Tüm gece, Min Yoongi'nin Park Jimin'in kollarının arasında sakince göz yaşı akıtmasıyla geçti.
Sıkıntılardan uzak olacağını düşündükleri bu tatile özel bir gecede ağlamak fazlasıyla can sıkıcı görünürken, işin gerçeği bu değildi aslında.
Üzüntüden değil de, bu sefer dudaklarının kenara kıvrılışı eşliğinde ağlamıştı Yoongi. Bir aile kavramının ne demek olduğunu bilmese dahi, bu durum için deli gibi özlem çektiğini biliyordu. Jimin'in de bu konu üzerinde fazlasıyla sıkıntılı olduğu belliyken, o gece kurduğu büyük cümle Yoongi'nin yaşlarını serbest bırakabilmesi için fazlasıyla yeterli olmuştu. Geç kalıyorlar gibiydi. Her bir saniye için. Birlikte geçirebildikleri her bir saniye için. Günler geçiyordu, vakit daralıyordu. Hayat fazlasıyla kısaydı, ve birlikte yaşanması gereken daha çok şey vardı.
Sabahın erken saatlerinde uçak seyahati eşliğinde evlerine dönmüşlerdi. Küçük anlaşmaları üzerine Yoongi daha fazla büroda çalışmayacak, ve kendini yormayarak doktorun ona vermiş olduğu tüm ilaçları vaktinde alacaktı.
Çünkü gün geçtikçe, yeni baş gösteren hastalığı onu fazlasıyla yoruyordu.
"Sıkıldın mı?" diye sordu kendisine sarılmakta olan bedene doğru. İşten gelir gelmez boynuna atılan bir Yoongi elbette bekliyordu. Ama üzerini değiştirmesine dahi izin vermeyecek kadar özlendiğini düşünmemişti.
"Sıkıldım." dedi sade bir ses tonuyla. "Biraz da gerildim. Evde tekken bazı işler zorlaşıyor. O adam her an buraya gelebilecekmiş gibi hissediyorum." kurduğu cümleler kulağa fazlasıyla korkutucu gelirken, bunu sesine asla yansıtmadı.
"Bunun önlemini aldık, endişelenme." Yoongi'nin simsiyah saçlarını okşarken, bir kedi gibi sırnaştığını hissetti. Saçlarındaki yerini koruyan şampuan kokusu taze olduğunu fazlasıyla belli ediyordu. Yoongi'nin evde tek durması, ve yapacak fazla faaliyetlere sahip olmaması ileride büyük sıkıntılara yol açacağından, Jimin şimdiden bu konuyu düzeltmek için düşünme aşamasına geçmişti bile.
Yoongi yüzünü gömdüğü boyundan çekerek, oturmakta olan Jimin'in bacaklarına yasladı başını. Yarım gün çalışsa da onun için bu durum alışılması zor olacaktı. Ama sonsuza kadar böyle devam edemeyeceğinin elbette bilincindeydi. Elini yukarıya doğru kaldırarak Jimin'in yanağına yasladı, ve bir müddet okşayarak tebessüm etti.
"Bu gece için," dedi kuru sesine hafif bir heyecan katarak. "özel bir şeyler düşündüm."
**
"Burası cidden harika." dedi üzerlerine almış olduğu sıcak örtünün içinde neredeyse kaybolacakken. Hava tatlı bir rüzgarın esintisine sâhipken, yanlarındaki yiyecek ve alkol dolu kadehlerin kokusunu etrafa savuruyordu. Ne hoştur ki, şu anki ortamda bu kokuyu tadabilecek yalnızca iki beden bulunuyordu. Üzerlerini aydınlatacak cılız bir sokak lambasından başka hiçbir şeye sahip olmayan ikili, kayalıkların arasına sığınarak kollarını tırnaklayan soğuğa karşı korundular.
Bir tuhaflık vardı bugünde, ya da ikisinden birinde. Bir şey eksikti, bir gülüş. Bir heyecan ve neşe dolu kıkırtılardan başka her şey sezilen bu yer fazla iç açıcı değildi. Bir şeyler vardı, gülmek isterken arkadan dürtükleyen.
Yoongi'nin, yüzüne yansıtmak istemediği lâkin bunu başaramadı soğuk havası, yüzünden akan tedirginliği ve endişeyi şu anda izlemekte oldukları gökyüzüne yansıtıyordu. Yıldızlarda bir bir gezerken gözleri, yerde uzanarak havuz kenarında ona söylenen cümleleri hatırlattı kendisine. Ne yazıktır ki bu düşünce şu anki ortama, yangına körükle gidiyor gibiydi.Omuzuna yaslandığı adamın kadehindeki şarapı yudumlayışına kaydığında gözleri, aile olmak için gecikmiyor muyuz sorusu tekrar yankılandı kulaklarında. Kalbi hızla çarparken, olacaklar konusunda bilgisiz olması şu anki duruma hiçbir katkıda bulunmuyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
algofobi | yoonmin
FanfictionBabasının kirli ellerinden kurtardı onu. -Fobi serisi 2. Kitap -Birinci kitapla alakası yoktur. Serinin birinci kitabı Sosyofobi | Yoonmin'i, @nwalkalone wattpad hesabında bulabilirsiniz.