Loya

637 16 3
                                    

Çocukluğumdan beri tanıdığım Loya'dan yalnızca korkudan titreyerek bahsedebiliyorum. Aslında eşini kaybedene kadar, sıradan bir insandı Loya. Çocukları ve hayvanları sevgisi ile bilinirdi. Tam bir doğa hayranıydı. Doğada çözülmeyi bekleyen bir çok gizem olduğuna inanırdı. Bazı geceler evinin yakınında ki ormana gidip, orada sabahladığını hatırlıyorum. Çocukluğu ile ilgili aklımda kalan tek sıradışı detay bu. Tıp fakültesine girmek ikimizinde hayaliydi. Aynı yıllarda başarılı şekilde mezun olduk. Ben nöroloji alanında çalışmaya karar verdim, Loya ise çocuk doktoru olmak istiyordu. Çocukları doğada ki en büyük enerji kaynağı olarak görmekteydi. İtiraf etmeliyim ki Loya'nın doğa üstü inançları yüzünden iyi bir doktor olamayacağını düşünürdüm. Bilime farklı anlamlar yüklerdi, üniversite yıllarında yaptığı deneyler yüzünden çoğu kişi onunla alay etmekteydi. Ben kimyasal ilaçların insan vücudundaki pozitif etkisini savunurken, o hep histeri ile elde edilen, psikolojik yönelimlerin gücünden bahsederdi. Loya'nın üniversite de kötü bir ün salmasının asıl nedeni ise, ölümü yenme hakkındaki araştırmalarıydı. Çocukların bunda etkili olabileceğini düşünüyor, ölüme karşı ilacın çocuklar üzerinden elde edilebileceğini iddia ediyordu. Fakülte de tanıştığı, en az kendisi kadar garip olan bir adam ile kısa bir sürede evlendiler. Adını anmak bile istemediğim bu adamın ölümü de çok geç olmadı. Geç kalınmış bir kanser vakasıydı. Eşi doktor olmasına rağmen, hiç fark edilmemişti bu durum. Kocasının ölümü ardından Loya'yı yıkılmış bir halde buldum. Benimle neredeyse hiç konuşmuyordu, soluk gözlerle boş boş yüzüme bakıyordu. Sorduğum şeylere anlamsızca cevaplar veriyor ve sürekli ‘her şey mahvoldu, bunu tamamlamalıyım’ diye tekrarlıyordu. Evlendiklerinden bu yana Loya'nın çocuk sahibi olmak istediğini biliyordum. Kocasının zamansız ölümü Loya'nın bu arzusunu da yok etti. Bu olayın ardından Loya ortalıktan kayboldu. İşe hiç gelmiyor, telefonlarıma cevap vermiyordu. Bu duruma dayanamadım ve onu takip etmeye başladım. Her gün aynı saatlerde mezarlığa kocasının gömüldüğü yere gidiyor. Kendi kendine konuşuyordu.

Bir gece gizlice evine girdim ve bilgisayarını karıştırdım. Karşılaştığım en şaşırtıcı şey, son 1 ay içerisinde ölen bebeklerin yazılı olduğu bir listeydi. O an bunlara bir anlam verememiştim ama korkutucu gerçek ile yüzleşmem çok sürmedi. Ertesi gece Loya'yı yine takip ettim. Bu sefer mezarlıkta, gereğinden fazla kaldı ve uzun bir konuşma yaptı. Ardından arabasından bir kürek çıkarıp, mezarı kazmaya başladı. Şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırdım ve koşarak yanına gittim. Küreği tutup, 'ne yapıyorsun sen!’ diye bağırdım. 'sen karışma buna, bunu tamamlamam gerek! her şeyin sonuna geldim! Bırak beni.’ diye karşılık verdi. Tekrar önüne atılıp, kendine gelmesi gerektiğini söyledim. 'o da sertçe beni itirek 'burada kalacaksan bana yardım etmelisin, eğer bana engel olacaksan defolup gitmeni öneririm.’ dedi. Bunları söylerken o kadar ciddiydi ki, onu yapmakta olduğu şeyden vazgeçiremeyeceğimi anladım. Çaresizce Loya'nın mezarı kazmasını izliyordum. Bir süre sonra küreğin tabuta değdiğini hissettim. Ardından Loya bana yardım etmem için bağırdı. Tabutu beraberce kaldırdık. Ortaya çıkan kokudan dolayı burnumun yandığını hissettim. Tarif edilemez bir kokuydu. Kocası öleli neredeyse 1 hafta oluyordu.

Loya aceleyle, yanında getirdiği çantasını açtı. İçerisinden bir serum, daha önce hiç görmediğim ilaçlar ve bir enjektör çıkardı. Dikkatlice serumdan ve ilaçlardan bir karışım oluşturdu. Bundan sonra yaptıklarını ise söylemekte zorlanıyorum. Hazırladığı karışımı çürümekte olan cesedin koluna enjekte etti. İlk saniyelerde hiç bir değişiklik olmadı. Loya kaskatı olmuş şekilde cesede bakıyor ve bir mırıltı şeklinde bazı kelimeleri tekrarlıyordu. Artık oradan ayrılmamız gerektiğini Loya’ ya söyleyecekken, yaratık gözlerini açtı! Hayatımda hiç bu kadar korkmamıştım. Loya ise, aksine tarif edilemez bir mutluluk ve huzur içindeydi. Fakat bu mutluluğu kısa sürdü. Yaratık Loya'nın gözlerinin içine baktı, bir şeyler söylemeye çalıştı. Hemen ardından ise sonsuz uykusuna geri döndü. Loya dehşete uğramış bir surat ifadesi ile yerinden fırlayarak, bağırmaya başladı. Onun çığlıkları arasından duyabildiğim son cümle ise; ’ kahretsin bebekler yeterince taze değildi.' 

KORKU HİKAYELERİ (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin