Paranoya

775 9 0
                                    

Çocukken dünyada tek olduğunu düşünürdün, gördüğün her yüzün, annenin, babanın aslında sen olduğunu düşünürdün. Şimdi ise bunun sadece beyni gelişmekte olan bir çocuğun zırvası olduğunu düşünüyorsun. Komik, kişiliğin hem savaşçı hem kabullenici. Zihninin kendini kandırmasına izin vermeye olgunlaşmak diyorsun; sıfır noktasında öğrendiğin sırları unutmaya, ne için çabaladığını bilmemeye, enerjinin gizemini hiç keşfetmemiş gibi davranmaya da. Komik olan başka bir şey de bildiğin şeyleri tekrar keşfetmeye bilim demiş olman.

İlk önce, kemiğe büründün ve görüş açını 5 duyuyla kısıtladın, dünyaya geldiğinde ise gördüğün kısmı 60 ile 75 derece arasına kısıtladın. Sonra soyut ve somut kavramını yarattın. Mükemmel duyuların ile ispatlayabildiğin(!) gerçek; hissettiklerin, düşündüklerin ise gerçek dışıydı. Arada sırada arkanda gördüğün zihin boşluklarına ne demeli? Onlara hayalet dedin; kendi oluşturduklarına isimler verdin ve sonra inkar ettin. Ama onları hissettiğine yemin edebilirsin değil mi? Hadi bunun yine küçük çocuk zırvası olduğunu iddia et.

Arkası dönük insanların yüzü, konuşmayan insanların sesi, yoldan geçerken gördüğün çiçeğin kokusu. Bunların hiçbiri yok. Küçükken hepsini sen yok ettin, unuttun mu? Büyük kıyamet? Neyse, bunları sana direk anlatırsam inanmayacaksın. Parçalardan giderek bütünü öğrenmen sana daha iyi geliyor(tümden gelim yöntemini de sen yapsan bile).  Devam edelim, en son duyularına sığdıramadıklarını yıkmandan bahsediyordum. Kendine kurduğun oyundan uyanmamak için çok hırpalayıcı davrandın, biraz bencilceydi. Ayrıca olasılıklar değiştiğinde her şeyi baştan kurgulamak veya ekstra şeyler kurgulayıp yıkmak zor olmuyor mu.  Fazla zeki değilsin sanırım; görmediğin her şeyi yıkmana ve reddetmene rağmen gözünü bir noktaya tam odaklanamayacak şekilde tasarladın. Yanılıyor da olabilirim, bu yoksa sonu olan bir oyun mu? Bir şekilde dışarı çıkacak mısın? Sürece beraber şahit olacağız.

Hiç kendinden ve çevredekilerden yabancılaştığın oldu mu? Hepsini tanıyorsun ama hiçbirini tanımıyorsun. Bir anda onların içinde atan kalpleri, çalışan beyinleri(işleyen çarkları mı demeliydim?) olduğunu hatırlıyorsun. Sonra uçup rutinine devam ediyorsun tabi. Çünkü oyun devam etmeli. Peki ya son? Ölüm mü? Zekisin, bu olayı ölüm veya kıyamet gibi sürekli dilde olan bir şekilde bitireceğini zannetmiyorum. Bazen bu çıkış yollarından deneyebileceğin tek şey olan Ölüme çok yaklaşıyorsun. Hapı içmen veya bıçağı bileklerinden geçirmen yeterli. Çok merak ediyorsun. Oyunun amacının dayanıklılık olduğunu düşünüyorum. Ölen kaybeder. Peki ya son nerede?

Ölüm aslında çok dilde olsa da çok bilinmezlikleri olan bir şey. Arada sırada tabi kendine bir şekilde duyduruyorsun ruhun ağırlığı yirmi beş grammış, ölen kişi saniyesinde 25 gram zayıflarmış bilmem ne şeklinde haberler. Bilme yetini 5 duyuyla sınırladığın için pişmansın tabi.  Altıncı duyuyu oluşturmaya çalışıyorsun. En sonunda hayaletleri kabul ettin, bu iyi bir gelişme.

İnovasyon, inovasyon, inovasyon. İlerleme, gelişme, bilim,teknoloji,sanat,matematik,fen,fizik,tarih. İlgini oyunun sonundan almak için her türlü şeyi düşünmüşsün. Sayarak bile bitiremiyorum. Biraz önce zekandan şüphe ettiğim için özür dilerim, sen bir dâhisin! Bunlarda sürekli ilerliyorsun, gelişiyorsun. Gelişme kavramı nedir? İyi , güzel olana ulaşma, yakınlaşma. Peki ya iyi kavramını neye göre belirledin? Her şey 5 duyuya göre değil miydi, soyut somut olayı işte. İyi nedir? Göze güzel gelen? Bir şey, (buna cisim dedin, enerji dedin, yine dallandırdın, geliştirdin,iyileştirdin(!)) nasıl güzel olur? Bu neye bağlıdır? 6 hisse ? İçgüdü? Peki ya içgüdü somut mudur? İçinden çıkamadığın sorular değil mi, unutmak ve her şeyi yıkmak pekte iyi bir fikir değildi, kabul et. Ha tabi, bunun iyi bir fikir olup olmadığını kabul etmeden önce bunu yaptığını kabul etmen gerekir.

Dünya 3 boyutludur, iki artı iki dört eder, Türkiye’nin kurucusu G. M. Kemal Atatürk, Amerika kıtasını keşfeden kişi Kristof Kolomb’tur. Bunları nasıl ispatlıyorsun peki? Yarattığın görme duyusu ile gördün mü? Nasıl eminsin? Kuramlardan, kavramlardan. Bulunduğun yerdeki en basit aletlerden olan saat. Bu konu üzerinde fazla çalışmadın sanırım. Ölçülemeyen bir şeyi yirmi dörde böldün ve her şeyin anahtarı olan zamanı çubukların hareketiyle sınırlandırdın. Garipsin, oyunun sonu acaba bu çubuklarda mı gizli? Yoksa her şey  oyunun sonu mu?

Korkuyorsun, korkuyorsun ama her şeyde olduğu gibi kabullenemiyorsun. Kabullenebilsen, bu metini kendin yazdığını, gördüğün her atomun, her fotonun senden bir parça olduğunu. Senin bir hiç, her şeyin ise sen olduğunu kabullenirdin. Aptal! Bu oyunun sonu yok!

KORKU HİKAYELERİ (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin