Bölümün başında "S" varsa, SeokJin beyin ağzından anlatılıyor demektir. İyi okumalar.
Buraya gelme sebebimi hala ve hala sorgularken birden olaylar beklemediğim şekilde gelişmeye başladı.
Hara garip bir tipti. Ve onunla vakit geçirmek daha da garipti. İlk başlarda rahatsızlığını sormaya çekinmiştim, yani bir kızdı ve ukala görünsemde o kadar kaba olmak istemem.
Ama hiç düşünmediğim bir şey olmuş, koluna dokunduğum anda birden çıldırmıştı. Neden olduğunu bir türlü anlamamış, onu kaldırmaya çalışmıştım. Ama sanki dokunmam onu daha da delirtiyor gibiydi. Ne yapacağımı bilemezken, koridora çıkıp birilerine seslendim. Bir grup doktor koşarak yanıma geldi ve içerideki Hara'yı gördüler. Sinir krizi gibi bir şey geçiriyor gibiydi. Ellerimin hafif titrediğinin farkındaydım.
Ertesi gün Hara'nın yanına gidip gitmemekte çok kararsız kalmıştım. En sonunda gitmeye karar vermiştim. Aslında bağırıp çağırmasını bekliyordum. Ama onun yerine tekrardan küçük bir tanışma gerçekleştirmiştik.
DoHee'nin büyük sürprizi yüzünden erkenden kalkmak zorunda kalmıştım.
"Neden bu saatte kalktıysak, buna değecek bir şey olsa iyi olur..." kendi kendime mırıldanırken Hara'yı gördüm. Yüzüme bir gülümseme yerleştirmeye çalıştım. Ona karşı tavırlarım garipti. Ama sebebini bilmiyorum.
Kaba bir insan değildim. Hiçbir zamanda olmadım. Normal bir ailede, normal bir erkek olarak büyümüştüm. Yıllarca görünüşüm yüzünden aldığım övgüler ile belki biraz egom vardı. Ama aslında bu benim savunma mekanizmamdı. Ablamın ölümünden sonra ise bu mekanizmayı iyice geliştirmiştim.
Önümdeki kocaman çiçek bahçesine bakarken ilk tepkiyi ben vermiştim "Vay be!"
Hara'nın Pembe Glayörlere baktığını gördüğümde yanına gittim.
Aramızda geçen kısa konuşmanın ardından, ona Altın Kadeh çiçeğini gösterdim. Umut. Bizim ihtiyacımız olan şey. Hangimizin ihtiyacı yoktu ki. İnsan ırkının umut etmekten başka çaresi yoktu.
Erkek arkadaşı tarafından terk edildiği kısa anısını anlattığında, sinirlenmiştim. Ama neden?
Nasıl olur da sırf rahatsızlığı yüzünden ondan ayrılabilirdi ki?
"Yanlış anlama ama siz erkekler o bacak aranızdaki şeyi fazla önemsiyorsunuz." dediğinde önce kaşlarım çatıldı.
"Bence hepimiz öyle değiliz." dedim gülerek "Ve açık sözlülüğün hoşuma gitti."
Açık sözlülüğü gerçekten hoşuma gitmişti. Ama iyi bir gözlemciydim. Bu açık sözlülükten çok, sanki nasıl duracağını bilmiyor gibiydi. İnsanlarla nasıl konuşacağından emin değildi.
Ne olduysa gece olmuştu.
Yatmak için hazırlığımı yapıp, tüm yorgunluğum ile yatağın içine girmiştim. Uykuya dalmak ile dalmamak arasında ki o kısacık zamanda, odamdaki tıkırtılar ile uyanmıştım. Gözümü hafif ovarak, yataktan doğruldum. Karşımda ki silüete baktım.
Önce ne olduğunu çıkaramasamda birden uykum açılmıştı, tabii gözlerimde.
Karşımda şapkasıyla dikilen kişiye baktım. Buraya geldiğimden beri gördüğüm yüze baktım.
Ablamın, güzel yüzüne.
Bir şey demek istiyordum. Herhangi bir şey. Ortadan kaybolmaması için en ufak bir şey. Ama diyemiyordum.
Aniden kapı tıklandığında, ablamın panikle arka arkaya gitmesini ve masanın üzerinde duran cam kalemliğe çarpmasını izledim. Yere düşüp paramparça olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aklını Kaybetme [SeokJin]✅
Fanfiction"Dokunma fobisi olan bir kız, yani ben. Ölmüş ablasını baktığı her yerde gören birisi, Kim SeokJin. İkimizin ortak noktası; Bir akıl hastanesine gelmemiz. Görmemem gereken bazı şeyler ise bizi bir araya getirdi. Belki de görmem en iyisi. Böylece...