30 ✠

2.6K 353 96
                                    

Bir adet Jin texting başladım. Bakarsanız sevinirim.


3 yıl sonra:


Marketten çıkıp eve doğru yürümeye başladım. Her şey o kadar farklıydı ki. Üç yıldır burada, Los Angeles'da yaşıyordum ama hala bir o kadar yabancıydı. Sokakları, insanları, konuşmaları her şeyi.

Burada ilk bir yılımı zaten İngilizce öğrenmek için harcamıştım. Ve elbette tedavi için.

İyi haber hem İngilizcemi geliştirmiş hem de bu salak hastalığımı yenmiştim. Evin olduğu sokağa girdiğimde elimde ki poşetler artık ağır gelmişti. Poşetleri bir elimden diğer elime geçirmeye çalışırken birde ellerimden kayıp gittiler.

Hayır düşürmedim, biri onları çekip aldı. Yanağımda sıcacık dudakları hissettiğimde gülerek sahibine baktım.

"Böyle güzel bir kıza yardım etmek benim gibi mükemmel bir insanın görevidir," Jin elimde ki poşetleri alıp, önden yürümeye başladığında bende peşinden gittim.

"Böyle güzel bir kızın isteyeni de çok olabilir," dedim onu sinirlendirmek için.

"Evet ama sadece bir alıcısı olabilir o da," elinde ki poşetleri sallaya sallaya parmağını kaldırıp kendini gösterdi "Ben!"

Onu onaylayıp bir koluna koala misali yapıştım ve eve yürümeye devam ettik.

- - -

"Yorgun musun?" Jin yatağa uzanıp bir elini belime doladığında başımla onayladım.

"Bugün çok yorucuydu cidden," derken yatakta ona doğru döndüm. Griye boyattığı saçlarıyla bana gülümsüyordu. Şaşkınca yerimden kalktım "Sarı saçlarına ne oldu?"

O da gülümseyerek tavana bakacak şekilde sırtını yatağa verdi "Gri istediğini söylemiştin,"

Yavaşça ama acıtacak şekilde göğsüne vurdum. Yalandan acımış gibi yapıp göğsünü tuttu "Saçların yanacak kel kalacaksın bak söylemedi deme,"

"Kel kalırsam beni sevmez misin?" dediğinde biraz düşünüyormuş gibi yaptım. O da tutup hızla beni göğsüne çekti "Nasıl düşünürsün seni hain?" bana sıkıca sarıldığında bende kollarımı beline doladım.

"Hey çifte kumrular çıkın bu lanet odadan ve bana yemek verin!" NamJoon'un dışarıdan gelen sesiyle göz devirdim. Neden hep böyle güzel anlarımıza çomak sokuyordu ki?

"Çocuğumuzu beslememiz gerekiyor," Jin oflayarak kalktığında bende kalktım ve mutfağa geçtik.

"Jungkook ile konuştum," tavada ki yiyecekleri karıştırırken bir yandan ne konuştumu anlatıyordum "Annesiyle birlikte İngiltere'ye gitmişler. İki hafta sonra buraya uğramayı düşünüyorlar,"

"Sen neden o yer cücesiyle her gün konuşuyorsun?" Jin elinde ki tahta kaşığı sallayarak yine trip atmıştı.

"Sana trip atarken etrafı kirletme dedim," NamJoon sinirle eline aldığı bir bezi yıkayıp, yeri sildi. Bende Jin'e gülümseyerek baktım.

- - -

"Bu iş cidden sinir bozucu!" akşam eve girerken üstüm başım ter olmuştu. Los Angeles'ın nemi insanı bunaltıyor hatta ve hatta öldürme derecesine getiriyordu.

"Hoş geldin," Jin mutfaktan çıkıp kollarını iki yana açınca paytak adımlarla gidip ona sarıldım.

"Cidden çok sıcak," dedim isyan ederek. Neyse ki evin içinde ki klima işe yarıyordu da serindi. NamJoon ve Jin aşağıda masayı hazırlarken ben hızlı bir duş alıp üzerime rahat bir şeyler giydim.

Aklını Kaybetme [SeokJin]✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin