Bir arkadaşım bana Google Haritalar'ın nasıl kullanıldığını gösterdi. Eminim ki siz de Google Haritalar'ı görmüşsünüzdür. Uygulama, sizin uydu görüntülerini kullanarak dünyanın etrafındaki farklı yerlere bakmanızı sağlıyor.
Bir kaç yıl önce, bir kaza atlattım. O kazadan beri evden dışarı pek sık çıkmıyorum. Bu zordu, ve bir arabayı görmenin düşüncesi bile sersemlemiş gibi hissetmeme yetiyor. Tüm dünyayı neredeyse oradaymış gibi görebilme konusunda büyülenmiştim. Sanal gerçeklikte sokaklarda yürüyebilirdim ve bu neredeyse gerçekmiş gibi hissettirebilirdi.
Anında bağımlısı oldum. Bana dünya üzerinde gerçek bir göz verdi. Neredeyse her büyük şehire gidebilirdim, ve gittim de. Çin'in, Almanya'nın, Japonya'nın, İngiltere'nin sokaklarını gördüm... Çok fazla yer gördüm. Hatta Dracula'nın Şatosu, Büyük Set Resifi gibi turistik yerlere bile gittim.
Favorim ise, büyük şehirlerde rastgele yerlere gitmek ve orada kaç tane hayvan ve insan bulabileceğime bakmaktı. İnsanların yüzleri gizliliklerini koruma amacıyla daima bulanıktı ama yine de onları orada görmek, hayatlarından zevk almalarını görmek, hiçbir şey yokmuş gibi yürümelerini görmek çok eğlendiriciydi."İyi bir zevki olmalı," güldüm.
Daha çok yakınlaştırdım ve onun gri ve mor bir omuz askısıyla gri bir çanta taşıdığını fark ettim. Rahat bir şekilde yürüyordu ve bir eli yanındaki duvarı takip ediyordu. Bahse girerim ki, yüzünü görebilseydim, onun gülümsediğini görebilirdim. Biraz üzgün hissetmeye başladım. Ellerimin tekerlekli sandalyemin kollarına düşmesine izin verdim ve ona bir dakika daha baktım. Keşke orada olabilseydim, keşke onunla kaygısızca yürüyebilseydim. Gerçi bu, ben ölene kadar olmazdı. Bu sandalyeye sıkışmıştım.
İç çektim ve Tokyo'yu yakınlaştırmayı bıraktım. Bu akşam bu kadar yeter. Bilgisayarı kapattım ve yatağıma gittim.—
Erken kalktım ve Paris'in etrafına bakınmaya karar verdim. Paris her zaman eğlenceliydi. Şehirdeki tüm eski, güzel yapıları beğenirdim ve izleyecek çok insan vardı. Rastgele bir alana yakınlaştırdım ve eski tuğla binalar, bir kaç küçük dükkan ve taba renginde eski bir kilise gördüm. İleride bir kavşak vardı ve onlarca insan geçiyordu. Kelleşen bir iş adamı arkadaki yaşlı bir kadına bakarken hızlıca ilerledi, kadının saçı bir eşarpla örtülmüştü ve büyük bir çanta taşıyordu. Çok dar ve siyah bir pantolon giymiş kıvrımlı bir kadın mağazanın penceresine bakıyordu, ve iki kadın köşenin yanında bir grup çocuğu yönetiyordu.
Görüntüyü bir kaç kez daha çevirdim ve tuhaf bir şey gördüm. Bir otobüs durağının oturağında oturan iki kişi. Onlardan birisi, ayağını önüne rahat bir şekilde yerleştirmiş bir kadındı. Benimkiler gibi kırmızı olan bir çift spor ayakkabı giymişti. Siyah pantolonu, beyaz tişörtü ve siyah kapüşonlu ceketi gördüğüm an bir anlığına şaştım kaldım. Kahverengi saçı gevşekçe kafasının arkasından bağlanmıştı. Gri çanta oturağın üstünde, onun yanında duruyordu ve askısı omzunda takılıydı.
"Bu delice," diye düşündüm. "Bu aynı kadın olamaz. Bu farklı bir ülke, hatta farklı bir kıta. Bu nasıl o olabilir?"
Bu saçmaydı. Canlı fotoğraf gibi değillerdi. Ama, bir ara çekilip sonra stoklanmışlardı. O kadın aynı yerde gibi olamazdı. Belki de, sadece bir gezgindir. Hem, onun yüzünü göremeden aynı kişi olduğunu söylemek imkansızdı. Kahverengi saç muhtemelen dünyadaki en yaygın saçtır. Şu kırmızı spor ayakkabılar internetten aldığım bir şeydi, eminim ki milyonlarca insanlar da öyle yapmıştır. Kafamı salladım ve biraz yemek almaya gittim.
Tekrardan çevrimiçi olduğumda, bu sefer Berlin'e bakmaya karar verdim. Sıradan bir şekilde rastgele bir sokak seçtim. Sokak oldukça boş görünüyordu. Sokağı kaplayan tuğla binalar vardı, ama diğer şeylerden çok fabrika var gibi görünüyordu. Ayriyeten boş araziler, uzun çimler ve yığılmış çakıllar da vardı. Pek de görecek bir şey yoktu, aslında. İki Alman bayrağının yükseldiği, motorsikletlerin ve motorların olduğu bir sıra da vardı. Biraz araştırdıktan sonra, bir tane çocuk buldum. Okul için giyinmiş gibi görünüyordu, bir tane ceket çantasının üzerine atılmıştı. Dikkatle cep telefonunu gibi bir şeye bakıyordu. Hayal kırıklığına uğramıştım, çıkmaya başlamıştım, ama sonra köşede bir şey gözüme takıldı. Açıyı değiştirdim ve, oradaydılar. Şu lanet kırmızı spor ayakkabılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKU HİKAYELERİ (Tamamlandı)
РазноеKendi kendine kapanan kapılar, gecenin bir yarısı ensenizde hissettiğiniz nefes, karanlıkta gizlenen gölgeler, camın ardında gördüğünüz karartı, telefondan gelen garip sesler ve dahası! Korku hikayeleri dinlemeyi ya da anlatmayı seviyorsunuz, değil...