"Evet anne, tedavi şimdilik ilerliyor. Ama iyi mi kötü mü söylemek için erken." ben konuşurken annem elimi tuttu.
"Ben sadece iyi olmanı istiyorum. İyileşeceğine eminim. Bu konuda sana güvenim tam. Ama..." bir an duraksadı. Ne söyleyeceğini çok iyi biliyordum "Ama olur da iyileşemezsen ya da daha fazla devam etmek istemezsen, her zaman yanındayız. Kendini zorlayabildiğin yere kadar devam et. Ama istemediğin zaman, bize geri dön." dediğinde gözünden bir damla yaş geldi.
Annemin bu duygusallığı ailemizin bir laneti gibiydi. Olur olmaz her şeye fazla tepki verirdi.
"Babam ağladığını görse, dalga geçerdi," dedim bir elimle göz yaşlarını silerek. Babam iş yoğunluğundan dolayı bu sefer gelememişti.
Annemi kapıya kadar götürdüm "Kendine iyi bak." derken bana sarılmayı da ihmal etmedi "Sende lütfen giderken dikkatli ol. Arabayı dikkatli kullan." arkasından el sallayıp tekrar binanın içine ilerledim.
"Bakar mısın?" birden önüme çıkan bedenle kendimi panikle geri attım. Ayaklarım dolanınca bir an düşecek gibi olmuştum ama hemen geri toparlandım. Önüme bir anda atlayan oğlan ise şaşkınlıkla elini bana uzattı. Eli, kolum ile temas etmeden hızla çektim.
"Ah ben özür dilerim. Korkuttum değil mi? Özür dilerim." karşımda eğilen, pembe saçlı çocuğa baktım.
"Önemli değil." derken hızla atan kalbim bana ters olarak hayır önemli diye haykırıyordu.
"Ben birini arıyordum. Adı Kim SeokJin. Tanıyor musun?" dediğinde kaşlarım çatılmıştı.
"Neden arıyorsun?"
Derin bir nefes alıp gülümsedi "Ben arkadaşıyım, onu görmeye geldim."
"Görevlilere sorabilirsin o halde." dedim. Neden bana soruyordu ki?
"Evet, sorabilirim. Ama ona bir sürpriz yapmak istiyorum. Beni gizlice onun odasına çıkarır mısın?"
Şaşkınlıkla ona baktım. Ve tabii ki şüpheyle.
"Böyle bir şey yapamam. Nesin necisin bilmiyorum." dedim omuz silkerek.
"Haklısın ama cidden arkadaşıyım," dediğinde yine omuz silktim "Güvenmiyorum."
Kötü birine benzemiyordu ama bu onu yukarı çıkarabileceğim anlamına gelmezdi.
"Şuan arkadaşımı sevindirmeme engel oluyorsun," dedi parmağını bana sallayarak "Belki de onu ölümden falan kurtarıyorum." dedim ona karşılık.
Parmağını indirip, bir karış açık ağzıyla bana baktı "Katile benziyor muyum?"
"Salağa benziyor muyum?" yine ona karşılık.
"Hara?" karşımda ki oğlanın arkasından gelen sesle, arkasına bakmaya çalıştım ama kimin geldiğini biliyordum "NamJoon?" Jin şaşkınlıkla önce bana baktı, ardından karşımda ki pembe saçlı çocuğa baktım.
"Tüm sürprizi bozdun işte!" pembe saçlı çocuk bana tekrar parmağını salladı.
"Ne sürprizi?" Jin hala şaşkınlıkla bir bana bir karşımda ki çocuğa bakıyordu.
Onu görmezden gelip konuştum "Bu çocuğu tanıyor musun?"
"Kendisi benim dostum olur. Siz tanışıyor musunuz?" dedi Jin.
"Az önce tanıştık, ne kadar aksi bir kız bu böyle." dedi NamJoon bana kaşlarını çatıp "İşte dostluk böyle bir şey. Aynı şeyleri düşünebiliyorsun." dedi Jin bir kolunu NamJoon'un omzuna atarken.
"Hah!" dedim omuzlarımı silkerek.
"NamJoon, bu Hara. Hara bu NamJoon." dedi Jin bizi birbirimize tanıtırken "Arkadaşlarında senin gibi, itici." dedim bir NamJoon'a bir Jin'e bakarak.
