" BEN AŞIK OLDUM!"
Hepsi bir müddet şaşkınca yüzüme baktı. İlk kendine gelen Derya ablam oldu.
" Sen ciddisin?" Kübralar da yerlerinde dikildi.
" Evet, abla çok ciddiyim ben." Bakışlarımı hülyalı bir şekilde duvara çevirdim. Nereye baksam yeşil göz görmeye ne zaman başlardım acaba tahminen? Yüzümü kızlara döndüm tekrar. Suratımda aptal bir sırıtmanın olduğunun farkındaydım.
" O zaman 5N1K? Hatcik çabuk konuşmaya başla. " dedi dişi kartalım. Ellerime yapıştı heyecanla. Heyecanına kurban olduğum ikimizde oturduğumuz sandalyede oturur vaziyette zıplamaya başladık. Sonra birden sakinleşerek Kübra'yı da durdurdum. Bir an önce anlatmak istiyordum içimde patlamadan. Hemen lafa girdim.
" Şimdi bizi emniyete aldılar ya, ben ifademi vermiş, kızın da ifade vermesi için beklerken bu dövdüğüm kız o sıra karşımda oturuyordu. Birkaç laf edip orada da canımı sıkmaya başladı. Baya baya tahrik etti beni. Yabani dedi bana, inanabiliyor musunuz? Neyse ben zaten zor oturuyorum yerimde. Otokontrolümün son damlalarını harcarken tehdit etti beni. Süründürecekmiş falan, ben de fırladım yerimden. Tam tokadı basacağım biri yapıştı elime. Durdurdu beni. Ne oluyor diye bir döndüm. AMAN ALLAHIM! Dedim." Olayı temsili göstermek için dişi kartalımın ellerine yapışıp göz geldim. "Aha da böyle kilitli kaldım. Çocukta bir göz var. Hala içimden Haluk Levent'in şarkısını söylüyorum. Maşallah, bakışımı geri çekemedim. Allah var, o da çekemedi o an. Belki o da bana âşık olmuştur. Olamaz mı? Ay, olabilir. Biraz çocuğa çemkirmiş olabilirim sonrasında. Ama o da beni kışkırttı. Velinizi çağırın, dedi. Şaka gibi değil mi?"
Derya ablam dayanamayıp sordu.
" Veli mi? Kız bu öğretmen sandı kendini galiba?"
" Bilmiyorum abla. Ben de o öyle deyince "Kaç yaşında gözüküyorum oradan bakılınca?" dedim. Kimliğimi istedi bu. Bende gıcıklık değil mi? Ne kadar kimliğim varsa eline tutuşturdum. Sonra bu büyük ihtimalle emniyet müdürlüğü kartımı görünce kızı diğerlerine bırakıp beni odasına götürdü."
"Ay, odasına mı? Ne diyorsun kız ne odası?" diye sordu tarihçim. Otuz iki diş sırıttım.
" Tayini yeni çıkmış buraya. Daha yerleşememişti hatta. Masanın üstü koli doluydu. Kendisi komiser bu arada. Pek de gençti." Son cümleyi kendi kendime söylenir gibi söylemiştim. " Bu sporcu lisansımı falan sordu. Sonra da babamı sordu. Hayır, niye soruyor ki babamı? Nerede görev yapıyorsa yapıyor. Sana ne? Sanki isteyecek beni. Ay, keşke istese." Kızlar şapşal halime kahkaha attı.
" Sonra bu çocuğun durumunu öğrenmek için gitti. Ablamı da o sıra aradım. Geldi. Hem çocuğun durumunu öğrenmiş hem de kızla konuşmuş. Kız benden şikâyetçi olmadı. Ne dediyse artık iki dakikada kıza! Merak ettim ama sormadım. Sonuçta haklı bir gerekçeyle kızı dövdüm. Burnumu yere mi düşürecektim bir de sorup da?" dedim burnumu yukarı dikerek.
" Tam gideceğim bir baktım adama elimi uzatmışım. İstemsiz oldu ama o da tuttu. Memnun oldum falan dedik karşılıklı. Elimi zor bıraktı, inanın. En son nasıl gideceksin diye sordu. Bir de görüşürüz, dedi." Dedim el çırparak. Canlarımın tepkisini beklemeye başladım.
Can ablam sordu ilk.
" Adı ne bu çocuğun?"
" Abla, bence Murat olsun adı. Kimliğinde her ne kadar Oğuz yazsa da ben onu Murat olarak kabul ettim kalbime." Dedim gülerek.
" Ee, görüşürüz demiş bu sana. Numaranı falan aldı mı, peki?" diye sordu tarihçi.
" Yok, almadı." Dedim. İstemsizce omuzlarım düştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Apartmanı Sakinleri (Tamamlandı)
HumorSöz verdiğim gibi canlarım sizin için... Bu hikaye tamamen eğlence amaçlıdır. Drama, duygusallığa yer yok dersem yalan söylemiş olurum. Hayatın içinde ne varsa burada da karşınıza çıkabilir. Yüzünüzde bir tebessüm oluşturabilme ümidiyle :)