordu. Yüzünün kızarmasından utandığını anlıyordum.
-Babamla kavga edince eve gidemem. Çok sinirli olur ve genelde içer. Sonra da kendini kaybeder. Çok özür dilerim Hana. Bir günlüğüne...sende..
Demek istediği şeyi anlamıştım.
-Sorun değil. Kalabilirsin.
Birden yüzü güldü ve
-Teşekkür ederim Hana. Bir daha sana asla yük olmayacağım. Sana hep yardım edeceğim, dedi.
-Artık arkadaşsak bu yük sayılmaz. Sende bana Harry'yi kurtarırken yardım etmiştin.
Bana sevinçle bakarken birden gözleri doldu...doldu ve aniden ağlamaya başladı. Hemde hıçkırıklara boğularak.
-Hanaaaa! Sen çok iyi bir insansııınnn! Teşekkür ederiiimm! Sen benim tek arkadaşımsııın!
Neler olduğunu anlamadan Harry ile birbirimze baktık. Bana sarılıp ağlamaya devam etti. Bir yandanda sümüğünü çeke çeke konuşmaya çalışıyordu.
-Eskiden seninle hep arkadaş olmak istiyordum. Seni ilk tanıdığımdan beri. Ama o kötü kızlar yüzünden yanına yaklaşamadım bile. Özür dilerim. Ben berbat bir insanım. Sırf ezileceğim diye gerçekten iyi birini umursamadım. Özür dilerim. Eğer seni bir gün görürsem bir daha kaybetmeyeceğime dair söz verdim kendime. Ve şimdi... tekrar buldum seni ve asla bırakmayacağım.
Rachel'in söyledikleri eski günlerimi hatırlatıyordu ve o zamanlar dünyanın en kötü insanı olduğumu düşünüyordum. Kimsenin asla beni sevmeyeceğini. Ama bir kişi de olsa beni umursuyormuş. Ve şuan o kişi yanımdaydı. Mutluydum. Yine de duygulanmıştım onun söylediklerinden. Fakat ağlaması çok komikti ve dayanamayıp gülmeye başladım.
-Rachel. Seni anlıyorum ve artık hiçbir şeyin önemi yok. Fakat...ağlamasan daha iyi olur. Yoksa gülmekten kendime gelemeyeceğim.
Rachel de bana baktı ve sümüğünü çekip benimle birlikte gülmeye başladı. Harry de bize bakıyordu. O sadece gülümsüyordu ve gözleri parlıyordu. Onun da en az benim kadar mutlu olduğuna emindim. Sanırım üçümüz artık birer dosttuk. Bu mükemmel bir şeydi!
Rachel'e temiz yeni kıyafetler verip yatak hazırladım. Yatmadan önce onunla biraz konuşup dertleştik ve bana babasıyla aralarının sık sık böyle olduğunu ve tartıştıklarında arabasını kullanamadığını söyledi. Bu yüzden iki saat soğukta beklemiş. O gece o yattıktan sonra bulunduğu odanın ışığını ve kapısını kapatıp yavaşça odasından çıktım. Bende çok yorgundum. Odama gideceğim sırada Harry birden arkamdan bana sarıldı. Donakalmıştım.
Fısıltılı bir sesle konuşuyordu. Sanırım misafirimizi uyandırmak istememişti.
-Çok zor zamanlar geçirmiş olmalısın. Ama merak etme artık hep yanında olacağım. Seni asla bırakmayacağım, dedi bana daha sıkı sarılarak. Kokusunu alabiliyordum. Tıpkı okyanus gibi kokuyordu. Ferahlatıcı ve yumuşak bir kokuydu. Bir erkek nasıl bu kadar güzel kokabilirdi? Nasıl bu kadar etkileyici olabilirdi? Ona nasıl karşı koyacağımı gerçekten bilmiyordum. Çok fazla heyecanlıydım ve utanıyordum. Ama o bu konuda çok rahattı. Beni ailesi gibi görüyordu ve bana karşı olan hareketlerini romantik şeyler olduğunu bildiğini sanmıyordum. Bütün hayatımı kaplamıştı. Her anım onunla birlikte geçiyordu. Her zaman aklıma ilk gelen kişi Harry'ydi. Yaşamamın sebebi oydu. O benim herşeyimdi...♥️
###
Sabahın erken saatlerinde kapı çalmıştı ve genelde bana kimse uğramazdı. Harry'nin uyumadığını biliyordum bu yüzden benim için kapıyı açmasınu umut ederek uyumaya devam ettim. Fakat kapı açıldığında bir erkek sesi duydum ve bunun profesör olabilceğini düşündüm. Yoksa onu almaya mı gelmişti? Sonuçta evi biliyordu. Birden endişeyle yataktan fırladım. Hemen ev terliklerimi giyip odadan çıktım. Kapıya doğru koşarken gelen kişinin o olmadığını gördüm. Rahatlamıştım. Bu bir postacıydı. Harry gelen kişiyi uğurlayıp kapıyı kapatırken elindeki zarfı bana verdi.
-Sana gelmiş.
-Bir zarf mı? Ne için ki?

My İnnocent Boy ♥️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin