VI

346 33 95
                                    

"Vay canına, gerçekten de kötü bir deneyim olmuş olmalı senin için. Üzgünüm Frisk."

Başımı hüzünle salladığımda, büzüştürmüş olduğum dudaklarımı dilimle ıslatarak ona neler olduğunu anlatmaya devam ettim.

Anlatıyordum, çünkü içimde tutmak istemiyordum. Birkaç saat içinde yaşanan bu kısacık olayların üzerimde bıraktığı etkinin yükünü tek başıma taşıyamazdım, yardıma ihtiyacım vardı.

"Sonra bir taksici buldum, bana bu kazağı ve sırt çantasını verdi, ardından da çekip gitti. Metroya binmek için gişelere gittiğimde de açıkça söylemek gerekirse çantanın içindeki büyük çakının ne amaçla olduğunu söylemek istemedim, o yüzden de yandan sıvıştım," M.K.'nin gözleri heyecanla parlarken hikayemin aslında ne kadar salakça durduğunu fark etmiştim. Omuzlarımı silktim, hayata karşı olan umursamazlığımı ancak böyle gösterebiliyordum.

"Eh, sonra da büyük bir koşuşma yaşandı. Adam ilk duraktan son durağa dek kovaladı beni, ben de saklanmak amacıyla beni bulduğun ağaçların arasında daldım. Sonrasını biliyorsun zaten..." Gözyaşlarım tekrar görüntümü bulanıklaştırdığında çenemi sıkarak akmalarını engellemeye çalıştım, ama pek başarılı olduğum söylenemezdi. M.K. durumu fark etmiş olacak ki olduğu yerde durdu ve endişeyle elini omzuma götürdü.

"Hey hey hey, Frisk. Ağlamana gerek yok, tamam mı? Şuan hayattasın, sağlıklısın ve bir amacın var. Ne olursa olsun ben yanındayım, tamam mı?" M.K.'nin omzumdaki eli koluma doğru kayıp, beni kendine çektiğinde bir anda sımsıkı bir sarılmanın içinde bulmuştum kendimi. Beynim hala neler olduğunu hazmedememiş olsa da kollarım çoktan M.K.'nin boynuna dolanmış, sıkıca tutunuyordu.

Daha 1 saat önce tanıştığım bu adamla şimdi sarılıyordum. Benden beklenmeyecek hareketlerdi, ama yaşadığım şeylerden sonra bir kucaklaşmayı haketmiştim.
Biraz daha aynı pozisyonda durduktan sonra geri çekilen ilk M.K. oldu. "Frisk, evime geldik."

Kafamı kaldırıp nerede olduğumuza bakmaya fırsat bulamadan M.K. beni çoktan kolumdan çekmiş, kilidi kırık apartmanın içine sokmuştu bile. Eh, ağzımdan kaçan ufak bir inilti ile ağzımın üzerine örtülen bir el beklemiyordum açıkçası. 

''Şhh, eğer seni fark ederlerse hiç hoş olmaz söyleyeyim. Ve umarım yeni arkadaşlar edinmeyi seviyorsundur. Şey, evimde biri var?''

Tek bir laf etmeme izin vermeden dudaklarımın üzerindeki elini daha da bastırdı. ''Hey, merak etme kötü biri değil, olsa zaten onu çoktan kovmuş olurdum. Sadece geçici olarak tanışman gereken biri, emin ol seninle o kadar ilgileneceğini de düşünmüyorum. Ayrıca sana yüzde yüz temin edebilirim ki kendisi sana bir sorunun olduğunda anında koşacaktır. Yalnız... lütfen ilk geldiğinde görünüşüyle yargılama olur mu? Şimdi elimi çekeceğiz ve asansöre bineceğiz.''

Kafamı yavaşça sallamam üzerine elini çeken M.K, gözleriyle asansörü işaret ettiğinde boğazımı temizledim ve onun peşinden içeri girdim. Asansör, iki kişilik denilemeyecek kadar küçük, bir kişilik için de büyüktü, o yüzden zar zor sığmıştık içeri. Kapıya dayanan çantam yüzünden M.K.'den durabildiğim en uzak mesafe onun göğsüyle dip dibe gelmem idi. Derin bir nefes alıp, gözlerimle yukarıya doğru tırmanınca M.K.'nin neredeyse 10 kilometre öteden görülebilecek kadar kızarmış yüzüyle karşılaşmayı beklemiyordum.

Sonuçta çocuk her gün asansörü bir yabancıyla dip dibe çıkmıyordur, değil mi?

Kıpırdamamaya özen göstererek, nefesimin altından minik bir özür fısıldadım. M.K., tam da bana bir şey diyecekken açılan kapı ile geriye doğru tökezlemem bir oldu. 

Ders 1: Asansör kapısına asla hayvan gibi dayanmayın.

Kollarımı sallayarak dengemi yerime getirmeye çalışırken M.K. benden de çabuk davranmış, hızlıca beni belimden tutarak düşmemi engellemişti. Yaşananlar yüzünden bir anda boşluğa gelince birkaç saniyeliğine birbirimize bakmıştık, hani şu filmlerde uzun uzun aşıklar bakışır ya, o türden. Neyse ki ikimiz de aynı anda farkına varıp, gülmeye başlayınca durumun utanç vericiliğinden kurtulabilmiştik. 

abandoned memories | undertaleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin