Birbirlerinin hakkında, ikisinin de içlerinde verdiği öyle büyük bir savaş vardı ki.
Bundan yalnızca kendilerinin haberi vardı. Birbirlerine hiçbir şey yansıtmadan geçirdikleri uzun vâdeli günlerinin tadını çıkarmaya çalışıyorlardı yalnızca. Yine de içlerinde biriken düşünceler onları büyük bir sıkıntıya doğru itiyordu.
Jimin üzgün hissediyordu. Yoongi'nin doktoruyla konuşmuş, ve onun bir çeşit anemisi olduğunu öne sürmüştü. Kansızlık kötüydü, aşırı derecesi ölüme bile sürüklerken, bu hastalığın ilerlememesi adına büyük bir çaba göstermeleri gerekiyordu.
Strese girmemeliydi, yemeğini aksatmadan yemeli, ve düzenli aralıklarla kan nakli yapılmalıydı.
Jimin stres konusunda oldukça endişeliyken, kendini üstesinden gelebileceklerine inandırarak bir nevi kandırmıştı.
Evdelerdi. Sonunda eve vardıklarında Yoongi'nin yüzünde gülü bırakın resmen botanik bahçesi açmıştı. Hastaneden döndüklerine o kadar mutluydu ki, bu evi gerçekten özlediğini hissetmişti.
"Battaniyem!" Diye bağırarak koltuğun üzerine zıpladı ve kırlente sarılmış olan battaniyeye sarılarak kokusunu içine çekti. Evin kokusunu bile özlemişti şuncacık zamanda. Jimin'in evini çok seviyordu, ve buraya geldiği günden beri derin bir bağlılık duyuyordu.
Yoongi'nin bu hallerine gülen Jimin dış kapıyı kilitledikten sonra üzerindeki kabanını çıkardı. İkilinin vücuduna büyük bir enerji aşılanmıştı sanki eve vardıklarında. Jimin Yoongi'yi bu evde görmeyi özlemişti.
Koltukta montuyla iki büklüm yatan Yoongi'ye doğru ilerledi. "Kalk bakalım koca oğlan." Kolundan tutarak doğrulmasında yardımcı olmuştu. "Yemek yapalım birlikte."
Yoongi gülerek yerinden kalktığında, montunu çıkarırken başını sallamıştı. "Evim evim güzel evim derler ya hani," montunu asarken konuştu. "Şu an tam olarak öyle."
Jimin kahkaha atarak mutfağa girdiğinde arkasına seslendi. "Hadi gel de ne yapacağımızı kararlaştıralım."
__
"Cesaret,"
Jimin elini çenesine koyarak Yoongi'ye yaptırabileceği herhangi bir şey düşünmüştü. Yemeklerini güzelce yemiş, şimdi ise balkonda sıkıntıdan doğruluk mu cesaretlilik mi oynuyorlardı.
"Saçlarını topla."
Yoongi kaşlarını kaldırırken Jimin kıs kıs gülmeye başlamıştı. "Pekala," içeriye dönerek çekmecelerin içerisinde bulduğu siyah saç lastiğini eline alarak balkona oturdukları yere geri döndü. "Toplasana sen," Lastiği ona uzatmış kendi saçlarını toplamasını istemişti.
Jimin dizleri üzerinde Yoongi'ye doğru ilerlemiş ve siyah saç tutamlarını avuçlarının içerisinde bir araya getirerek toka yardımıyla toplamıştı.
Ortaya çıkan görüntü Jimin'i ani bir gülme krizine sokarken, Yoongi kaşlarını çatmış Jimin'e anlamsız bakışlar atmaya başlamıştı.
Kaşlarını çatarak daha komik bir hâle gelen Yoongi, Jimin'in kahkahalarını sürdürürken, elini saçına attı ve kontrol etti. "Ya o kadar kötü mü."
Jimin kahkahaları arasından konuşmaya çalışırken oturduğu yere geri döndü. "Çok tatlı!" Karnını tutarak gülmeye devam ederken, Yoongi gözlerini devirmeye çalışarak yerde duran şişeyi aldı eline. "Hadi hadi devam."
Jimin kendisini toparlarken Yoongi şişeyi çevirmişti, ve bu sefer sorma hakkı ona geçmişti. "Doğruluk mu, doğruluk mu?"
Jimin kaşlarını havaya kaldırmıştı. "Ne o, sorman gereken çok şey var galiba."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
algofobi | yoonmin
Fiksi PenggemarBabasının kirli ellerinden kurtardı onu. -Fobi serisi 2. Kitap -Birinci kitapla alakası yoktur. Serinin birinci kitabı Sosyofobi | Yoonmin'i, @nwalkalone wattpad hesabında bulabilirsiniz.