NamJoon şaşkınlıkla ağzını açıp bir şey söyleyeceği sırada, Jin araya girdi "Bir şey demene gerek yok, o hep böyle, kinci." dedi bana sinsice gülerek.
"Ee ne sürprizi?" dedi Jin merakla.
NamJoon ile göz göze geldik, kaş göz yaparak söyleme diyordu.
"NamJoon, onu odana çıkarmamı istedi. Sürpriz mi ne yapacakmış. Bende tanımadığım için çıkaramayacağımı söyledim." deyip NamJoon'a kocaman bir gülümseme yolladım.
İçten içe mutluluktan kuduruyordum.
"Seni küçük ispitçi."
NamJoon'a dil çıkarmak istemedim değil. Ama olgunluğum el vermedi.
"Neyse kalıp sizinle sohbet etmek isterdim ama inanın hiç istemiyorum, çok can sıkıcı görünüyorsunuz." deyip el sallayarak yanlarından uzaklaştım. Doktorla randevum vardı.
"Peki sence Jin nasıl biri? Bana dürüst bir şekilde anlat. Sevip, sevmediğin yönlerini, sence ona güveniyor musun, ona karşı hislerin nasıl?" doktorun söylediklerini önce bir iki dakika kafamda tarttım.
"Bence... Farklı biri. Ya da pek kimseyi tanımadığım için bana öyle geliyor ama farklı geliyor. Biraz ukala, kibirli ve burnu havada," dediklerime doktor güldüğünde bende gülüp devam ettim "Ama bir yandan da sanki bu kibri gerçek değil gibi. Yani gerçekten kendini üstün görmüyor, öyleymiş gibi davranıyor. İnsanları pek çevresinde istemediği için bunu yaptığını düşünüyorum. Düşününce sevmediğim tek yönü ukalalığı. Sevdiğim yönleri ise... Birisi konuşurken dikkatli dinliyor. Bu güzel bir şey,"
Bana yardım etmek için çatıya çıkardığı an aklıma gelince kendi kendime gülümsedim "Ve yardımsever. Mesela bana yardım etmeyi kabul etti," tabii karşılıklı ama bunu dıştan söylemek olmaz "Ve bence güvenebileceğiniz birisi. İnsanları çok gözetlerim ama onlar hakkında ne kadar doğru tahmin yapabilirim bunu hiç bilmiyorum. Jin ile ilgili bir tahmin yapmam gerekirse, bence iyi biri. Ama bunun doğruluğunu sonra göreceğiz. Şimdilik, ona güveniyorum."
- - -
Pijamalarımı giyip, yatağa girdiğimde geçen haftayı düşündüm. Tam bir haftadır her şey çok normaldi. Jin ile çatıya gittiğimiz geceden beri bir hafta geçmişti. YooJun'un başka açığını bulamamıştık.
Beni uykumdan uyandıran ise odadaki hafif tıkırtılardı. Önce sesi tam olarak algılayamadım ama birden yatağımda hissettiğim baskıyla gözlerimi hızla araladım.
"Sakın sesini çıkarma, rahatsızlığını biliyorum sana dokunmayacağım. Ama sesini çıkarırsan seni öldürmek zorunda kalırım, anladın mı?" gözlerim karanlığa alıştığında kafamın hemen üzerinde ki surata baktım. Gözlerim kocaman açılırken, kafamda yüzlerce panik sinyali vardı.
Jin'in ablasının gece vakti, benim odamda ne işi vardı?
X X X
Hola hola BTS beylerimiz cb yaptı bir Jin biased olarak tabii ki kudurdum JIN ÇOK GÜZEL DEĞİL Mİ? Şu varlığın güzelliğine bir bakın bir endama bakın.
Neyse işte hızlı yazılmış, kısa bir geçiş bölümü, biraz daha girelim ekşınlı kısımlara. NamJoon katıldı Jin'in kankiştosu olarak neler düşünüyorsunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aklını Kaybetme [SeokJin]✅
Fanfiction"Dokunma fobisi olan bir kız, yani ben. Ölmüş ablasını baktığı her yerde gören birisi, Kim SeokJin. İkimizin ortak noktası; Bir akıl hastanesine gelmemiz. Görmemem gereken bazı şeyler ise bizi bir araya getirdi. Belki de görmem en iyisi. Böylece...