Güzel bir şarkı sesiyle yerimden kalktım. Sanırım bu alarm sesiydi. DoHee bu sesin sabah kaldırmak için çalan ses olduğunu söylemişti. Ses yaklaşık yirmi saniye daha çalıp kapandığında derin bir nefes aldım. Burada ki ilk günüm nasıl olacak merak ediyorum.
Üzerime bir şeyler giyip odadan çıktım. DoHee dün giderken elime bir liste vermişti. Listeye göre şuan kahvaltı saatiydi. Kahvaltıyı çok seviyordum. Aslına bakarsak yemek yemeyi seviyordum. Özellikle tatlı. Mesela şuan büyük bir çikolata için her şeyi yapardım. Kafamı iki yana salladım. Buraya sağlığıma kavuşmak için geldim. Yemekhane bir alt kattaydı.
Merdivenlere doğru ilerlerken yan tarafımdaki kapı hızlıca açıldı. Kafamı çevirip baktığımda dünkü çocuğu gördüm, SeokJin. O da bana bakıyordu. Hemen önümü dönüp ilerlemeye başladım. Yeni uyandığı için saçı biraz dağınıktı. Üzerine öylesine bir tişört ve eşofman geçirdiği belli oluyordu.
Yemekhane tabelasına doğru ilerlerken, ister istemez dikkatli davranıyordum.
Dikkatli olmak doğamda vardı. Hayatımı böyle yaşamıştım. Bu rahatsızlığımın ne zaman başladı çok iyi hatırlıyorum. Kimseye dokunamamaya başlamıştım. Sonra birden bana dokunanlara karşı öfkelenmeye, sonrası sinir krizleri, uzun süren ağlamalar,bazen bayılmalar. Çok uzun süre hastanelerde yaşadım. Doktolar iğne bile vuramıyorlardı. Nedenini hiçbir zaman anlamadım. Neden insanlara dokunamıyordum? Neden onların bana dokunmasına fırsat vermiyordum? Tek istediğim bundan kurtulmaktı. Dokunabildiğim insanlar sadece annem ve babamdı. Dahası yoktu benim için.
Yemeğimi hızlıca yedim ve elimdeki eldivenlere baktım. Evet, eldivenlerle dolaşıyordum. Birileri ile yanlışlıkla bile olsa temas kurma fikri karnıma büyük bir kaya parçası yerleştiriyordu.
Yemekhanede çok fazla kişi yoktu. Açıkçası tüm hastanade yeterince kişi yoktu. Yeni bir yer olduğu için az sayıda insan vardı. İki masa ilerimde dört kişi oturmuş sohbet ediyordu. Beş kişi tek başına oturuyordu, bu beş kişiye bende dahildim,iki kişi de yemek alıyordu. Etrafta çok fazla görevli yoktu.
Kapıdan içeri giren kişiye baktım. Dün DoHee ile yanımızda gezen çocuktu. Burada olmak istemediği her halinden belliydi. Sanki her an olay çıkarıp defolup gidecek gibi sıkkın bir tavrı vardı. Tabağımda ki çorbadan bir kaşık daha alıp tekrar ona baktım. Bu da benim bir diğer can sıkıcı huyum.
İnsanlarla iletişimi kestikten sonra onları izlemeye yönelmiştim. İster istemez onları izliyordum. Çocuk kafasını kaldırıp bana baktığında gözlerimi çekmedim. Ben bu işte ustalaşmıştım. Aslında çekmek istiyordum ama bunu yapamıyordum. Bana biraz daha ters bir bakış atıp tabağına yemek almaya başladı. Bakışlarımı sonunda çekip yemeğime odaklandım.
Karşımda ki sandalyenin çekilmesiyle kafamı panikle tabağımdan kaldırdım.
"Buraya bir sapık olduğun için mi geldin?" karşıma oturan çocuğa şaşkınlıkla baktım.
"Efendim? Bana mı dedin?" karşılık verirken sağıma soluma baktım. Evet bana demişti.
"İki saattir beni süzdüğünü gördüm. Yakışıklı bir yüzüm, güzel bir fiziğim var ama beni böyle taciz edemezsin." Kendini beğenmiş bir halde konuşurken, ben ona hayretler içinde bakıyordum.
"Ve gereksiz egolu bir karakterin varmış. Bunu da ekle listeye." derken salatamdan bir çatal alıp ağzıma götürdüm.
"Gerçekten erkekleri röntgenlediğin için geldin değil mi? Bende burada güvende olurum sanmıştım."
Derin bir nefes aldım "Gider misin başımdan?"
"Neden? Burada yemek istiyorum." çorbasından bir kaşık alıp ağzına götürdü.
Tabağımı elime alıp oturduğum yerden kalktım. İnsanların bana dokunmasına katlanamadığım gibi konuşulmasına da katlanamıyordum. Bu bir nevi kendimi koruma mekanizmasıydı. Ne kadar az insan o kadar az sinir krizi demekti. Yıllarca insanlardan saklanarak yaşayan biriydim. İletişimim insanlarla kopuksa ne olmuş? İşte bu bendim. İnsanlarla konuşamayan, onlara dokunamayan kız.
"Ben bu sebeple gelmedim ama senin bu sebeple gelmiş olman çok büyük olasılık." sandalyemi geri ittirip masadan uzaklaştım. Tabağımı diğer kirli tabakların yanına bırakıp kapıdan çıkarken arkamdan beni izlediğini biliyordum. Hızla üst kata çıktım. Onun odasının önünden geçerken duraksayıp kapısının üzerinde yazan isme baktım "304 - Kim SeokJin" .
Seni ukala varlık.
X X X
Yavaş yavaş gireceğiz asıl konulara. Bekleyin yeterli. Oy vermeyi ve fikrinizi belirtmeyi ihmal etmeyiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aklını Kaybetme [SeokJin]✅
Fanfiction"Dokunma fobisi olan bir kız, yani ben. Ölmüş ablasını baktığı her yerde gören birisi, Kim SeokJin. İkimizin ortak noktası; Bir akıl hastanesine gelmemiz. Görmemem gereken bazı şeyler ise bizi bir araya getirdi. Belki de görmem en iyisi. Böylece...