13: the pain of the night

3K 349 155
                                        

"Yoongi?" Elindeki poşetleri masaya bırakarak odanın içinde Yoongi'yi aradı. Onu her göremeyişinde vücudunu yavaşça panik duygusu esir alıyordu. Endişe etmemeye çalışarak masasının üzerine koyduğu poşeti tekrar aldı ve dışarıya çıktı.

Büyük ve hızlı adımlar atıyordu. Bahçeyi turlarken Yoongi'yi görme umuduyla her yere bakıyor, lâkin hiçbir yerde onu göremiyordu.
Bahçenin çardağına doğru ilerlerken, içeride bir silüet olduğunu fark etti. Çardağın içerisinde yavaş adımlarla sağa sola yürüyordu.

"Yoongi?" Jimin hızla çardağa girdiğinde siyah saçların sahibinin Yoongi olduğunu gördü.

Nefes nefese kalan Jimin'e doğru dönen Yoongi, onu gördüğüne sevinmişti. "Jimin, geldin mi."

Jimin elindeki poşetleri yere bırakarak, göğüsünün üzerine yayılan rahatlama hissini kestirmeye çalıştı. Bir an çok korkmuştu. Aklına gelebilecek tek isim babasıydı, ve onun yapacaklarından korkmuyor değildi.

Yoongi'ye bu kadar hızlı alışmış olamazdı.

Ne tepki vereceğini kestiremezken, kollarını Yoongi'ye dolamıştı.

Eli ayağına dolaşan Yoongi, öylece kalmış, ellerini dahi oynatamamıştı.

Bu aniydi.

"Seni göremeyince," duraksadı. Sarılışı doğru muydu, yoksa yanlış mı bundan emin olamıyordu. O an aklına ne geliyorsa onu yapma komutu veriyordu kendine yalnızca. Üzerine yapışan korku hissini atamıyor, daha kötüleri olmaması için Tanrı'ya dua ediyordu. "endişelendim.."

"Ah," Yoongi ortamın gerginliğini, ya da 'anlamlandıramadığı' bu aurayı dağıtmak için bir şeyler söylemek istiyor, lâkin dilinin ucuna en ufak bir kelime dahi düşmüyordu. "Neden korktun, seni bekleyeceğimi söylemiştim."

Hâlâ kendisine sarılmakta olan Jimin'in kokusu, bu cümle kurma işini oldukça zorlaştırıyordu.

Jimin Yoongi'ye doladığı kollarını, göğüsündeki ağırlık hafiften geçmeye başladığında ondan çekmişti. "Ah, önemi yok." Ellerini nereye koyacağını bilemediğinde yere bırakmış olduğu poşetleri geri aldı. "Burası öğle yemeği için hoş bir yer, ama istersen başka bir yerde de yiyebiliriz?"

Jimin durgundu. Yoongi bunu anlamakta zorluk çekmemişti, ama ona belli etmek gibi bir düşüncesi yoktu. "Evde yemeyi her zaman daha çok seviyorum, ama burası da oldukça iyi."

Jimin Yoongi'nin sözüne katıldığını belli etmek adına başını salladı. Karton poşetin içindeki ramen ve sushi roll'larını çıkarıp çardağın ahşap masasına yerleştirdi.

"Birkaç tane de kırmızı ginseng aldım. İşte oldukça yoruluyorsun, enerjiye ihtiyacın var."

Yoongi gülümseyerek çardağın bankına oturdu. "Yemek için teşekkür ederim."

Jimin gülümsemek dışında bir şey yapmamıştı. Karnı iyice acıkmış olan Yoongi sevinçle önündeki yiyeceklerin kapağını açarken Jimin onu seyrediyordu. Az önce yaşadığı korkunun daha fazlasını yaşamak konusunda tedirgindi. Yoongi'yi kaybetmemek için daha fazla güçlenmesi gerekiyordu.

Babasının, Jimin'in gücüne inanması ve Yoongi'ye dokunmaması gerekiyordu.

"Jimin, yesene hadi." Masanın üzerindeki çubukları Jimin'e doğru ittirmişti. Tek başına yerken rahatsız olmuş, Jimin'in üzerindeki gerginliğe takılıp kalmıştı.

"Ah," Jimin zorla gülümseyebilmiş ve Yoongi'nin ona uzatmakta olduğu çubukları alıp yemeğine başlayabilmişti.

"Ee, gecelerin adamı Park Jimin. Bu gece için nasıl planlarınız var?" Çubuğuna doladığı ramen'i ağzına tıkmadan önce sormuştu.

algofobi | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin