Selam Can Apartmanımın Sakinleri! Her son bir başlangıçtır. Bu hikayenin sona ermesi demek başka hikayelerle devam edeceğimiz anlamına geliyor. Bana destek veren herkese canı gönülden teşekkür ediyorum. Her ne kadar amatörce bir yolculuğumuz olsa da ben yazarken keyif aldım. Umarım siz de okurken keyif almışsınızdır. Gerçek hayatta her an birlikte olamasak da sevdiklerimle en azından bu hikayenin içinde beraber yaşamak istedim. Derya Sultanım Filiz Aşkım Yavru Kartalım ve de Tarihçim Sizi çok seviyorum. Sizin için başladığım bu hikayede sona geldik. Veda vakti..
"Hatcik erkek tarafı gelmiş. Şu an siteye giriyorlarmış. Sarı mesaj attı." diyen avukatla o an elim ayağım birbirine dolaştı.
"Daha erken değil mi ya? Saat kaç? Ay ben hazır değilim hiç. Anne vermeyin beni. Kalayım başınıza. Vazgeçtim! Turşumu kurun."
*
"Şaka yapıyorsun değil mi?" diye soran Derya ablama sırıttım. Hiç inanmış gibi değildi bakışları. Odadaki herkes söylediklerime göz devirmişti. Annem dahil.
"Tabii ki şaka yapıyorum. Azıcık paniklemiş olabilirim. Ama vazgeçmek söz konusu olabilemez. Ben gittim çocuğu babasından istedim. Şimdi sıra onda." diyerek sakinleşmek adına derin bir nefes aldım. Hep beraber kapıya doğru ilerledik. Balkon tarafından yanıma gelen Furkan,
"Abla nasıl sığmayı düşünüyorsunuz eve? Ordu gibi gelmişler Ordu'ya." deyince bir an darlandım.
"Napayım şimdi Furkicim? Sığdığımız kadar, sığmadığımız kader. Erkekler gider balkonda Fenerbahçe - Galatasaray derbisi izler artık. Boşuna mı taşıdınız televizyonu oraya?"
"Hayırlısıyla şu akşamı atlatalım, inşaAllah! Çok da umrumda değil renklilerin derbisi. Ablamı istemeye geldiler. Bu dert bana yeter." diye karşılık veren kardeşime dolmuş gözlerimle baktım. Baktım onun gözler de bulutlanmış hemen koluna bir cimcik attım.
"Ağlatırsan beni bozuşuruz bro!" Başımın üstüne bir öpücük kondurup "Tamam len ağlama, demedim bir şey." diyerek yüzümü açık olan kapıya çevirdi.
İşte tam o sırada aldı beni bir heyecan. İçeri giren insanları seçemiyordum artık. Astigmatın heyecanla bir bağlantısı olabilir miydi acaba? Oğuz Murat kapıda belirince anladım ki gözlerim algıda seçicilik yapıyorlardı. Çünkü benim müstakbel nişanlım adeta kamerada portre çekimdeymişçesine o kadar netti ki! Lacivert takımı üzerine tam oturmuş Brezilyalı mankenler gibi kapımdaydı. Saçlar yapılmış, sakallar düzeltilmiş, o çok sevdiğim kokusu burnuma buram buram gelecek kadar sıkılmış hazır ve nazır beni almaya gelmişti. Canım Atım!
Arkasına uzanıp Sarı'nın kucağındaki kocaman karanfil buketini alıp bana uzatınca dejavu oldum. Demek öncekiler, bu anın provasıydı. Uzatılan her karanfil buketi, bu anın habercisiydi.
Oğuz'u izlemek varken o an çiçeği elinden almak aklıma bile gelmemiş olabilirdi. Filiz aşkımın bir tarafımı cimciklemesine gerek yoktu mesela. Dönüp şaşkınca yüzüne baktığımda Oğuz'un elindeki çiçekleri işaret etmesiyle uyandım duruma.
"Alayım ben onları hoş geldin komiser." dedim. Neden komiser diyerek hitap ettiğimi sormayın. Aradığınız beyine şu an ulaşılamıyor. Kendisi kapsama alanı dışında.
"Hoş buldum hayatım." diye karşılık veren Oğuz Muratcığım iki yanağımdan öperken yanakları ruj olmasın diye put gibi durdum. Allah korusun, ben bu çocuğu öpmeye başlasaydım kendimi tutamazdım. Yüzü gözü ruj olurdu. Sonraki on sene boyunca trend topic olarak liste başından inmezdik.
Derya ablam kulağıma eğilip " Herkese hoş geldin demen lazım. Biraz da gülümse." deyince şimdiki ana odaklanmaya çalıştım . Otomatik moda alarak herkesi hoşlayıp sonrasında kendimi mutfağa attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Apartmanı Sakinleri (Tamamlandı)
HumorSöz verdiğim gibi canlarım sizin için... Bu hikaye tamamen eğlence amaçlıdır. Drama, duygusallığa yer yok dersem yalan söylemiş olurum. Hayatın içinde ne varsa burada da karşınıza çıkabilir. Yüzünüzde bir tebessüm oluşturabilme ümidiyle :)