Profesörü görünce büyük bir paniğe kapıldım ve Nam Joon'a rameni ısmarladığı için teşekkür edip hemen oradan koşarak uzaklaştım. Eminim ne olduğunu anlamamıştır. Acilen Harry'yi bulmam lazımdı. Onu profesörden uzak tutmalıydım. Bulduğum bisiklerden birine bindim ve etraftakilere fen bilimleri fakültesinin nerde olduğunu sora sora buldum.
Kalabalıktı ve onu göremiyordum. Bisikletten indim ve gözlerimle onu aramaya başladım. Gittikçe daha çok geriliyordum. Edward buraya doğru yaklaşıyordu ve ikisinin karşılaşması kadar kötü birşey olamazdı. Dayanamayıp 'Harry!' diye bağırdım.
-Hana.
Harry arkamdan doğru geliyordu.
-Harry! Nerdeydin?, deyip hemen yanına koştum.
-Birşeyler yemek için seni bekledim ama gelmedin.
Beni mi beklemişti?
-Dersin vardı sanmıştım.
-Aslında derse girmedim.
-Neden?
-Sen yanımda yokken dersi dinlemek eğlenceli değil.
-Harry. Bir sorunumuz var.
-Ne oldu?
-Baban burda. Ve seni görürse geri almak isteyecek. Hemen gitmeliyiz, deyip elinden tuttum. Fakat profesör birden karşımıza çıktı ve o an zaman donmuş gibiydi. Üçümüz sadece endişeyle birbirimize bakıyorduk. Olamaz! Şimdi ne yapmalıydık? Kaçmalı mıyız? Edward oldukça sakin ve gizemli bir ses tonuyla konuştu.
-Odama gelin.
Gitmeli miydik? Emin değildim ve korkuyordum. Harry elimi sıkıca tutup bana döndü.
-Merak etme. Güvende olacağız.
Onu ilk defa bu kadar sert ve kendinden emin görüyordum. Bana o kadar güven vermişti ki artık profesörden korkmuyordum. Birlikte odasına gittik.
###
Odadan çıktığımızda ikimizde şaşkındık. Profesörün içerdeyken söyledikleri hiç de beklediğimiz gibi değildi. Sanırım boşuna telaşlanmıştım. Harry'ye dönüp
-Yine de dikkatli ol. Sana birşey yapmasından korkuyorum, dedim. İnsanın içini rahatlatan bir gülümsemeyle karşılık verdi.
-Endişelenmene gerek yok. Sen yanımdayken bana birşey yapamaz.
-Yoo Hanaaaaa!
Kafamı çevirip baktığımda koridorun sonunda bana seslenen Rachel'i gördüm. Koşarak bize doğru geliyordu. Nefes nefese konuşmaya başladı.
-İki saattir sizi arıyorum! Nerdesiniz? Öğlen saatinde dersim vardı sizinle yiyemedim. Ama sonrada hiç bir yerde yoktunuz. Tanrı aşkına napıyorsunuz burda?
Birden panikle bağırdı.
-Hiiiii! Olamaz! Profesör sizi görmüş olmalı. Harry ye birşey yaptı mı? Onu almaya çalışmadı değil mi? Harry sen iyi misin?, deyip ona dokunuyordu. Hemen Rachel'in koluna girip onu Harry'nin yanından uzaklaştırmaya çalıştım.
-Merak etme Rachel. Profesör bize çok tuhaf şeyler söyledi. Sana anlatıyım...
###
Profesörün Odasında Geçen Konuşma
Odaya girdik ve bize gösterdiği deri koltuklara oturup beklemeye başladık. Ama o çok rahattı. Sakin ve soğuk bir tavırla ceketini ve şapkasını çıkarıp astı. Masasına oturdu. Dosyalarını yavaşça düzenledi. Biz de birbirimize bakıp ne yappmaya çalıştığını anlamaya çalışıyorduk.
Sonunda bize döndü ve ellerini birleştirerek normal bir tavırla konuşmaya başladı.
-Okulumuza hoşgeldiniz! Umarım başarılı öğrencilerden olursunuz. Burası lise gibi değildir. Bir dersten kalırsanız kimse size acımaz.
-Harry'yi benden alamazsınız!, dedim hiddetle. Birden kahkaha atmaya başladı.
-Onu senden neden alıyım ki? Zaten kaçırdın.
Sanırım o gün bizi görmüştü.
-Çok başarılı bir plandı doğrusu. Herşey istediğiniz gibi gitti ve onu aldın öyle değil mi?
-Ne?
Bütün bunları nasıl biliyordu?
-Harry artık eski haline dönmüş. Gözleri mavi ve sağlıklı. Sanırım yeteneklerini artık kullanabilirsin Hana sshi.
-Hayır! Onu yetenekleri için kullanmayacağım! Onu gerçekten seviyorum ve önemsiyorum!
-Biliyorum. Bu yüzden kaçırmadın mı?
-Ne demek istiyorsunuz?
-Rachel'in anahtarımı çalma konusunda çok mu iyi olduğunu sanıyorsun?
-Ne?
-Herşeyin yolunda gitmesi için benimde bir katkım olsun istedim.
-Yani...anahtarı siz mi verdiniz?
-Almasına izin verdim desek daha doğru olur.
-Neden kaçmasına yardım ettiniz? Anlamıyorum...
-Anlayamazsın. Ben oldukça ileri görüşlü biriyim Hana sshi. Onunla ilgili herşeyi biliyorum. Seninle ilgili olanlarını da. Bu okula benim sayemde geldiniz. Size sınava girme fırsatını ben verdim.
-Ne? Ama nasıl...
-Evet. Senin sınava gireceğini biliyordum. Harry de senden uzak olmamak için aynı üniversiteye gelecekti. Böylece kendiniz ayağıma kadar gelmiş oldunuz.
-Nasıl yani? Planınız bu muydu? Bu yüzden mi uzun bir süre peşimizden gelmediniz?
Yeniden bir kahkaha attı ve sorumu sakince cevapladı.
-Korkuyla yaşamanızı istemedim. Bazen insanın mutlu anlara ihtiyacı vardır. Değil mi Harry?
İkisi bir süre bakıştı ve sanki gözleriyle konuşuyorlarmış gibiydiler. Aralarında tuhaf bir bağ olmalıydı.
-Peki Harry'den ne istiyorsunuz?
-Hiçbir şey.
-Ne? Hiçbir şey mi?
-Evet. Hiçbir şey. Sadece çalışkan bir öğrenci olsun yeter.
Söylediklerine anlam veremiyordum. Eminim başka planları vardı. Hala ona karşı soğuktum.
-Merak etmeyin Hana sshi. Ona dokunmayacağım. O benim öğrencim. Neden zarar veriyim ki?, derken ki küçük sırıtışı tüylerimi ürpertmişti. Fakat Rachel'in çok önceden söylediği şeyi düşününce gerçekten öğrenci edinmeyi çok seven birine benziyordu.
Ona hala güvenmiyordum fakat umarım dediği gibi Harry'ye zarar vermez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My İnnocent Boy ♥️
RomanceKonusu: Hikaye, dünyanın en şanssız insanı olduğunu düşünen bir kızın intihar etmek üzereyken bulduğu ve özel yetenekleri olan küçük bir çocukla aralarındaki olayları anlatıyor... Fantastik - Romantizm - Dram - Gizem - Kore -