SeokJin'den;
Karşıdan gelen kadına baktım. Güzel ve narin birine benziyordu.
"Bu annen mi?" dedim yanımda ki Jungkook'a. Kafasıyla onaylamakla yetindi. Diken üstündeydik. Kadının tuzak kurup kurmadığını bilmiyordum ama buna cesaret edeceğini de sanmıyordum. YeJin ve Hara evdeydiler. NamJoon arabada bekliyordu. YooJun karşımda oturuyordu. Herhangi bir durumda kaçmak için her şeye sahiptik.
"JungKook!" Bayan Jeon hızla bizim olduğumuz masaya geldi.
"Kımıldamada." elimde ki silahla JungKook'un karnını dürttüm. Onu vurmayacaktım ama her türlü önlemi de almalıydım.
"Oturun lütfen." YooJun kadını masaya davet ettiğinde kadın biraz korku biraz güvenle sandalyeye oturdu. Dik bir duruşu ve asil bir havası vardı.
"Ne istiyorsunuz?" direk konuya girdi.
"Bilgi, sadece bilgi istiyoruz. Eski kocanız Lee Yang Hun hakkında." ben sessizce konuşulanları dinliyordum.
"O lanet adam hakkında bir şey bilmiyorum." dedi kadın öfkeyle. Gerçekten kocasına karşı olan kini çok belli oluyordu.
"Anne sorun değil, onlarda bir şeyler biliyorlar. Anlat onlara." yanımda konuşan JungKook ile kadının gözleri onu buldu. Gözlerinde şefkat vardı. Bir annenin oğluna duyduğu şefkat. Bende annemi özlemiştim. Onlar için endişeleniyordum ama YeJin, bildikleri yüzünden onlara dokunamayacaklarını söylemişti. Yine de içim rahat değildi. Bu iş bitip de tüm sevdiklerim güvende olana kadar da bu devam edecek gibiydi.
"Ne kadarını biliyorsunuz?" kadın bir bana bir YooJun'a baktı. YooJun kısaca bildiklerini anlattı ve ekledi "Bize Kilit denen adamın adı lazım."
Kadın kafasını onaylar biçimde salladı.
"Ben... Zamanında Yang Hun'u sevdim. Ona güveniyordum, aşıktım. Onun da öyle olduğunu sandım, gençtim işte salaktım. Evlendik. JungKook doğdu," tekrar sevgiyle dolan gözlerini JungKook'a çevirdi. Bir annenin evladı için her şeyi yapabileceğini söyleyen gözlerdi bunlar.
"Hala toz pembe yaşıyordum. Alış verişlere gidiyor, arkadaşlarımla geziyordum. Zamanla Yang Hun'un bana olan tavırları değişti. O ince, zarif adam gitmiş yerine bana nefretle bakan bir adam gelmişti," Bayan Jeon derin bir nefes verdi "Sonra anlamaya başladım. Yang Hun benimle ailemin gücü için evlenmişti. İstediği pozisyona erişince de beni bir kenara attı. Her ne kadar salakça davransam da gururu olan bir kadınım. Boşanmak istedim, başlarda istemedi. Gücünün elinden alınacağından korktu ama zamanla Kilit'in gözüne girdi. Ona gücünün onda kalacağını vaat ettim. O da kabul etti. JungKook'u alıp başka bir yere gittim. Onu gözüm gibi koruyup büyüttüm."
"Anne..." JungKook bunları ilk defa duymuşa benziyordu. Uzanıp annesinin elini sıktı.
"Kocanız Kilit denen adamı tanıyor öyleyse?" dedi YooJun merakla. Bende kaşlarımı çatıp kadına odaklandım.
"Tanıyor... Bende tanıyorum."
Şaşkınlıkla Bayan Jeon'a baktım. JungKook gerilmişti "Anne..
Nasıl?""Gerçekten tanıyor musunuz?" YooJun inanamaz gözlerle kadına bakıyordu.
