9 ✠

3.7K 352 229
                                    

Multimedia; Bir minnoş edit. OY OY OY

"Sence neden girdi odana?" dedim yemeğime oynarken.

"Bilmiyorum. Ama bir kaç eşyanın yeri değişmiş. Odayı karıştırdığı belli." Jin konuşurken tabağına baktım. Hiçbir şey yememişti.

Dün akşam YooJun'un onun odasına girmesinden sonra bir süre odayı kontrol etmiştik. Sonrasında detaylı bir şekilde olayı tekrar anlatmıştım. Ardından Jin'i, gidip YooJun'u dövmemesi konusunda durdurmaya çalışmıştım. Ve evet, bunda başarılı oldum.

Şimdi ise yemekhane de dün akşamı konuşuyorduk.

Yemekhaneye giren YooJun'u görünce istemsizce gerildim. Jin, gerildiğimi fark etmiş olacak ki sessizce konuştu "Sakın dikkat çekme. Bir şey bilmiyormuş gibi davran."

Kafamla onayladım. YooJun direk gelip Jin'in yanındaki sandalyeye oturdu. Jin'in yüzüne baktım. Oyunculuğu muazzamdı. Yüzünde alaylı bir ifade ile, hiçbir şey belli etmeden ona bakıyordu. Sanki dün gece çocuğu öldürmekle tehdit eden bendim.

"Günaydın," İlk ses benden çıkmıştı. Eğer bir şey belli etmeyeceksem, olabildiğince normal davranmalıydım.

"Günaydın," dedi YooJun'da. Ses tonu güzeldi. Hafif kalın bir ses tonu vardı, ama Jin'in sesi daha hoştu. YooJun uzun boyluydu, kolları buradan bile kaslı görünüyordu ama omuzları küçüktü. Omuz önemli bir detay.

Omuz bir insanın ağlaması için güzel bir yerdi. Arkadaşına, dostuna omzunu verirdin. Ama YooJun'un omuzları küçüktü, Jin'in omuzları ise vay canına.

YooJun yakışıklıydı. Cildi fazla beyazdı ama kaşları ve saçları tamamen siyahtı. Bu güzel bir tezat oluşturmuştu. Ayrıca boynunun hemen yanında ki küçük ejderha dövmesi de siyah olduğu için farklı bir hava katmıştı. Yüz hatları sert ve belirgindi. Evet, yakışıklıydı. Ama gözüm Jin'e kaydı. O daha yakışıklıydı.

Kaşlarımı çattım.

Ben neden şimdi ikisini karşılaştırma gereği duydum ki?

"Bazen saçma şeyler düşünüyorum cidden," derken yemeğime sinirle baktım ve derince nefes verdim.

"O kendi kendine konuşur, deli biraz." Jin'in sesiyle kafamı tabağında onlara çevirdim. İkisi de kaşları çatık bana bakıyordu.

Sesli konuşmuştum.

"Gerçi burası bir akıl hastanesi ve hepimiz buradayız, yani..." Jin cümlesini tamamlamadı.

Acaba ne kadar sesli konuşmuştum? Yani ne kadarını duymuşlardı?

"Ee Hara o saçma düşünceler neymiş?" Jin merakla bana bakıyordu. Bu demek oluyor ki duymadılar!

"Bilirsin işte... Şu... Çiçekler vardı ya hani Pembe neydi?"

"Glayör?"

"Ah evet Glayör. Pembe Glayör. Acaba onlar yenir mi?" aniden aklıma gelen şey bu muydu cidden?

YooJun ve Jin şok olmuş bir şekilde bana bakarlarken, hiç bozuntuya vermedim.

"Çiçekler güzeldir ama ne bileyim, onları yiyecek varlık olarak doğmadığın için üzgünüm." Jin alayla bana bakıyordu.

"Ne?" dedim sinirle.

"İnek olarak doğmadın demek istiyor." bu sefer konuşan YooJun'du. Kaşlarımın çatılmaktan ağzıma ulaştığına emindim.

"Ne var merak edemez miyim? Güzel görünüyorlardı." kendimi savunma şeklim berbattı.

"Güzel görünen her şeyi yeme mantığın güzel ama bu mantığa göre kendimi korumalıyım. Kolumdan bacağımdan bir şeyler eksiltebilirsin." Jin'in daha da ukala konuşmasıyla tabağımı alıp masadan kalktım.

Aklını Kaybetme [SeokJin]✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin