XII

313 37 115
                                    

Soğunun paçalarınızdan tutup, hissizliğin kollarınızdan ısırdığı bir gecenin ortasındaydım incecik beyaz bir elbiseyle. Bulunduğum orman gibi karanlık olan hislerim, tepemde parlayan Ay sebebiyle araba farına yakalanmış geyik misali çırılçıplak ortada kalmıştı.
Karşımdaki yol ayrımı sebebiyle kafamı bir sağa bir sola döndürürken aklımdan geçen düşünceler bir bıçak keskinliğindeydi, sanki ağzımdan dışarı kaçacakları her daniye dilime derin kesikler bırakacaklardı.

Bu iki yoldan birinde eninde sonunda seçim yapmak zorunda kalacaktım.

Acı. Kalbimin ta en derinliklerinde hissettiğim bir kağıt kesiği gibi rahatsız eden bu acı da neydi? Neye üzülmüş, sinirlenmiştim?

Çaresizlik içinde titreyen bacaklarım sendelememe sebep olurken etrafımı sarmış olan ağaçlara doğru gitti bakışlarım. Seçim yapmak istemiyordum, yaparsam diğer yolda neler olduğunu hiçbir zaman öğrenemeyecektim çünkü.

Kendimi sakin kalmaya zorlayarak ileriye doğru bir adım attım.

Atmaz olaydım.

Çıplak ayağımın yere değmesi üzerine altımdaki toprak annesini istediği için ağlayan bir bebeğin hıçkırıkları misali sallanmaya başlamış, bu sefer dengemi koruyamadığımdan yere çakılmıştım.

"Seçmen gerek, kaçman değil. Hayatın buna bağlı Frisk, seç."

Ellerimle toprağı avuçlayıp ağlamamak için derin nefesler alırken, içimde yanan cehennem ateşi bir türlü sönmek bilmiyordu. Dayanamayıp bağırdım: "Hayatımı değiştirecek kararların ne olduğunu bilmeden nasıl seçmemi bekliyorsun benden?! Herhangi birinin ölüme gitmediğini nereden bileyim?! "

"İki yolda da ölüm, acı ve kan var; birinde güzel bir hayatın olacak, ama boş hissedeceksin, sanki çok önemli bir şeyi unutuyormuşsun gibi. Diğerinde ise mutlu olacaksın, ama hayatında sorunlar seni asla yalnız bırakmayacak. Akıllıca seçsen iyi edersin küçük kız, görüşmeniz için zaman daralıyor."

Kaynağını bilmediğim duygulardan ötürü zangır zangır titreyen vücudumu zapt etmeyi başararak ayağa kalktım. Duygularımın yoğunluğundan bir akvaryumun içine sokulmuş gibi boğuk sesler duyuyordum sadece etrafımdan, o kadar sinir bozucuydu ki...

"Sakin Frisk, sakin."

Kendi kendimi ikna etmeye çalışırken gözlerimin önünde gittikçe ürkünç bir hâl alan yola doğru baktım. Hangisini seçecektim?

Parmak uçlarım üzerinde gitmek istediğim yola doğru yönelip, derin bir nefes aldığımda kararımı çoktan belirlemiştim. Sol, her zaman tercihim olmuştu.

"Güzel seçim."

Vıcık vıcık olmuş çamura ayağım girdiğinde sırtımdan yukarıya doğru tırmanan ürperti bir saniyeliğine gözlerimi kapatmama sebep olmuş, olduğum yerden başka bir yere adım atamamıştım.

"Sırada bulman gereken kişi Alphys gibi basit biri değil, daha zorlu olacak bu sefer.
Sana yalnızca söyleyeceğim tek bir şey var: Ne kadar eski olursa olsun kırmızı fulâr her daim oradadır."

Kırmızı fulâr?

Karanlık'ın söylemek istediğinden tek bir şey bile anlamış değildim, ama yine de sordum: "Ne demek istiyorsun, kim bu söylediğin kişi? Neden her şey böyle?!"

abandoned memories | undertaleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin