Hayal kırıklığı ile bakmaya devam ettim. Elim ve ayaklarım bağlı olduğu için hareket edemiyordum.
"Demek işimize burnunu sokan küçük kız bu," en önde ki adamın konuşmasıyla dikkatimi ona yönelttim .
"Neden hayatını yaşamak varken, o burnunu başka işlere sokarsın? Bunun tehlikeli olduğunu bilmen lazım," adam konuşmasına sakin tavırlarla devam etti. Anladığım kadarıyla lider oydu. Diğerleri ise arka da sessiz bir şekilde bekliyordu, YeJin'de dahil.
Gözlerim istemsizce YeJin'de kilitlendi. Adam bunu fark etmiş olacak ki geniş bir kahkaha attı "Ah YeJin sayesinde buradasın. Aslında işleri uzatmayı hiç sevmem, normalde seni buldukları yerde öldürmeleri emrini vermiştim. Sonra vaz geçtim. Bu cesur yürek kızla tanışmak istedim. Elbette, sonuç olarak yine öleceksin."
Adamın sakin ve alaycı tavrı sinir bozucuydu.
"Planlarımız nelerdi bir bakalım... Küçük kızı kaçırmak, küçük kızla tanışmak ve küçük kızı öldürmek. Son maddeye gelmişiz bile," adam kendi kendine konuşurken benim gözlerim büyüdü. Son madde beni öldürmekti.
Aniden çalan yüksek sesli telefon ile yerimden sıçradım. Depoda yankılanan ses kısa sürede telefonun açılmasıyla sustu. Öndeki adamın hemen yanında ki diğer adamın telefonu çalmıştı. Hızla açıp kulağına götürdü.
"Evet? Peki," kısa iki kelimeden sonra telefonu öndeki adama uzattı "Elçi sizi istiyor."
Öndeki adam sakinliğini koruyarak telefonu eline aldı.
"Efendim? Ne?... Bunu başaramadınız mı? Size verilen bir işi de elinize yüzünüze bulaştırmayın! Hemen oraya geliyorum," adam telefonu hızla diğer adama verdi ve bana döndü "Maalesef çok istediğim bu manzarayı göremeyeceğim, size iyi seyirler, YeJin yapman gerekeni biliyorsun." dedi ve hızla arkasını dönüp yanındaki beş altı adamla uzaklaştı. Depoda sadece YeJin, ben ve beş adam daha kalmıştı.
Adamlardan biri bir kamera çıkardı, bir diğeri ise YeJin'in elin bir silah verdi. Kamera bana doğrultulduğunda başıma neyin geleceğini anlamıştım.
Hayatım için YeJin'e yalvarmayacaktım. Kimseye yalvarmayacaktım. Öleceksem de kendi gururumla ölmeliyim.
"Seni ben öldüreceğim ve kameraya kaydedeceğiz." Dedi kamerayı göstererek "Sonra bu Jin'e izletilecek, böylece bir şeyleri aramayı kesecek."
YeJin'in kısa açıklamasının ardından gözlerimi kapattım.
"Söylemek istediğin son bir şey var mı?" dedi.
Hiçbir şey söylemedim.
Söylemek istediğim şeyler vardı elbette ama şu saatten sonra hepsi boş şeylerdi. Gözlerimi tekrar açtım ve YeJin'e baktım. Silahı bana doğrultmuştu.
"Yok mu? Görüşürüz o zaman." Hızla silahın kilidini açtı ve bir el ateş etti. Vücudumda oluşacak herhangi bir acı bekledim. Onun yerine ardı ardına gelen silah sesleri duyuldu. Kurşunun sekip başka bir yere saplanma ihtimalini hesaplarken depoda silah sesleri arttı. Gözlerimle etrafı taradım.
Yerde yatan dört adamın bedenine ve biraz ileride silahıyla bize doğru gelen YooJun ve Jin'e baktım.
"Yetiştiniz," YeJin'in rahatlamış sesi depoyu doldurdu.
Ben anlamayan gözlerle, elim ve ayaklarım bağlı bir şekilde etrafa bakıyordum. Jin beni fark edip hızla yanıma geldi. Gözlerinde ki telaş o kadar belliydi ki. Bu içten içe beni mutlu etti. Beni merak etmesi, yine beni mutlu etmişti. Elinde ki silahı bir kenara bıraktı. Dikkatli bir şekilde elimi ve ayaklarımı çözdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aklını Kaybetme [SeokJin]✅
Fanfic"Dokunma fobisi olan bir kız, yani ben. Ölmüş ablasını baktığı her yerde gören birisi, Kim SeokJin. İkimizin ortak noktası; Bir akıl hastanesine gelmemiz. Görmemem gereken bazı şeyler ise bizi bir araya getirdi. Belki de görmem en iyisi. Böylece...