3.GÖZ
Ediz, çalar saatin gırtlaklanmış kediyi andıran sesine yumruğunu savurarak son verdi. İçinden pillerin fırlayıp saçıldığını, bilmem kaç yüz bininci defa duyunca elleriyle yüzünü ovuşturdu. Bakışları telefonunu bulduğunda ekrana bastı ve saate baktı.05.00
Okul dokuzda başlıyor olabilirdi ama gün Ediz için hep beşte başlardı. Öncelikle namaz kılması, ekmek alması, babası ve kendisi için kahvaltıyı hazırlaması, sokaktaki köpekler için sokak köşelerindeki kaplara mama koyması, tüm bunları yaparken terlediği için de duş alması gerekiyordu. Sonrasında okul için hazırlanabilirdi. Rutini hep buydu.
Okul sonrasında da Rüzgarla vakit geçireceklerse günü boş bırakır, geçirmeyeceklerse kafede günlük ücret karşılığında çalışırdı. Akşama doğru, genelde kendisi yapardı, öğlenci öğrenci olan ikiz kuzenlerini almaya ilkokula kadar otobüsle gider, akşam sekiz civarı evinde olurdu. Kalan vaktinde akşam yemeği hazırlaması, ev işlerini halletmesi ve hala vakti varsa ders çalışması günlük kurduğu düzendi.
Bir kere bile şikayet etmemişti. Babasının da annesinin de yükünün hepsini üstlenmişti. Hayatında tanıdığı en sabırlı insan yine kendisiydi.
Yerinden kalkıp hızla abdestini aldı ve namazı kıldı. Güneş daha yüzünü göstermeden kıyafetlerini giyindi, suyun o zamana kadar ısınması için şofbeni yaktı ve ekmek almaya yola çıktı. Saat 05.30 olmuştu bile. Adımlarını hızlandırdı, her sabah gördüğü şarapçı adama selam verdi. Kendisine adam tarafından uzatılan sigarayı kabul etti ve fırına kadar siyah, çelimsiz bir köpek ona yol arkadaşlığı yaptı.
Eve geldiğinde hızla sofrayı kurdu. Dışarı çıkıp boş kaplara köpek mamalarını ve suyu doldurdu. Eve geldiğinde babasının uyandığını açık tuvalet ışığından anladı. Kıyafetlerini çıkarıp banyoya girdi ve çok da ısınmamış olan suya, boyundan kısa olan duş başlığına rağmen hızlı, temiz bir duş aldı. Yaşına göre büyük göstermesine neden olan uzun boyuna küfretti ve yine onu büyük gösteren sakallarını tıraş etti.
-Ediz! Kahvaltıya gelsene oğlum!" Yüzünü yıkayıp tıraş losyonunu sürerken içeri doğru bağırdı.
-Tamam, başla sen!" Duşla odası arasındaki iki adımlık yolu hızla bitirip okul için giyinmeye başladı. Siyah pantalonu uzun bacaklarına geçirip, beyaz gömleği rastgele ilikledi. Saçlarının suyunu havluyla kabaca aldı. Odadan çıktığı an burnuna gelen kokuyla kaşları çatıldı.
Duyduğu sesle kaşları saç ivine kadar daha da çok çatıldı.
-TABİİ YAPARIM, HİÇ SORUN DEĞİLLLL!!!!" Salona birkaç adımda varmıştı ki gözü masada somurtarak oturan Aden'e, onun yanındaki Rüzgar'a ve son olarak mutfaktan salona giren eski sevgilisi Buse'ye döndü.
Kaşları çatılırken birkaç tel bu gerginliğe daha fazla dayanamayıp koptu ve yerlere döküldü...
-Hayırdır?" Dedi Buse'nin elindeki patates kızartması olan tavaya bakarken. Buse bir şey söylemeyip, Ediz'in babasına bakmakla yetinmişti.
-Oğlum..." dedi babası Ediz'e dönerek. "Rüzgar oğlumla, Aden kızım geldi. Baktım Buse kızım pişi getirmiş. Onu da kahvaltıya çağırdım. Hadi sen de otur, okula gecikmeyin." Dik bakışlarını Buse'den ayırıp Aden'e çevirirken, genç kızın tam karşısına oturdu.
-Şu surata bak!" Dedi Aden yanlarında pişi servisi yapan ve Ediz'in babasıyla konuşmaya çalışan Buse'ye bakıp, kardeşine fısıltıyla yakınırken. "Üşenmemiş 2 kova filli boyayı yüzüne dökmüş! Sürtük sürtük sürtük, bin kere sürtük, yüz bin kere sürt..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçarı Aşk (THB-2)
RomansaAden Lina, babasından aldığı neşesi, annesinden aldığı sivri dili, daima havada gezen burnu ve her insanda etki bırakan badem gözleriyle tam bir 'plaza kızı'ydı. Adriana Lima'nın türkçe versiyonuydu. Beyaz atına veyahut fiyakalı bir arabaya binen pr...