Merhaba Can Apartmanı Sakinleri yeni bir bölümle ben geldim 😄 şu sıra sürekli bölüm atıyorum aman nazar değmesin maşallah deyin 😆
Umarım keyif alırsınız 😊 iyi okumalar ❤👋
Yaşadıkları yerin önüne geldiğimizde önce kızlar indi. Taksiciye ücreti ödeyip peşlerinden ben de indim. Kızları elimle kışkış yapıp içeri gönderirken bir yandan hızlı olsunlar diye kaş göz işareti yapıyordum. Onlar bahçeye girdiğinde taksi çoktan yola çıkmıştı.
Ben indiğim yerde dikilmeye devam ederken bir milim ötemde arabayı acı bir frenle durduran Oğuz Murat'ı beklemeye başladım. Araba santim ileri gitse dizlerime vuracaktı. Tam dibimde durdurmuştu.
Allah'ım bir dahakine inşaAllah unutmam da bilerek şu çocuğu sinirlendirmem. Bu sinirle arabayla ezer bu beni. Neyse ki ezmedi! Ama bu bir dahaki sefere ezmeyeceğini garantilemez değil mi?
"Direk üstümden geçseydin, OĞUZ MURAT! Dibime kadar girip durmana gerek yoktu." Dedim triple. O arabadan inerken Oğuz Murat'ı özellikle vurguyla söylemiştim. Ayrıca sesimi de sakin tutuyordum ki kudursundu.
"Amacım senin üstünden geçmek olsaydı yapardım. Ama amacım dibine girmekti. Bunu da yaptığıma göre sıkıntı yok." Diye karşılık verdi alayla. Demek sert oynamak istiyordu. Ya da boşa sinirlendiğinin farkına varmıştı. Neye sinirlendiyse artık?!
"Ne derler bilirsin. Sıkıntı yoksa sıkıntı var!" Dememle kollarımı göğsümde birleştirip karşıma geçmesini izledim.
"Sana göre varsa bir sıkıntı... buyur önden söyle biz de öğrenelim. Ona göre buluruz biz de yolumuzu." Demesiyle gözümü kısarak bakmaya başladım.
Bu ne ya bir sazımız eksik elimizde! Sivas ilinde iki aşık karşılıklı atışıyorlardı, diye başlarlardı artık bizi anlatanlar.
"Navigasyon muyum ben? Benim söylememe göre bulacaksın yolunu. Allah Allah!" Dememle kahkaha atınca dudaklarımı birbirine bastırdım gülmemek için. Niye güldü ki şimdi bu? Ciddi kalmakta zorlanmaya başlıyordum ben, o gülerken.
"Haticem asıl sinirli olan bendim. Sen ne ara, nasıl kendini haklı çıkardın da trip moduna geçtin? Allah aşkına bana da söyle." Pes etmiş sesiyle içime içime güldüm. Cümlenin başında Haticem lafını duyunca çoktan yelkenleri suya indirmiştim de çaktırmıyordum. Çünkü neye sinirlendiğini hala bilmiyordum. Kabak başıma patlamadan öğrenmem gerekiyordu.
"Demek ismin sonuna getirilen sahiplik ekini kullanmak sonunda aklına geldi." Diyerek burnumu havaya diktim. Fazla uzağımda kalmaya dayanamayıp yanıma gelen komisercime asla pas vermeyecektim. Uzanıp burnumu sıktığında da bir adım geri çekildim.
"Hadi içeri girelim." Diyerek koluma girdiğinde omuz silkip kolumu kurtarmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Bahçe kapısını içeri doğru ittiğinde "Ah!" Diye bir ses çıkınca kızların kapı arkasından bizi dinlediğini anlamış oldum.
Bizi bahçeye girdiğimizde kendilerinin toparlamışlar tam karşımızda dikilmeye başlamışlardı. Gözlerimi kocaman açarken onlar şirin şirin sırıtmaya başladılar.
"Hiç öyle kendinizi sevimli göstermeye çalışmayın. Yengeniz adam döverken nerdeydiniz?" Diye soran komisercimle gözlerimi daha da çok açmayı başardım. Biraz daha açılırlarsa yuvalarından fırlayacaklardı. Hiç sesimi çıkarmadan komiserin devam etmesini bekledim. Anlaşılan kızlar da benim gibi düşünüyorlardı ki ağızlarını açmamışlardı.
"Sizi birlikte gezin dolaşın diye çarşıya bıraktım. Orhan ağabey arayıp anlatmasa haberim olmayacak." Deyip bana dönmesiyle hala neden sinirlendiğini detaylı öğrenememiş olmanın sıkıntısını yaşadım. Orhan ismi çok tanıdık gelse de çıkaramadım. Ne ara bizi görmüştü de Oğuz'u aramıştı? Hatırlamaya çalışırken ablak ablak suratına bakmamdan dolayı olsa gerek söylenmeye devam etti. Çok şükür!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Apartmanı Sakinleri (Tamamlandı)
HumorSöz verdiğim gibi canlarım sizin için... Bu hikaye tamamen eğlence amaçlıdır. Drama, duygusallığa yer yok dersem yalan söylemiş olurum. Hayatın içinde ne varsa burada da karşınıza çıkabilir. Yüzünüzde bir tebessüm oluşturabilme ümidiyle :)