Oğlumla Zaman geçirmek bana ilaç gibi geliyordu.
Bütün varlığımı ona adamıştım.
En kutsal görevim olan Anneliğimi layıkıyla yapmaya çalışıyordum.
Mümkün olduğunca onun pskolojisi için yanında mutsuz görünmüyordum.
Babamla bir gün kahve içiyorduk.
"Kızım ne düşünüyorsun gitmekte kararlı mısın?" Diye sordu.
Hic tereddüt etmeden.
"Evet baba en doğrusu bu,açıkcası kendime kızıyorum.İki sene oldu Mert'i kaybettiğimi yeni anlıyorum.Baskasıyla Mutlu olmasını izlememi beklemeyin benden." Dedim."Haklısın kızım,düğünleri de önümüzdeki ay olacakmış,babası da mutsuz bu durumdan bana karşı mahçup birazda... Ama oğlunuz var aranızdaki bağ kuvvetli ben yinede iyi düsün derim kızım.Kaçarak acılar dinmez,sadece farklı saatte farklı bir memlekette o acıyı yaşarsın.Selim beyin teklifini iyi düsün bana kalırsa,sıfırdan başla hayata " dedi.
Şiir gibi anlatsada ben kararımın arkasındaydım.
"Anlıyorum ne demek istediğini baba; ama burada yapamam,her yerde anımız var,bu evde bile... o yüzden gitmem en doğrusu gibi geliyor bana" dedim.Bu durumdan annem mutsuzdu,gitmemi hiç istemiyordu.
Mert Can'a alışmıştı;
"Simdi gittiğinde iki kere özlem çekeceğiz kızım,torunumuzu da özleyeceğiz" diyordu.Gitmek istesemde bir yanım kalmamı istiyordu.
Mert'le bir araya gelmek değildi amacım.
En son gördüğümde bizim bitmis olduğumuzu iyice anlamıştım.
Kırgındım sevgisini ise o günden sonra yüreğime gömmeye karar vermistim.Selim beyin bürosuna gittim.
Hicbir seyden habersiz gülerek karşıladı beni,
"Hosgeldin efsun; haftaya büroda başlayacaksın buna seviniyorum" dedi.
Mahcup ses tonumla;
"Selim bey cok üzgünüm ama benim gitmem gerekiyor,durumları az cok biliyorsunuz.Burada yapabileceğimi sanmıyorum" dedim.
"Neden Efsun? Kocanla ayrılmış olman buradan gitmeni gerektirmez bence,güçlü ve akıllı bir bayansın üstelik mesleğinde başarılı birisin,neden ayakta durmak yerine gidiyorsun?" Dedi.Güçlü olduğumu ben düşünmüyordum o ayrı bir konuydu.
Uzaktan öyle görünüyordum sanırım.
İçim yıkılmış binalar gibiydi...
"Böylesi daha iyi olacak sizede haber vermek için geldim" dedim.
"Peki Efsun; sen bilirsin.Yalnız şunu bil o iş yeri kapısı sana her Zaman açık olacak " dedi.İnsanlarda iyi avukat izlenimi bıraktığıma sevinmiştim.
Ama söylediği sözlerde haklıydı oda herkes gibi...
Ben kaçıyordum,gerçeklerle yüzleşmekten kaçıyordum.
Mert'in düğünü diğer ay olacak diye arkama bakmadan gitmek istiyordum.
Selim beyin yanından çıkıp eve gittim.
Mert Can'a yeni aldığım oyuncaklarını verdim.
Onun mutluluğuyla Mutlu oluyordum.
Sonra kapı çaldı.
Annem mutfakta iş yaparken ben açtım.
Gelen Mert'ti;
"Efsun konuşabilir miyiz?" Dedi.
"Ne konuşacağız Mert ?" Dedim.
"Dısarıya iki dakikalığına gelir misin?" Dedi.
Annem'e seslendim ve çıktım.
Karşısında öylece Mert'e bakıyordum.
Eskiden her konuşmamızda heyecan verirken simdi korkuyordum.
"Geçen gün geldiğinde ne konusmak istiyordun Efsun?" Diye sordu.
"Önemli birsey degildi Mert,bundan sonra bir önemi yok " dedim.
"Lütfen söyle!" Diye ısrar etti.
Bende soylememekte ısrarlıydım.
"Öylesine gelmiştim Mert boşver,başka diyeceğin birsey yoksa eve gireyim " dedim.
Kafasını sallayıp gitti.
Benden sonra baskasıyla evleneceğine zerre pisman değil gibiydi.
Öfkem büyüyordu,büyük askımız var sanıyordum,Mert için öyle değilmiş diye düşündüm.Gitmek konusunda emin değildim.
Biraz daha kalmak istedim.
Birşey vardı,anlam veremediğim birşey beni burda tutuyor gibiydi.Bir gün Dilan aradı.
"Efsun hanım nasılsınız ? Bugün izinliyim sizi görmek isterim " dedi.
Benimde işim yoktu kabul ettim.Bir cafede oturduk,
"Efsun hanım Mert bey sizi çok seviyordu.Nasıl bu duruma gelindi ben üzülüyorum " dedi.
"Sevgisinden emin değilim artık Dilan.Seven adam baskasını bulmaz " dedim.
Dilan da;
"Böyle düşünmeyin Mert bey sizden sonra çok yıkılmıştı.Annesi Rahime hanımın ısrarı üzerine o kadınla tanıştı,ben sizi unutmak için onunla olduğunu düşünüyorum.Bunları size telefonda anlatmak istemedim" dedi.
"Dilancım anlıyorum ama yinede annesi istedi diye baskasıyla hayat kurmak istemesine hakveremiyorum ben,yaptığının haklı bir tarafı yok" dedim.
"Haklısınız hayırlısı olsun,peki artık burada mısınız? " diye sorduğunda bende emin değildim kalmalı mıyım? Gitmeli miyim?
"Bilmiyorum" diye cevap verdim.
Aklım da evdeydi ama öğrendiklerime çok şaşırmamıştım,kendimi istenmeyen gelin ilan ederken haklıydım.
Mert bunu kabul etmesede şimdi anlamış olmalı diye düşündüm.
Dilan'la cafeden ayrılıp eve gittim.
Aklımda binbir çeşit sorular vardı.
Mert'i seviyor olmama kızıyordum.
Kabul edemiyordum kulaklarımdan çıkmıyordu nişanlısının ona sevgilim demesi.
Çaresizdim,tek tesellim oğlumdu.
Mert bir gün yine geldi eve.
Konusmak için bahane aradığına seviniyordum icten içe...
"Efsun sen evlendin mi?" Dedi.
Bahçedeki yenidünya ağacının altında konusuyorduk.
İki gelişinde de buraya çıkıp konusmus olduğumuzdan dolayı;
O an o ağaç bile Mert'ten dolayı önemli geliyordu bana.
"Mert benimle neden irtibatını kesmiyorsun?" Diye sordum.
O günden sonra Yüzüne söylemek istemiyordum oğlumuzu.
"Bilmiyorum Efsun birden geliyorsun karşıma çıkıyorsun alt üst ediyorsun beni ve yanında bir çocukla ne düşünmemi istiyorsun?" Diye sordu.
"Bilerek çıkmadım karşına ayrıca tekrar gitmeye karar verdim.Nişanlına adliyeden bir arkadas dedin benim için; hatırlıyor musun?" Dedim
"Evet öyle dedim ne farkeder?" Dedi.
Yaptığı şeyin beni ne kadar parçaladığını farkında bile olmaması sinirlerimi zıplatmıştı.
"İyi git şimdi ve düğün hazırlığını yap,sözde önemsiz bir arkadaşsam senin için lütfen uzak dur" diyerek eve girip kapıyı çarptım.
Elini ağaca vurduğunu pencereden gördüm.
Öfkeyle kapıdan çıkıp gitmişti.
Annem beni öyle sinirli görünce;
"Mert'i hâlâ seviyorsun sen kızım,ama o evlenmeye karar vermis kendine acı çektirme " dedi.
"Elimde olan bir şey olsa anında unuturum anne,ama elimde değil yapamıyorum,hazmedemiyorum nasıl bu kadar beni sevdigini söylerken baskasını kabul eder" dedim.
"Kızım kader böyleymiş onun alnına o kız yazılmış " dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FISILDA
Novela JuvenilHikaye;İstanbul'da,kendi halinde bir ailenin yanında yaşayan genç kızın; Evlatlık olduğunu öğrenmesiyle Başlıyor... Anladım ki her kalp bir gün kırılıyor. Takı ana rahminden çıkıp büyüdüğü yıllara kadar. Küçük bir çocuğun en sevdiği oyuncağı elinde...