Merhabalar Can Apartmanı Sakinleri.. Size sabah şekeri niyetine tatlış bir bölüm getirdim.. Keyifli okumalar :)
Sabah gözümü Beşiktaş'ımın 112.yıl marşıyla açtım. Kim ararsa arasın açmamaya niyet ederek telefonu elime aldım. Tek gözüm kapalı ekrana baktığımda arayanı görünce diğer gözümü de açtım. Hemen aramayı cevapladım.
"Alo, abla?" dedim. Sesimi çıkartabilmek için baya çaba sarf ettim. İçim hâlâ uyuyordu.
Sesimin travesti gibi çıkmasından olsa gerek, Derya Sultan ne yapıyor olduğumu anladı. "Ay, bunun bırak afyonunun patlamasını, uyuyor hala. Kız uyan, öğlen oldu. Elini, yüzünü yıka da kahvaltıya in." Algılarım tam açılmasa da Derya ablamın sesinin sabırsız çıktığını anlayabildim ucundan. Tamama benzer bir şeyler mırıldandıktan sonra telefonu yatağın içine bırakıp zorlukla doğruldum.
Dünün yorgunluğu bir yana boğaz turundayken sanırım deniz havası biraz çarpmıştı. Bacaklarımı zorlukla yataktan aşağı indirip neredeyse inleyerek ayağa kalktım.
O kadar antrenman yapmama rağmen yıllardır bisiklete binmediğimden kalçam acıyordu. Dün yokuşu çıkacağım diye zorlamanın sonucu buydu.
Ah, kımıldadıkça her yerim dökülüyor gibi hissediyordum. Ben bugün bir de antrenmana gidecektim, değil mi? Allah'ım sen yardım et! Sen güç, kuvvet ver. Âmin!
Ayaklarımı sürüye sürüye banyoya gittim. Kendime gelebilmek için üç kere yüzümü yıkadıktan sonra anahtarımı alıp mutfağa geçtim. Buzluktan poşette bir kalıp tereyağı alıp aşağı kata indim. Kapıyı her zamanki gibi melodili tıklatarak açılmasını beklemeye başladım.
Kapıyı Musab açmıştı ama hiç yüzüme bakmadan geri içeri kaçtı. Eve girerken bir yandan da arkasında seslendim.
"Ne oldu teyzoş? Hiç pas vermiyorsun." Mutfağa girerken Musab yerine ablam karşılık verdi.
"Şimdi rafadan tayfa izliyorlar ya o yüzden pas vermiyordur. Bitsin çıkar tepene." Dedi gülerek. Bir yandan da kızarttığı patatesleri tabağa alıyordu. Getirdiğim tereyağını tezgâha bıraktım. Küçüklerim, kanepede oturmuş, mutfak duvarına monteli ekrana kilitlenmiş çizgi film seyrederlerken sırf muzurluğuna üçünün de keyfini bozdum. Masaya oturmadan hepsini sırayla sulu sulu öptüm.
"Oy teyzeleri kurban verene. İzlesinler bakalım çizgi filmlerini. Tepem onlar için her zaman müsait." Dedim sırıtarak. Karnım guruldayınca ablamın yanına geçtim. Hala hareket ettikçe bi taraflarım acıyordu.
"Abliş, ağrı kesici varsa bir tane versene." Dedim ağzıma iki, üç tane patates atarak. Ov, kaynar kaynar yiyince ağzım haşlanmıştı. Elimle ağzımı yellerken ablam halime güldü.
"Kız, aç karnına ne ilacıymış o? Karnını doyur içersin bir tane." Deyince tamam dercesine kafamı salladım.
"Bu arada senin gözlüklerin nerede Hatice Hanım?" Sorusuyla elim otomatikman gözüme gitti. Parmaklarımın ucuyla gözümü kontrol ettikten sonra suçumu hafifletmek umuduyla şirince sırıttım.
"Unutmuşum ki." Ellerimi ben suçsuzum der gibi havada iki yana açtım. "abliş bırak gözlüğü, yataktan zor çıktım da geldim." Dedim.
"İyi, neyse affettim. Sen tabağı sofraya koy ben de çayları doldurayım." Diyerek çaydanlığı eline alınca ben tabakla sofraya geçtim. Sandalyeye oturduğum gibi Efe de karşıma geçti, oturdu. Gözlüğünü düzeltip "Teyze," diye seslendi. Bir şeyler isteyeceği zaman kullandığı ses tonunu kullanmıştı. "kahvaltıdan sonra film izleyelim mi?" diye sordu. Aslında fena fikir değildi. Kuzularımla çoktandır teyze-yeğen keyfi yapamamıştık. Olur anlamında kafamı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Apartmanı Sakinleri (Tamamlandı)
HumorSöz verdiğim gibi canlarım sizin için... Bu hikaye tamamen eğlence amaçlıdır. Drama, duygusallığa yer yok dersem yalan söylemiş olurum. Hayatın içinde ne varsa burada da karşınıza çıkabilir. Yüzünüzde bir tebessüm oluşturabilme ümidiyle :)