40k için minnettarım!
"Belki de zorlamamalıyızdır," dedi omuzları yoğun bir bıkkınlıkla tekrar silkildiğinde. Jimin'in onları getirdiği okulun kafeteryasında oturarak bir şeyler içiyorlardı ve ters olan durum ise Yoongi'nin buraya hayatı boyunca ilk defa geldiğini düşünmesiydi. "bilemiyorum. Oldukça yabancı geliyor burası, lise gibi uzun bir vakiti burada geçirmişim demek.." Elindeki karton bardağın içindeki mukavvadan yapılma çubuğu çeşitli parçalara kırıyordu. "Belki abimle konuştuğum zaman daha çok şey öğrenebilirim."
Evet, ne zamandır zihnini terk etmeyen bir düşünceydi bu ve geciktirmenin artık bir faydası olmayacağını biliyordu. Bugün akşama doğru abisiyle buluşarak konuşacak olmaları her ne kadar yakıp kavursa da yüreğini elinden gelebilecek en iyi şey buydu. Ona ömür boyu küs kalmak istemiyordu, neticeye bakarak yaşayan birisiydi ve almış olduğu mükafat onun için en iyisiydi. "Hâlâ gerginim Yoongi, onu tanımıyorum ve sana ne söylerse söylesin için içini yiyecek. Mahvederse seni yine, böyle ağır şeyler yaşamaman gerekiyor biliyorsun," hafif çatık kaşlarıyla karşısında kırmış olduğu karton parçalarıyla oynayan bedenin gözlerine bakıyordu doğrudan. "kansızlığının ileri gitmemesi için titizlikle ilerlememiz gerekiyor, bunu sen de biliyorsun-"
"Sana bunu söylemiştim sevgilim," ikna etmekten oldukça uzak irisleri Jimin'in mimiklerinde dolaşırken elini masada birleştirmiş olduğu ellerinin üzerine koydu. "benim için tek önemli unsur sensin, üzüldüysem de o gece oldukça üzüldüm zaten. Fazlasına gerek yok, ziyanı da yok. Yalnızca hatırlayamadığım gençliğimi nasıl geçirdiğimi bilmek istiyorum, ona neden böyle bir şey yaptığını sormaktan ziyade dilim yalnızca bunları şakıyacak." Rahatlatmak istiyordu onu. Kendisi de o an ne olacağını bilmiyordu lâkin Jimin'in gerildiği kadar büyük bir acı istese de yaşayamazdı. Bir iki göz yaşının ötesine gideceğini bile düşünmüyordu ki şansından dolayı rahatça gülümseyebiliyordu. 'En azından ona sahibim ben.' diyebilmek kadar paha biçilemez bir durum yoktu. O bodrum katlarında dünya hasretine prangalar eskitirken, hasretinin çoktan kollarının arasındaydı şimdi. Yemin bile edebilirdi ki, bunun şükürünü her şeyden çok dile getirebilecek kadar bilinçliydi.
"Seni tam şu anda sıkıcasına öpebilirim," dedi elinin bir teki Yoongi'nin yanağına çıktığı vakit. "bir okulun kantininde bunu yaptığım için suçlanır mıyım?" Yoongi'nin dişleri sergilendiğinde ona o da gülmeye başladı. "Bilmem." Yanağına yerleştirilen sıcak ele doğru eğdiğinde başını, içini az önce içtiği kahveden daha sıcak hissettiren gülüşten alıkoyamadı gözlerini. "Belki eskiden kameraların kör noktalarını biliyorumdur," yapay bir üzüntüyle omuzlarını silkti. "İşimize yarayabilirdi halbuki."
"Neden biliyor olasın ki?" yapaylığına eşlik edecek çatık kaşlar sergiliyordu ona. Ardından derin bir iç çekerek boştaki eline yasladı başını. Tüm bunlar sürerken Jimin'in yanağını ısıtan baş parmağıyla teni hafifçe okşamaktaydı. "Liseli olup dersten kaçmak isterdim seninle," kahkahaları yankılanıyordu boş kafeteryada. "Aşık olduğum adamın girdiği dersleri kollayıp kendi programımda değişiklikler yapmayı." Usul bir tebessüm vardı Yoongi'nin dudaklarında şimdi. "Bu güzel okulda senin gençliğinin adımları saklı şimdi, düşünsene bi', yağmur yağarken ıssızlaşan bahçede karşılaşıp ardından sıcak bir şeyler içtiğimizi?"
Yanağına yaslı olan elin avucunun içerisine sakladı yüzünü. "İnan bana bunun burukluğunu çekmeyecek kadar huzurluyum." dudakları hafifçe büzülerek yüzünün yarısını örtmekte olan avucun içerisini öptü hafifçe. "Ama evet sevgilim, enfes olurdu."
"Hadi gel benimle." Jimin oturduğu sandalyeden kaldırdığında kendini Yoongi'ye söylendi. "Gezmediğimiz yerleri gezmeye devam edelim."
**

ŞİMDİ OKUDUĞUN
algofobi | yoonmin
FanfictionBabasının kirli ellerinden kurtardı onu. -Fobi serisi 2. Kitap -Birinci kitapla alakası yoktur. Serinin birinci kitabı Sosyofobi | Yoonmin'i, @nwalkalone wattpad hesabında bulabilirsiniz.