***HÜZÜN***

124 9 0
                                    

Yaklaşık bir sene oluyordu.
Evliligimizin ardından;Bir sene göz acıp kapayıncaya kadar gecmisti.
Mert'le artık daha az Zaman geçiriyorduk.
Hersey büyük kavgadan sonra başlamıştı.
Selim bey'in davası için çalışıyordum.
Belki de böyle olması gerekiyordu bilemiyorum.
O aralar yoğundum,bir yandan Mert'in annesini bir türlü memnun edemeyişim bunlara tuz biber olmustu.
Selim bey sık sık arıyordu.
Bu konu benim dışımda olan bir seydi.
Böyle davalarda genelde is adamlarının sekreteri arardı ama Selim beyin kendi arıyordu.
Mert'le büroda oturuyorduk,
Çat kapı Selim bey gelmişti.
"Merhabalar nasılsınız ?" Dedi.
Mert'in yüzü onu görünce düşmüştü.
"Hosgeldiniz davanızın günü belli oldu bende sizi arayacaktım Selim bey" dedim.
Mert'te kısık sesle ;
"Hosgeldiniz" dedi.
"Eşiniz mi? Efsun hanım bu beyefendi?" Diye sordu.
Bende şaşırmıştım birden bu soruyu sormasına anlam verememiştim.
"Evet..." dedim.
Selim bey Mert'e bakıp ;
"Cok şanslısınız Mert bey,esiniz harika bir insan,iyi bir avukat olmasını saymıyorum bile... gercekten iyi bir bayan bu devirde nadir bulunuyor" diyerek güldü.
Yerin dibine girmiştim.
Mert'e baktım.
Bu sözlerden Mert kim bilir ne çıkaracak diye düşündüm.
Sessizliğini koruyordu.
Sandığım gibi tepki vermedi.
"Öyledir " diyerek kendi odasına gecti.
Selim bey'de;
"Yanlıs birsey demedim umarım... ?" Dedi.
Bu olanları hayretle seyrediyordum.
Cok samimi değildik sadece telefonda konuştuğumuz kadarıyla beni tanıyordu.
Ama Mert öyle düşünmeyecekti biliyordum.
Çayını içip kalktı.
Gecen hafta karşı şirketle bu konuyu avukatı olarak konuşmuştum.
Davanın sürecini,kendilerinin ödeyeceği masrafı anlatmıştım.
Onun ardından Selim bey'i o şirket arayıp;
"Mahkemeyle uğraşmayalım,bu aralar sıkıntılarımız var " diyerek anlaşma yapmışlardı.
Sanırım bunun şerefine beni ziyarete gelmişti.
Gitmeden öncede;
"Helal olsun! İkna gücünüze hayranım Efsun hanım,ben bu adamlarla binlerce kez konusmustum.Fakat siz bir kere konusup hallettiniz.Size teşekkür ederim.Haftaya şirketimizin yirminci yıl dönümü onu kutlayacağız sizi de beklerim." Demisti.
Oraya asla gitmemem gerektiğini düşündüm.
Mert en bastan samimi olma diyerek restini cekmisti,eğer gidersem ne olacağını biliyordum.
"Hafta sonu şehir dışında olabilirim tesekkürler" diyerek yolcu ettim Selim beyi.
Sonra Mert'in sinirini belki yatıştırabilirim diyerek iki kahve yaptım odasına gectim.
Mert'in aksine ona tebessüm ederek;
"Kahve yaptım hayatım iceriz değil mi?" Dedim.
Daha masasına yaklaşmadan;
"Bu adam seni nerden bu kadar tanıyor? Sana samimi olma derken gülmüştün.Beni delirtmek mi istiyorsun.O kahveyi alıp onunla iç!! " diyerek bağırdı.Sesi odada yankılandı.
Elinin tersiyle masasının üstünde duran dosyaları yere fırlattı.
Bu davranışına şok olmustum.Sadece Mert'e bakıyordum hayretle...
Bir adım bile atamadım.
Ellerim titriyordu.
Dilan iceri girdi.
"Efsun hanım ne oluyor?" Dedi.
Gözümden akan yaslar yüzümü yakıyordu.
Tepsiyi Dilan'ın eline tutuşturup var gücümle çıktım bürodan.
Karşıdaki parka gectim.Kimselerin bakışını önemsemeden hıçkıra hıçkıra ağladım.
Tek düşündüğüm Mert'in değiştiğiydi.
Değişmişti...
Benim sevdiğim adam değildi.
Ağlamama kıyamayan,anlayışlı adam gitmişti sanki...
Bu canımı daha fena yakıyordu.
Kaybolup gitmek,ölmek istiyordum.
Benden sıkıldığını düşünüp;
"Senelerin çapkın Mert'i...
Bir anlık duyguyla evlenirsem böyle olur tabi..." diyerek ona olan bütün duygularımı yargılıyordum.
Bunun gibi birkac kez daha aynı sinirle karşılaşmıştım.
Bir gün annesine gittiğimizde bana yaptığı laf vurdurmalarını Mert'e söylediğimde;
Evde terör estirmişti.Elindeki bardağı parçalamıştı.
Bu sıradan doğal birsey gibi olmustu artık Mert için...
Aksam eve gitmeden,bu olanlara inat meyhanede içtim.
Zil zurna sarhos olmustum.
Ayakta durup,kapıya kadar yürüyemeyince barmen Mert'i aramıştı.
Ağlıyordum kimse ve hiçbir şey önemli değildi.
Mutlu olan insanlardan tiksiniyordum.
Verdiğim her karara küfrediyordum.
Zorla kalktım sendeleyerek kapıdan çıktım.
Kaldırımda durdum.Hersey gözümün önüne geliyordu.
Asla gözyaşımı dindiremiyordum.
Deliler gibi sevdiğim adam artık değişmişti.
Onu düştüğümde tutunabileceğim en güçlü dal ilan etmiştim.
Oysa o dal coktan ellerimde kırılmış ben ise en yükseklerden yere çakılmıştım.
Tek düşündüğüm ölmekti.
Kurtulmak istiyordum.
Düşündüğüm herhangi birseyi bes dakika sonra hatırlamıyordum.
Ama hafızamda sadece Mert'in Sesi yankılanıyordu.
Ilık rüzgarlar yüzüme çarpıyordu.
Dünyanın en mutsuz kadını ilan etmiştim kendimi.
Zorla kaldırımdan indim.
Sağa sola giden araçların ışıkları gözümü alıyordu.
Tek gayretim yığılmadan yürüyüp,herhangi bir arabanın önüne atlamaktı.
Yavas yavas yürüdüm yerden baska bir yere bakmıyordum.
Yolun ortasında yürümeye devam ederken;
Sesin nerden geldiğini o an anlamadım ama birisi;
"Efsun hayır!" Diyerek bağırdı.
Sese tepki verecek halde değildim.
Bes dakika daha yürüsem istediğim olacaktı.
Ama kolumdan biri tutup kucakladı.
Gözlerim kapanmıştı.
Beni kendine ceken kişiyi göremedim.
Sabah uyanıp gözlerimi açtığımda,
Oda dikkatimi cekti.
Doğrulup etrafa bakındım.
Heryerim dövülmüş gibi ağrıyordu.
Dünü hatırlamıyordum.
Ama tek odaklandığım bu ev yabancıydı.
Biran hafızamı zorladım.
Dün sarhos oldugumu hatırladım.
Bedenimi telaş sardı.
Hâlâ Mert'i sayıklıyordum.
Onun beni baska yerde görürse ne düşüneceğini sorguluyordum kendimce.
Sarı renkteki duvarda asılı büyük saate baktım.
Saat dokuzdu.
İki berjer konulmuştu yatağın ön taraflarına.
Çeşitli saat koleksiyonları vardı aynanın önünde.
Kalktım merdivenlerden asağıya indim.
Merdiven boyunca at resimleri asılıydı.
Büyük bir salondan girdiğimde deri koltukta oturan adam bana dönüp;
"Günaydın Efsun;" dedi.
Selim beyin ta kendisiydi.
Ama anlam veremiyordum.Bu adamın evinde ne işim var diyordum.
Sonra soru dolu bakışlarım ve tedirginliğime cevap verdi.
"Dün gece az kalsın ölebilirdin,neden ölmek istedin bilmiyorum.Sarhostun ne yapacağımı bilemedim.Mert bey'i aramak istemedim Efsun" dedi.
Simdi eksik taşlar yerine oturmustu.
Evet dün deli gibi ölmek istemistim.
Yaptıgım davranıştan utanıp;
"Tesekkürler benim Gitmem lazım" diyerek evin kocaman bahçesinden hızlı adımlarla caddeye çıktım.
Gelen ilk taksiyle evime gittim.
Evde Mert yoktu.Bu saatte bürodadır dedim.
Duş alıp kendime geldim.
Hic bir sey yiyecek halim yoktu.
Hâlâ midem bulanıyordu.
Hazırlanıp büroya gectim.
"Dilan;Mert odasında mı? " diye sordum.
Dilan da;
"Evet ama neyiniz var solgun görünüyorsunuz Efsun hanım?" Dedi.
Dilan'a cevap verecek halim yoktu.
"Tamam" diyerek Mert'in odasına girdim.
Suçluluk duyuyordum.Sabah baska evde uyanmıştım yerin dibinde gibiydim.
"Nerdeydin?" dedi.
Gözlerimi kaçırıp;
"Dışardaydım Selingilde kaldım" dedim.
Eğer gerçeği söyleseydim iliskimiz tamamen biterdi korktum ve yalan söylemek zorunda kaldım.
"Dışarda oldugunu biliyorum Efsun;Gecenin bir vaktinde içtiğini barmen sayesinde öğrendim." Dedi.
Dünün tam tersine sakin duruyordu.
Sanki beni bu harekete iten kendi değilmiş gibi sorguluyordu.
"Neden?" Dedim.
"Neden bana karşı böyle oldun Mert? Benimle Mutlu değil misin?" Dedim.
Ayağa kalkıp yanıma geldi.
"Bu soruyu sana benim sormam lazım,yaptığımın farkındayım Efsun,sana zarar veriyorum." Dedi.
Sanki bitirme konuşması gibiydi.
Ondan sonrasını hatırlamıyorum.
Gözlerim kararıp yığılmışım yere.
Öğlen başımda Mert oturuyordu.
Kolumu kıpırdatmamla damarıma takılı serum hortumu canımı yakmıştı.
"Nasılsın hayatım özür dilerim cok özür dilerim" dedi.
Mert'e bakıp;
"Bana ne oldu?" Diye sordum.
"Bilmiyorum konuşurken bayıldın,cok korktum Efsun sana birsey olmasından korktum" dedi.
Saçlarımı oksadı.Ama yinede kalbim Mert'e karsı düzelmiyordu bir türlü...
Bu hale gelmemizin tek sebebi onun akıl almaz öfkesiydi.
"Özür dileme benden Mert,bu kaçıncı ?" Diyebildim.
"Beni bırakacak mısın?" Dedi.
Bırakmak elimde olan birsey degildi ki...
Askı halen ilk günkü gibiydi,mantığım ayrılmıştı Mert'ten.
Yüregim hâlâ onundu.
Hicbir sey demeden tavana baktım.
Mert ayağa kalkıp;
"Ben yiyecek birşeyler alıp geliyorum.Sonra gideriz serumun bitince " deyip çıktı odadan.
İki dakika sonra doktor hanım geldi.
Gülerek girmesine şaşkınlıkla baktım.
"Gecmis olsun Efsun hanım,nasıl hissediyorsun kendini?" Dedi.
"İyiyim cıkmak istiyorum " dedim.
"Tamam çıkartacağım ama bebeğin ve sen büyük tehlikeden döndünüz.Üç aylık hamilesiniz Efsun hanım.Bundan sonra yemenize,içmenize daha özen göstereceksiniz ve iki haftaya bir kontrollere geleceksiniz." Dedi.
Duyduğum seye sevinmem mi gerek üzülmem mi bilemedim.
Ama bu durumu kimse bilsin istemiyordum.
"Eşime söylediniz mi?" Diye sordum.
"Hayır henüz eşinizle konuşmadım." Dedi.
İçim rahatlamıştı.
"Söylemezseniz sevinirim.Ben süpriz yaparak diyebilirim." Dedim.
Aslında söylemeyi düşünmüyordum.Sadece Mert'in haberi olmasın diye doktora böyle demistim.
"Tamam siz bilirsiniz gecmis olsun" diyerek odadan çıktı.
Mert geldi.
Bir kac simit ve puaca almıştı.
"Hayatım ben doktoru bulayım çıkabilir miyiz bir sorayım." Dedi.
"Gitme bosuna senden önce gelip çıkabilirsin dedi.Bir sey yokmus tansiyonum düşmüş önemli birsey yok." Dedim.
Gelen hemşire serumu çıkarttı.
Ve asağı indik.
Mert'e cok öfkeliydim.
Bunu bilmeye hakkı yok diye düşünüyordum.
Hüznüm iki kat olmustu.
Sayesinde bebegimizi kaydedebilirdik.
Ne gerek vardı böyle kavgalara,insan neden değişir anlam veremiyordum.
Tek istedigim biraz huzurdu...

FISILDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin