XXIX

399 24 53
                                    

Derin bir nefes.
Ardından gelen kalp çarpıntısı.

Salonun içinde yankılanan orkestranın eşsiz müziği, beni benden alıyor, düşüncelerim ile zihnimi oradan oraya savuruyor iken, vücudum ile kaskatı bir halde durdum. İçine girdiğim dünyadan bihaber biçimde, tam ortasında dikiliyordum.
Korkutucu, ama bir o kadar da heyecan vericiydi.

Kristal avizelerin sarktığı geniş salon, eşi benzeri görülmemiş motifler ile süslenmiş, zeminin en uç köşelerinden tavanın görkemli modeline kadar ilerliyordu. Her yer sanki 17. yüzyıldan kalmışçasına antika, lakin bir o kadar da yeniydi işte. İçindeki insanlar dahi antikalaşmış porselen bebeklere benziyordu;
ben hariç.

G, uzatmış olduğu kolunu biriyle tokalaşmak adına ani bir hareketle geri çekerken istemsizce birkaç adım geriledim. Yabancı yüzler, tanımadığım insanlar ve onların maskeleri sarılıydı çevremde. Hepsinin görkemli bir hayatı, gazetelere manşet olacak nitelikte yaşantıları vardı, fakat arkasındaki büyük çatlakları saklamak için neydi bu verdikleri uğraş? Anlamsızca gelen düşünce sürüsünü elimin tersi ile kovduktan sonra, G'nin el sıkıştığı adama baktım. Yüzünü gölgeleyen fötr şapkası sebebiyle gözlerini göremesem de, taktığı kırmızı maskenin ihtişamı ile büyülenmiştim.
"sizi tanıştırayım, bu Francis." G, eliyle beni göstererek ikimizi birbirimize tanıttığında kafa karmaşıklığı içinde sıkmıştım karşımdakinin elini. İsmimi unuttuğunu düşünmüyordum, fakat G'ydi bu, her ihtimal vardı eğer söz konusu o ise.

Adam ile tokalaşmak adına uzattığım elim bir anda yabancının dudaklarına doğru zarif bir referans ile yaklaştığında, kızardım. Tok sesi, şöminede çatırdayan odunların verdiği rahatlığı hatırlatıyordu.

"Tanıştığımıza memnun oldum Francis. Bana Klark diyebilirsin. G'nin buraya yakıştırdığı birini getirmesi bizim için de fazlasıyla güzel bir haber oldu." Şapkasını çıkartıp, altın rengi saçlarını elleriyle düzeltti. Maskesinin ihtişamlı bir tilkiyi resmettiğini fark etmem, kafamı bir yana doğru çevirmemle eşzamanlıydı.

"Ah, tabii.. teşekkürler." Beceriksizce dudaklarımdan dökülen birkaç kelime, ne kadar acemi olduğumu belli etse de G yılların ustalaşmış oyuncusuydu, laflarımı toparlamayı her zaman başarırdı.

"lütfen, kendisi bana sadece eşlik ediyor." Bana doğru kayan bakışlarındaki duygusuzluk, odadaki tüm maskelerden daha kalındı. "bu gecenin sonunda ne olacağını bilemem ama."

Klasik.

Klark'ın kahkahası ve G'nin samimiyetsiz fakat bir o kadar inandırıcı gülümsemesi karşısında göz devirmemek için zor durmuş, denilen her şeyi yapan bez bebekler gibi hareketsiz kalmaya devam etmiştim. Geçen zamanın ardından ayakta yapılan ufak sohbet, tanıştığım birkaç insan ve içilen birkaç yudum şampanyanın sonunda aklımda kalan tek şey, az önce tanıştığım o altın saçlı yabancı idi.

Klark.
Klark.
Klark.

Nereden tanıdık geliyordu bana, gözlerinde gördüğüm soğuk bakışları daha önce nerede hissetmiştim? Duygularım ve düşüncelerim kendi aralarında savaş veriyor, zihnim son sürat çarpan kalbime eşlik etmeye çalışıyordu lakin umutsuzdu. Sadece kafam karışmış olmalıydı, hele ki son günlerde olanlar düşünülünce...

G'nin tanımadığım başka zengin ve bir o kadar yaşlı insanlarla konuştuğu bir anda bel boşluğumda hissettiğim el, tüylerimin diken diken olmasına sebep olmuştu. Çığlık çığlığa ''Tehlike!'' diye bağıran hislerim, altın saçlı yabancıyı, Klark'ı, görünce daha da hızlandılar. Yutkundum. G'nin sırtının bana dönük olması ve etrafta kimsenin umurunda olmayacak kadar köşede duruyor olmam büyük bir dezavantajdı. Klark, samimi gözüken gülümsemesi ile kulağıma doğru eğilmiş, yakasından yayılan eşsiz kokusunu istemsizce içime çekmeme vesile olmuştu. Şu an yaşanan her saniyeden nefret etsem de kendimi kurtaramadığım bir büyüye sahipti.

abandoned memories | undertaleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin