Pazar sabahı deli gibi çalan zille uyandım. Kapıyı hala kimse açmamıştı. Kızların da yorgunluktan gözlerini açabileceğini sanmıyordum. İş başa düşmüştü. Çünkü dış kapıya en yakın oda benimdi. Kübraların odaları evin en uç kısmında yan yanaydı.
Dün, akşam yemeğini ne ara yedik, ne ara duş aldık, ne ara yatağa girdik emin değildim. Yattığımızda on bir bile olmamıştı saat. Kollarım tır altında kalmış gibiydi bu sabah. Uyurken tepemde filler de tepişmiş olabilirdi. Üstümdeki Beşiktaşlı pikeyi kenara atacak gücü zor buldum kendimde. Bu arada zil acı acı çalmaya devam ediyordu hala. Gelen her kimse bize işkence etmeye yeminli gibiydi.
Komodinin üstündeki telefonumdan saate baktım. Öğle olmuştu neredeyse.
" Geldim." Diye çığırdım. Sabah sabah çileden çıkmıştım işte. Gelen her kimse paralayacaktım. Acıyan etlerime inat hırsla dış kapıyı açmaya gittim. Dürbünden gelene baktım ama kapıdaki kişi beni sinir etmek için elinden geleni yapıyordu anlaşılan. Eliyle kapatmış olmalıydı çünkü hiçbir şey göremiyordum. Hışımla kapıyı açtım. Karşımda Ayşenur'u görünce,
" Niye basıyorsun Ayşenur zile, kafama basar gibi?" diye çıkıştım. " hem ne bu gizemler dürbünü niye kapatıyorsun kızım?"
Ayşenur elinde üstü peçeteyle örtülü bir tabakla karşımda tatlı tatlı sırıtıp duruyordu. Hala bir şey söylememişti.
Yeni uyanmanın da verdiği mallıkla jetonum biraz geç düştü.
" Kız cadı! Sen ne zaman geldin Ankara'dan? İnsan geldim der. Gir bakayım içeri." Deyip kolundan içeri çekeledim. Direk sola dönüp mutfağa girdi. Tabağı cam masanın üstüne bırakıp bana sıkıca sarıldı.
"Hoş geldim Hatice abla. Ben de iyiyim, sen nasılsın?" diye dalga geçti benimle ağzını açar açmaz. Bu kadar sevimli olmasaydı ben ona uyandığımdaki sinirle ne yapacağımı biliyordum da kıyamadım. Özlemiştim.
" Afyonum patlamadı kızım. Hem öyle zil mi çalınır? Başkası olsa yemişti dayağı. İyi yırttın. Söyle bakayım ne ara geldin?" diye sordum geri çekilip. Ama kollarım hala kollarına sarılıydı. Şöyle bir göz gezdirdim üzerinde. " Yavru kartal süzülmüşsün sen. Üniversite iyi gelmedi mi sana?"
" Abla dün gece geldim. Uğrayacaktım yanınıza ama annem onlar yatmıştır, dedi. Temizlik yapmışsınız baya yorulmuşsunuz sanırım. Ben de sabah kahvaltıya gelirim dedim." Tabağın üstündeki peçeteyi açıp "Bak hem sevdiğin patatesli börekten getirdim. Beraber yeriz." Dedi.
Patatesli böreği görünce uyandığım zamanki sinirim tümüyle gitti. Buharı tüten patatesli börekten tam bir parça alacakken dişi kartalımın mutfağa girdiğinde attığı sevinç çığlığıyla yerimden sıçradım.
" Ayşenur'um gelmiş." Diyerek kızın üstüne atladı. Yerlerinde duramıyordu ikisi de sevinçten. Hem sarılıyorlardı hem de zıplıyorlardı oldukları yerde. Gözlerimi devirip çayı demlemek için su ısıtıcısını çalıştırdım. Tamam, Ayşenur'u ben de seviyordum ama Kübra'yı da kıskanmadan edemiyordum napayım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Apartmanı Sakinleri (Tamamlandı)
HumorSöz verdiğim gibi canlarım sizin için... Bu hikaye tamamen eğlence amaçlıdır. Drama, duygusallığa yer yok dersem yalan söylemiş olurum. Hayatın içinde ne varsa burada da karşınıza çıkabilir. Yüzünüzde bir tebessüm oluşturabilme ümidiyle :)