"O kadar saçma ki," saçlarını karıştırıp sarhoş nefesini yeryüzüne üfledi ve başını yaslamış olduğu bacağa daha çok gömdü kendisini. "Zihnim bulanık olduğu için kavrayamıyorum, anlatsana Yoongi. Ne yapmam lazım, ne demem lazım ona?"Omuzlarını silkti. Yaşadığını saydığı zaman platformunda ne yapması gerektiğini bir kere bile kavrayamayan bir insana bunu soruyordu ama sanırım açıklık getirebilecek tek taraf oydu. "Benim açımdan sorun olmayacak," parmaklarını Jimin'in saç tutamlarında gezdirdi. "Baban aradı, gelmek ve konuşmak istedi." dedi konuyu özetleyerek kavramaya çalışırken. Ne konuşacak ki?"
Açık tutmakta zorlandığı göz kapaklarını birbirine mühürleyerek içindeki kediyi ortaya çıkarırcasına cenin pozisyonunda iyice kıvrıldı.
O tuhaf ve milim yakınlaşmadan sonra çalınan aptal telefon melodisini yanıtladığında babasının onu aradığını, telefona 'alo?' diye haykırdığında anlayabilmişti. Kafası yerinde değilken o adamla konuşması ne kadar doğru bilmiyordu ama, hatırlayabildiği nadide şeylerden biri ise ona güzelce saydırması olmuştu.
Resmen öpecekti onu.
Öpecekti bir iki saniye sonra, değecekti dudakları.
Bunu neden yapacaktı bilinmezdi, ama resmen öpecekti birkaç milimin ardından.
Tanrı aşkına. Tüyleri diken diken edici sözlerdi bunlar.
İkili umursuzca davranarak o durumun konusunu birbirlerine hiç açmadı.
Sadece Jimin kendi kendine Yoongi'nin bile duymayacağı bir ses tonuyla mırıldanıyordu. "Bunu yapabilmek için illa kafamın güzel mi olması lazım?"
Konudan tamamen alakasızca konuşan Jimin kendisini haklı bularak 'Aish!' nidasıyla birlikte Yoongi'nin kucağından doğruldu.
"Gel desem saçmalayacak, gelme desem belki bir şeyler kaybedermişiz gibi Yoongi. Ama onu nasıl karşına çıkaracağım şimdi ben?"
Kambur oturuşuyla, düşük başı eşliğinde yanında oturan bedene bakıyordu. Yoongi omuzlarını silkerek Jimin'in saç tutamlarından ayırdığı elleriyle oynadı. "Sorun değil benim için, bildiğimiz şeylerden bahsetmeyiz. Ona göre söyleyeceklerini dinleriz biz de, fena olmaz gibi."
Jimin ona 'ciddi misin?' bakışı attığında Yoongi derin bir iç çekti. "Bakma öyle, sonsuza kadar babandan mı kaçacağız?"
Haklıydı. Jimin düşünemeyecek kadar ağrılıydı bu gece.
"Daha fazla düşünme artık," ayaklanarak kollarının altından kavradığı Jimin'in kalkmasında yardımcı oldu. "Uyuyacaksın şimdi, sabah konuşuruz bunları."
İtiraz etmeden kolunun altına girmiş bedenin onu yönlendirmesine izin verdi. "Uyanıyorum bir bakıyorum Jimin bey içiyor bir köşede." Atarlı atarlı söylenen Yoongi'nin sözleriyle gülmek yerine iyice pısan Jimin ağır adımlarını biraz daha serileştirdi.
"Balkona kilit vurduracaksın en sonunda,"
Kaşları çatılan Jimin odaya girdiklerinde yavaşça yatağa uzanarak mırıldandı. "Çiçeklerimiz var orada, bunu yapamazsın."
Yoongi tıslayarak gülmeye başlarken Jimin'in uzanmasında yardımcı oldu. "Alkollüyken tam bir koca bebek oluyorsun," tutmuş olduğu örtüyü Jimin'in bedenine örttü. "Benden bile daha pısırıksın şu an."
Balkonun soğuğunun girdiği beden örtünün altına kendisini teslim ederken anında kapamıştı gözlerini. "Sen pısırık değilsin."
Yoongi başını sallayarak yatağın öteki tarafına dolandı ve örtünün altına girdi. "Hıhı,"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
algofobi | yoonmin
FanfictionBabasının kirli ellerinden kurtardı onu. -Fobi serisi 2. Kitap -Birinci kitapla alakası yoktur. Serinin birinci kitabı Sosyofobi | Yoonmin'i, @nwalkalone wattpad hesabında bulabilirsiniz.