"Sende onu tanıyorsun JungKook," JungKook hayretle annesine bakıyordu. "Senin deden. Benim ise babam."
"Siktir!" YooJun'un hayret nidasıyla bende gerilmiştim.
Nasıl böyle bir şey olabilirdi?
"N-Ne?" JungKook'un yaşadığı şoku düşünmek bile zordu. Kaldı ki biz bu kadar şaşırmışken.
"Kilit, aslında benim babam. Yang Hun bunu biliyormuş. Benimle de sırf bu yüzden evlendi. Fark ettiğimde ve boşanmak istediğimde bunu babama söyledim. O Yang Hun'u çok seviyordu. Beni de seviyordu elbette ama işine aşıktı. Yang Hun ise onun çok işine yarıyordu. Benden de ondan da vaz geçmedi. Bende ondan boşanacağımı, her şeyi unutacağımı söyledim. Normal bir hayat yaşayacaktım. Yang Hun'da işine devam edecekti. Böyle de oldu. Yıllardır çark hiç teklemeden döndü... Ama... " kadın biraz duraksadı onun yerine YooJun devam etti "Ama teklemesini isterdin öyle değil mi?"
Kadın bir süre düşünde ve başıyla onayladı.
"Kendimi yıllarca çok kötü hissettim. Sevdiğin adamın... Aslında seni sevmediğini, paranı sevdiğini öğrenmek. Ve babam... İçten içe onun benim yanımda olmasını istedim ama o ikimizi de tercih etti. Yaptıkları işleri hiç onayladım ama durdurmaya gücüm de yetmedi. Başta JungKook'u düşündüğüm için yapamadım."
"Şimdi bize yardımcı olmak için sebebiniz var. Yang Hun kendi öldükten sonra başa JungKook'u geçirmek istiyor." dedi YooJun. Bayan Jeon hızla kafasını sağa sola salladı bu bir reddedişti.
Hangi anne çocuğunu bilerek böyle bir belaya sokardı ki?
"Asla buna müsaade etmem," kadının sözünü ben kestim "Ama olacak olan bu. Yang Hun, JungKook'un peşini bırakmaz."
"Ben her zaman Yang Hun'un böyle bir şey yapmasından korktum ama asıl korkmam gereken kişi babam. Hiç erkek evladı yok ve tek torunu JungKook. Planları arasında JungKook olduğuna eminim. Bu yüzden yardım edeceğim." kadın hiç beklemeden kararını verdiğinde derin bir nefes bıraktım.
"Babama ulaşmanız imkansız. Buraya kadar ilerlemeniz bile bir mucize ama babama ulaşmanız imkansız," kelimenin üzerine basa basa konuşması içimi karartmaya yetmişti "Ama ben ulaşabilirim." dediği şeyle kadına döndüm.
"Ona bir tek ben ulaşabilirim. Ama bu da zor olacak. Babam bir yerlere asla tek başına gitmez."
YooJun masada öne eğildi. Düşüncelerini anlaması zor bir insandı. Ellerini masanın üzerinde birleştirdi "Ama ulaşabiliriz?"
Onay bekler bir ifadeyle Bayan Jeon'a odaklandık. Kafasıyla onaylamakla yetindi.
"Ben size Kilit'i vereceğim. Sizde bana ve oğluma özgürlük vereceksiniz."
Böylece anlaşma onaylandı.
X X X
Bir adet JungKook ficine başladım "Buz Fırtınası" adlı aksiyon kitabı. Bakarsanız sevinirim. İyi akşamlar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aklını Kaybetme [SeokJin]✅
Fanfiction"Dokunma fobisi olan bir kız, yani ben. Ölmüş ablasını baktığı her yerde gören birisi, Kim SeokJin. İkimizin ortak noktası; Bir akıl hastanesine gelmemiz. Görmemem gereken bazı şeyler ise bizi bir araya getirdi. Belki de görmem en iyisi. Böylece...