Tüylerini diken diken etmeyi başaran bu ortamdan, ilk defa gördüğünü düşünse de anında nefret etmişti.
Bembeyaz duvarlar, ciğerlerini küstüren ve midesini bulandıran dezenfekte kokusu.
Jimin'in sol kolunu esir almış anlamsızca etrafı seyrederken, gerginlik tüm vücuduna aşılanmış kolları ve bacakları dermansız kalmıştı. Avuç içleri terlese de, bunu umursamadan sarmalamıştı Jimin'in kolunu. Neden buraya geldiğini bilmiyordu ama, birkaç ay önce kıvrandığı bodrum katında hayalini kurduğu hastane odalarına hiç ama hiç benzemiyordu burası.
Hayalindekinden daha korkutucu ve ürkütücüydü.
Buraya asla yalnız geleceğini düşünemiyordu, bu yüzden içinden defalarca teşekkür etti sarmaladığı kolun sahibine.
Jimin Yoongi için randevu aldığı doktorun ismini söylemekle meşguldü veznedeki kadına. Kadın onları bir süre bekleteceğini söyleyip, ikiliyi bekleme odasına kadar geçirmişti. Etrafta tonlarca hasta vardı. Oradan oraya koşuşturan bedenler, birbirine çarpıp özür dileyen insanlar, ve sandalyelerde çaresizce bekleyen hasta yakınları vardı.
"Jimin," diye mırıldandı oturduğu yerden etrafı seyrederken. Jimin yanıt vermek adına ona doğru döndüğünde, Yoongi kurmakta zorlandığı cümlesine devam etmişti. "Eve gidelim." pürüzlü sesinden akan karmaşıklık Jimin'i içten içe üzse de bunu yapması gerekiyordu.
Jimin Yoongi'yi rahatlatmak isteyerek güzel bir tebessüm yerleştirdi dudaklarına. Hâlâ kolu onun tarafından esir alınmışken, kolunun üzerindeki damarlı eli tuttu konuşmadan önce. "Rahatla Yoongi, kötü bir şey olmayacak." dediğinde Yoongi yere odaklamış olduğu bakışları Jimin'e çevirmişti. "Buradaki işlerimizi halledip, birlikte eve döneceğiz."
Yoongi her ne kadar Jimin'in söylediklerine inansa da, üzerine mıhlanmış gerginlik dolu o pis hissi hiçbir şekilde atamamıştı. Göz kapakları ağrıyordu. Halsiz vücuduna eklenen o korkunç his Yoongi'yi daha da yorarken, sessiz kalmakta karar kılmıştı kendince.
Bekleme odaları bir tür korku tüneli gibiydi. Yavaşça ilerliyor ve üzerinde ilerlediği tren rayı onu bir çeşit kabusa doğru sürüklüyordu. Düşünceler farklı korkuların kapılarını aralıyor, zihnindeki korkak bedeni kuytu bir köşeye sindiriyordu.
Gitme vakitleri geldiğinde, Jimin Yoongi'yi odaya bıraktı ve gözüne iliştirmiş olduğu bir oturağa oturarak bekleyişini sürdürdü. Korku tünelindeki yolculuğunu henüz bitiremeyen Jimin, iyimser biri olmak için kendini kandırmaya başladığından beri tam tamına yalnızca beş dakika geçebilmişti. Beş asır gibi gelen beş dakikayı, yavaş yavaş yiterken öylece bekledi.
Bu tamamen belirsiz bir durumdu. Jimin oldu olası nefret ederdi belirsizliklerden. Uzak durmak istedi yine. Duramayacağını bile bile orada oturduğu her dakika başında tane tane dua etti Tanrı'ya. Tanrı'ya yalvarışlarının ne olduğu dahi belirsizdi. Yoongi'nin o odadan gülümseyerek çıkmasını mı, yoksa ona böylesine bağlanmış olmamayı mı dilemişti orası meçhuldü. Karşı taraf için düşünmeye bağlı hissediyordu kendini. Zira Yoongi'nin ona alışması ondan gelecek en ufak bir darbeyle tekrar yıkılışına bedeldi. Tekrar yıkılışı ise tecrübelerinin ağırlığı altında kalan bedeni için kaldırılamazdı.
Dizlerini titretirken avuçlarını sıkıyordu gerginliğinin içine doldurmuş olduğu panik beraberinde. Buraya gelmeleri hata değildi, olamazdı da. Daha fazla belirsizliği yok etmek adına, bir şeylerin sonucuna artık varabilmek için öğrenmesi gereken tonlarca şeyin araştırmasını yapmalıydı. Ve bunların en ön sırasında, elbette Yoongi'nin sağlığı yer alıyordu.
Tonlarca şey yaşamışken, sağlıklı bir beden olarak kalabilmesi mümkün müydü sahi?
Terleyen ellerini pantolonuna silerken, farkına vardığı bazı şeyler gözlerinin dolmasını sağlamıştı oracıkta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
algofobi | yoonmin
FanficBabasının kirli ellerinden kurtardı onu. -Fobi serisi 2. Kitap -Birinci kitapla alakası yoktur. Serinin birinci kitabı Sosyofobi | Yoonmin'i, @nwalkalone wattpad hesabında bulabilirsiniz.