XXII

264 38 94
                                    

Yaklaşmakta olduğumuz şehrin renkli ışıkları, heyecan ve endişeyle karıncalanan tenimin üzerinde dans ederken, uzun süredir tadını alamadığım duygular içerisinde kaynıyordu aklım.

Başarmıştık.

"Astra Şehrine Hoş Geldiniz! Canavar veya İnsan, Herkese Yerimiz Vardır!" Osiris, ışıltısıyla göz kamaştıran tabelayı sesli okurken, aklımın içinde başka bir tabelanın ışığı açılmıştı; özgürlüğümüzün başlangıç noktası, işte bu şehrin girişinde başlıyordu.

Fakat, özgürlüğün yanına da gelen tehlike ve endişeyi göz ardı edemezdim.
İçime kocaman bir taş misali oturmuş olan ilk şey, hapishaneden kaçmış olmamızdı. Tabii, orada kalsaydım da farklı olmayacaktı durumum, ama polislerin ve büyük bir ihtimalle askeri timlerin de bizim peşimizde olma ihtimali fazlasıyla stresliydi. Attığım her adımı tekrar ve tekrar düşünmek, söylediğim her kelimenin sonuçlarını hesaplamak zorundaydım.

Bu durum yetmezmiş gibi, bir de hayatımın bu kadar karmaşık olmasına sebep olan hafıza kaybı sıkıntım vardı. Alphys ve Undyne ile tanıştıktan sonra birkaç temel bilgimin geri gelmesiyle birlikte, hala bulanıktı çoğu şey. Belirli kokular, saniyelik anılar ve birkaç isim vardı sadece. Chris adlı bir çocuğun ben çok küçükken beni ittirip, çamura düşmeme sebep olduğunu, Alya diye birinin bana 'daha kız gibi davran' dediğini hatırlayabiliyordum, ama bunlar işime yaramayacaktı bile.
Ailemin kim olduğunu bilmiyordum mesela. Chara'nın varlığı dışında aklımda tek bir şey bile yoktu, ve açıkçası oldukça acı verici bir durumdu.

Chara.

Hapishanede çeşitli anlamsız rüyalarla sırtımdan soğuk terler dökerek uyanmama sebep olan Karanlık, Chara hakkında herhangi bir bilgi vermemekle birlikte, Kırmızı Fularlı Kişi'yi bulana dek başka bir şey söylememeye dair yemiş etmişçesine sessiz duruyordu. En çok aklımın karıştığı bu zamanlarda karşıma çıkmasını istemiyor değildim; daha var olup olmadığını bile bilmediğim suratına güzel bir yumruk çakmak fazlasıyla zevk verirdi.

"Aptallaşma, ben senin vurabileceğin ya da fiziksel olarak dokunabileceğin bir şey değilim. Senin gibi insanlara bile bu halde görünmek fazlasıyla zor, herkes senin gibi soğukkanlılıkla kaldıramıyor olayları küçük kız."

Karanlığın yankıyı andıran sesi beynimin en ücra köşelerine kadar giderken, olduğum yerde irkilmeden edememiştim, ardından da onu takip eden büyük bir göz devirmesi...

"Fazlasıyla sinirlerimi bozuyorsun."

Osiris, aklının karıştığını açıkça ifade eden bakışlarıyla bana döndüğünde neden bana böyle baktığını anlamam biraz zaman almıştı. Artık düşüncelerimi sesli söylemenin eşiğine de gelmiştim demek ki. Gittikçe deliriyor olmalıydım.

Hala açıklama yapmamış olduğum Osiris, gözlerinde belli olan kırgınlıkla bana bakmaya devam ettiğinde, sonunda kendimi en azından bir şeyler mırıldanmaya zorlayabilmiştim.

"Ah, hayır Osiris. Sana demedim, bir şey düşünüyordum da."

"...Pekâlâ. Frisk, bu olayla ilgisi yok ama, iyi olduğuna emin misin? Hapishanedeki son günümüzde ve bugün uyumadın, yaklaşık elli saatten daha uzun süredir ayaktasın."

Şaşkınlıkla kaşlarımı çatıp, tam da hayır demeye hazırlanıyordum ki, bakışlarım dikiz aynasına takılmıştı. Gerçekten de Osiris'in dahi sormasına gerek duyduracak kadar berbat gözüküyordum. Artık rengi mora dönmeye başlayan göz altlarım, çökmüş yanaklarım, çatlamış dudaklarım ve kuş yuvasından farksız saçlarımla nasıl bu kadar çirkin olabildiğime hayret etmiştim. Ellerim, kendiliğinden çalışmaya başlayarak hızlıca saçımı düzeltmiş, gözlerimi ovalamış ve tipimi daha dayanılır hale getirmişti. Yüzümde büyük bir sırıtışla Osiris'e geri döndüğümde, gülmemek için kendini zor tuttuğunu görebiliyordum.

abandoned memories | undertaleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin