"Gelecek.."Bilekleri acıyordu. Kırmızı, karanlıkta parlayan berrak kanı bacaklarını ıslatırken, başı yana düşmüştü.
Senelerdir, kendi cehenneminde yaşıyordu.
Bağışıklılığı yüzünden ölemiyor, kurtulamıyordu.
Vücudu hızla iyileşirken, yerine yeni yaralar ekleniyordu.
Ölmek istiyordu, ölmeliydi.
"Adım sesleri... Duyuyorum." kendi kendine fısıldarken, nefesi hızlanmaya başladı.
Asla çıkamadığı, içinde mahkum kaldığı bu bodrum katında, odanın ortasında bulunan paslı büyük direk parçasına bağlıydı bilekleri.
Kelepçenin yardığı bileklerine bakamadı.
Kalp atışları hızlanırken, bağırdı, çığlık attı ve olabildiğince haykırdı.
Geldiğini hissediyordu.
"Öldür beni!"
Kapısı açıldı, ve korktuğu koku doluştu burnuna.
Kafasını demire vurmaya başladı sertçe. "Öldür, öldür, öldür, öldür beni!"
Her gün bunu yapmak, yorucuydu. Her gün eziyet görerek işkence çekmek, yıpratıcıydı. Her gün ölümle yüzleşerek aniden kurtulmak, dengesizceydi. Ve psikolojisi tam tamına ölmüş bir vaziyetteydi.
"Kes sesini,"
Elindeki aletleri çelik bir tepsiye koydu özenle.
"Ömrünün sonuna kadar buradasın, burada öleceksin, ve burada çürüyeceksin."
Yaklaştı, ve Yoongi'nin siyah saçlarını kavrayarak morarmış ve damarları belli olmuş gözlerine odaklandı. "Anlıyor musun?"
Titrek bir haykırış daha sundu nefesinin sonuna kadar. Ses telleri incinmiş, kısılan sesi canını daha fazla yakmaya başlamıştı.
"Bugün bacağınla ilgileneceğim, fazla temiz. Kirlenmeye ihtiyacı var, değil mi?"
İğrenç bir kahkaha sundu.
"Benim dünyamda temiz bir vücuda sahip olamazsın."
Geriye kalan tek şey Yoongi'nin bitmek bilmeyen çığlıkları, ve asla dinmeyecek yalvarışları oldu.
"Özür dilerim,
özür dilerim,
özür dilerim,
özür dilerim..
yapma..
lütfen.."
**
Acıyordu. Ses telleri, hissedilmeyecek derecede acıyordu ve gencin algıları sürekli gidip geliyordu.
Çiğnenmiş vücudu, ezilmiş bacakları gözünün önüne serildiğinde, göz kapakları titreyerek kapanıyordu.
İç çamaşırı dışında, diğer tüm kıyafetleri odanın belli yerlerine savrulmuştu. Soğuk bodrum katı, gencin tüylerini diken diken yapmış ve dudaklarını mora yakın bir renge çevirmişti.
"Su.." Kurumuş dudaklarını ayırarak mırıldanmaya çalıştı. Fakat kendi sesini bile zor duymuştu.
Bir yandan adamın gelmesini istemiyor, bir yandan da susuzluktan ölecekmiş gibi hissediyordu.
Ölmeyi diledi, ve kendini susturdu.
Yaşayabileceği kadar yiyecek, içeçek veriliyor ve onu hayatta tutarak yaşayabileceği en büyük acıları yaşatıyorlardı.
Bilmiyordu, zihni bulanıktı. Neler olduğunu, buraya nasıl getirildiğini bilmiyordu.
Fakat uzun zamandır burada olduğu kesindi.
Aynaya bakmayalı bile uzun zaman olmuştu, kendini hatırlamıyordu. Bedeni gözlerinin önünde büyümüş, aklı bunca senedir kendini yitirmemek için büyük çaba sarfetmişti.
Acı çekmekten korkuyordu. Acı çekmek, onu öldürüp diriltiyordu. Nefessiz kalıyor, ve bu olanlardan asla zevk alamıyordu.
Zevk alabilmeyi dilerdi. En azından bu yaşadıkları ona büyük bir işkence olmazdı.
Dudaklarının üzerinde hissettiği sıvı yere damladığında, burnunun kanadığını anlamıştı. Burnunu hissetmiyordu. Olduğu yer fazlasıyla soğuktu. Bir dondurucudaymış gibi.
Bilinci tekrar kaybolmaya başlarken, tekrar ve tekrar asla uyanamamayı diledi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
algofobi | yoonmin
FanfictionBabasının kirli ellerinden kurtardı onu. -Fobi serisi 2. Kitap -Birinci kitapla alakası yoktur. Serinin birinci kitabı Sosyofobi | Yoonmin'i, @nwalkalone wattpad hesabında bulabilirsiniz.