Sürprizzz!! Ben geldim. Ne şartlarda geldim ne siz sorun ne ben söyleyeyim.. Ama sizi çok özledim! Özellikle Oğuz Murat'ı dermişim :D Keyifli okumalar.. :)
Bu duyduğum gerçek olabilir mi? Olabilir. Neden olmasın? Ama sırası mı? Yok, değil. Yeri mi, peki? Yok, yeri de değil.
Ben ne ara kayınvalidemle tanışma kısmına geldim acaba?
Olaylar nasıl bir hızda ilerliyor ki, kayınvalide adayım beni görmek istiyor?
Ah Emel Hanım, ah!
Yani beni görme isteğiniz ta ben ecnebi memleketlerde fittir fittir gezerken mi gelmek zorundaydı? Sorarım size...
Yatağın içinde fırlamamla Ayşenur da yatakta oturur vaziyete geçti. Gözlerimi yavru kartala dikip hayretle sordum.
"Sen ciddi misin?"
"Çok ciddiyim. Teyzemle Yurdagül abla anlata anlata bitirememişler seni. Bire bir tanışmak istiyor." Deyince Oğuz Murat, hayret dolu bir nida ağzımdan kaçıverdi.
"Ne diyebilirler ki benim hakkımda? Ya ben şimdiden stres oldum. Sen niye bunu bana buradayken söyledin ki? Keşke gelmemi bekleseydin!" Dedim, son cümlemi sitemle söylemiştim.
"Kötü bir şey söylemediklerine eminim. Aksine fazla övmüşler. Annem meraktan duramıyor yerinde. Bugün üç kere aradı. Türkiye'de olmaman bile önemli değil şu an onun için." Söyledikleri beni daha çok gerince sesli bir şekilde nefesimi telefonun ahizesine doğru verdim.
"Yapacak bir şey yok şu an. Geldiğimde konuşalım bu konuyu. Tamam mı canım?"
"Tamam canım." Dedi, sesindeki rahatlamayı, gülümsemeyi yanağımda hissettim.
"Hadi öptüm. İyi geceler. Sabah işe gideceksin daha."
"İyi geceler. İyi eğlen. Çabuk gel. Şimdiden özledim seni." Dedi kısık bir sesle. Ama sesinin şiddetini tüm iç organlarımda hissettim. Kalbim daha bir gümbürdemeye başladı.
"Ben de özledim." Karşılık verirken muhakkak sesimden eridiğimi anlamıştı. Bir şey söylemesine izin vermeden telefonu dan diye kapattım. O an tek kelime daha etse sabaha Türkiye'ye geri dönerdim.
Ayşenur gözlerini kocaman açmış yüzüme bakarken tepki gösterecek kadar ne söylediğini söylememi beklediğini fark ettim.
"Ah, Ayşenur'um. Bu Oğuz ağabeyin ne diyor, biliyor musun?" Diye sordum. Dilini damağında şıklatarak karşılık verdi.
"Hayır, bilmiyorum. Söyle de bileyim. Çok merak ettim."
"Kaynanam benimle tanışmak istiyormuş. Sivas'a davet ediyor." Dedim korku dolu bir sesle. Açıkçası Emel hanımdan az biraz tırsıyordum.
Zümrüt gözümün annesi Rumeli toprağındandı. Eli maşalı olduğuna adımın Hatice olduğu kadar emindim.
Tüm çocuklarının ismini kendi ismiyle eş anlamlı koyan anne, bana neler yapmazdı?
Gözümün önüne gelen sahneleri kaybetmek istercesine kafamı iki yana salladım. Görüş açıma tekrar Ayşenur girdi.
"Ee, korkunun ecele faydası yok. Ne yapacaksın, peki?" Diye sorunca Ayşenur kalakaldım.
Beynim düşünmeyi reddetti. Kafamın içi bomboş bir araziye döndü. Yemyeşil çimenler, dumanlı dağlar, meleyen kuzular... kuzular mı? Hiç oraya girme, Hatice! Oradan çıkamazsın.
Bu soruya cevabım yoktu.
"Şu an bunu düşünmek istemiyorum be yavrum. Elbet bulurum ne yapacağımı." Dedim, dediğime de yürekten inanarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Apartmanı Sakinleri (Tamamlandı)
HumorSöz verdiğim gibi canlarım sizin için... Bu hikaye tamamen eğlence amaçlıdır. Drama, duygusallığa yer yok dersem yalan söylemiş olurum. Hayatın içinde ne varsa burada da karşınıza çıkabilir. Yüzünüzde bir tebessüm oluşturabilme ümidiyle :)