Oy verip yorum yapmayı unutmayalım birde önermeyi bir de beni takip etmeyi teşekkürler....
Karşımda dikilen Jin'e öfke ve kırgınlıkla bakıyordum, o da bana bakıyordu.
"Ben..." ilk konuşmaya çalışan o oldu. Hızla sözünü kestim "Artık git."
Bir süre bana bakmaya devam etti. Bende sözlerime devam ettim "Buraya gelmem ve seninle tanışmam tamamen tesadüftü. Ablanın yanıma gelmesiyle bir alakam yok. Senin yanında olmamı söyledi. Ama görüyorum ki bir hiç uğruna konuşmuş..." Jin yine bir şey söylemek için ağzını açtı "Bu sefer gitmezsen gerçekten bağırırım."
Jin bir süre daha bana bakıp bir şey demeden odadan çıktı.
Ben ise orada dikildim.
- - -
3 gündür Jin ile hiçbir şekilde konuşmuyorduk. Bunu DoHee ve YooJun'da fark etmişti. YooJun ile arama mesafe koymuştum.
Kendimi çok yalnız hissettiğim gerçeğini göz ardı edemezdim. Yalnız hissediyordum çünkü öyleyim. Ama bu ilk defa bu kadar canımı acıtmıştı.
Ben alışıktım. Yalnız olmaya. Öyle büyümüştüm. Ama şu zamana kadar bu kadar büyük bir boşluk olmamıştı.
Çünkü Jin'e çok alıştın.
İçimde ki ses haklıydı. Hep yalnızdım ama bir anda Jin ortaya çıkmıştı. Öyle ya da böyle ona alışmıştım. Sanırım çabuk bağlanan bir tiptim. Ya da bunu yeni fark ediyordum.
Cebimde titreyen telefon ile gözler bana çevrildi. Altı üstü telefon titremesiydi ama odada yankılanmıştı. DoHee ve YooJun bana garip garip baktı. İki gün önce annem ziyarete gelirken telefonumu da istemiştim, canım sıkıldığı için değil can güvenliğim açısından. Ya da canım sıkıldığı için, fark etmez.
Elimi telefona atıp, cebimden çıkardım. Bilmediğim numaradan bir mesaj vardı. Mesaja tıkladım. Ekranda çıkan yazıyla gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.
"Bu gece saat üçte seranın arkasına gel. Jin'e söyleme. -YeJin"
"Önemli bir şey mi?" YooJun'un sesiyle, gözlerimi ekrandan alabildim.
"Heh?"
"Betin benzin attı, iyi misin?" bu sefer merakla konuşan DoHee oldu. Belli belirsiz kafamı salladım "İyiyim," kısaca geçiştirmeye çalıştım ama inanmadıkları belliydi. Özellikle de YooJun'un. Garip bakışlarına aldırmadan normal davranmaya çalıştım. Ama içimden çığlıklar attığım bir gerçekti.
Bunu Jin'e söylemeli miydim?
Artık bana güvenmiyordu hem ablası gelmemesini söylemişti.
Hayır, ona söylemeyecektim.
Gün sanki mümkünmüş gibi daha da yavaşlamıştı. Jin ile bir kaç kere karşılaşmıştık ama yüzüne bile bakmamıştım.
Komik bir şekilde; Sen beni kaybettin ben seni değil moduna bürünmüştüm.
Saat birde yatağımda hazır bir şekilde bekliyordum. Oraya nasıl gizlice gideceğim hakkında bir fikrim yoktu ama yapmak zorundaydım. Aklıma birden gelen düşünceyle olduğum yerde sırtımı dikleştirdim. Ya mesaj atan kişi YeJin değilse?
Yani gayet normal olarak başkası da olabilirdi. Sonuçta YeJin'in numarasını bilmiyordum. Yine de bir salaklık yapıp gidecektim. Bu artık bir inat meselesiydi. Jin'e kötü biri olmadığımı göstermek istiyordum. Bir şekilde... Jin ile aram tekrar düzelsin istiyordum. Bu salakçaydı. Benden özür dilemesini istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aklını Kaybetme [SeokJin]✅
Fanfiction"Dokunma fobisi olan bir kız, yani ben. Ölmüş ablasını baktığı her yerde gören birisi, Kim SeokJin. İkimizin ortak noktası; Bir akıl hastanesine gelmemiz. Görmemem gereken bazı şeyler ise bizi bir araya getirdi. Belki de görmem en iyisi. Böylece...