G'nin Gözünden:
Bir kişi, ne kadar acınası olabilir? Vücudu pahalı parfüm gibi kokan, etrafı fotoğraf flaşlarıyla çevrilmiş ve kahkahaların en görgüsüzünü atanlara acınası der miydiniz?
Demelisiniz. Onlar, hayatlarını sadece medyaya yansıtmak için kullanan, içlerinde zerre kadar duygu olmayan kişiler. Yaşadıkları her saniye boyunca bulundukları mertebe ve paralarına güvenseler de, ölüm nefesi ile karşılaştıkları an kasalarındaki milyon dolarlar kurtaramaz onu. Sırt çevirdikleri Tanrı'ya yalvarmaya başlarlar, kurtulurlarsa paralarının yarısını hayır için bağışlayacaklarını söylerler falan filan... Dediğim gibi, bu insanlar, sokak kenarlarında gördüğünüz fakir ailelerden daha acınası bir haldedirler.
Ruhları yoktur.
İşte bu gece de aralarındaydım yine. Ellerindeki kristal şampanya bardaklarını birbirine tokuşturuyor, kucaklarında dans eden kadınlara açlık ile bakıyorlardı. Saçma buluyordum, bulmaya da devam edecektim. Ömürlerini boş yaşayan insanlar, hiçbir zaman benim "iyi" listemde yer almayacaktı.
"G, hazır mısın? 3. ve 4. adam arka tarafa geçtiler, 11. ise hala Arthur'un yanında. O orospu çocuğu zaten bu kadar fazla adam tutmamış olsa şaşırırdım. Plan C'yi işle, M.K.'den de işlere yardım etmesi amacıyla uyuşturucu sipariş ettim, on iki adamının tamamı da kafayı çekmişken o düşünür artık kurtulmayı."
Solace. Bu tarz işlerde olmanın en baştaki sebebi, eski dostum. Uzun zaman önce ödenmesi gereken bir borcu kapatmak amacıyla ona yardım ederken, artık sadece eğlence olsun diye yapıyordum. Sonuçta bu dünyada nefes alan kötü adamların boynunu birilerinin sıkması gerekirdi, değil mi?
Başımın yan tarafındaki minik yongaya bastırarak sessizce mırıldandım: "Plan C fazla tehlikeli, odasına girdiğinde Plan B'ye sadık kalmayı hedefliyorum. Sen de artık çık şu bardan, fark edileceksin.'' Gözlerimle barı süzerken, saçları mor alevlere benzeyen birine takıldı gözlerim. Bakışları, bu kadar kalabalığın ve değişip duran ışıkların arasında bile tehlikeli bir şekilde parlıyordu. Başıyla bana selam verip, kapıya doğru yöneldiğinde, M.K.'nin kapıdan içeri girmesiyle adımlarını yavaşlattı. Tam zamanında gelmişti M.K. ama yüzünde endişeli ve yorgun bir ifade beklemiyordum doğrusu.
''Monster Kid, bu halin ne?'' Solace'in sesini işittiğimde dikkat kesildim. Ortada anormal bir durum vardı.
''B-bir şeyim yok ve ismim Marlow. Lütfen asıl ismimi böyle herkese yayma.'' M.K. omuzlarını silkerek oflarken, Solace'in yüz ifadesinin meraklı bir hal aldığını görmüştüm.
''Ah hadi ama'' diye karşı çıkmıştı Solace. ''Benden bir şey saklayacak değilsin ya? Sorunun her ne ise yardım etmeye çalışırım, biliyorsun beni M.K. Şimdi, dökül bakalım, n'oldu?''
M.K. gözlerini kapatıp, parmaklarıyla burun diğerini sıktı. ''Sorun bir kız, şuan evimde-'' Solace, sert bir şekilde kolunu M.K.'nin omzuna atınca M.K. bir an şaşkınlıkla durmuş ve ona bakmıştı.
''Ah, demek bir kız. Ne güzel, biz de senin gay olduğunu düşünüyordu-''
''Solace, bir saniyeliğine o soktuğumun çeneni kapatıp beni dinler misin?!''
M.K. gözlerinde belirmiş ateş misali kızarmışken, Solace şaşkınlıkla ellerini havaya kaldırıp, 'pekâlâ ufaklık, sen konuş' dermişçesine ona yer açmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
abandoned memories | undertale
AdventureGeçmişin anıları, geleceğin beşiğinde saklıyken, bu beşiği gözleri kapalı bulmaya çalışan bir kız. Kararlı, güçlü ve sevgi dolu. Yaşamın umursamadığı, ölümün arkasından kovaladığı bir canavar. Tehlikeli, acımasız ve umursamaz. Ruhlarının, binlerce y...