Duygular, garip şeylerdir.
Yaşam ve Ölüm dengesini ustalıkla koruyabilen, basit ama bir o kadar da karmaşık şeylerdir duygular. Anlamak zordur, insan aklının alamayacağı nitelikte boyutlara ulaşmıştır.
Peki, niye bu kadar bağlıyız bu duygulara?
Birilerinin kelimeleri üzerine içimizde hissettiğimiz acı, neden kesik bir parmaktan daha çok yakmaktadır? Niye ses tonları, cümlenin akışına göre değiştiği vakitte boğazımıza kocaman bir düğüm iner, yutkunamayız? Nasıl olur da kahkahalarla güldüğümüz espiriler, tek başımızayken manasız gelir?
Bilmiyordum.
Önümde, bana uzatılan elin ne kadar önemli olduğunu bilmediğim gibi, bilmiyordum.
Altın çiçeklerin arasındaydım, usta bir sanatçının fırçasından çıkmışa benzeyen gökyüzünün tavan neticesinde olduğu, güneşin kocaman bir avize misali üzerimize eğilip, anadan üryan tenimde ahlaksızca dans ederken yakalanmıştım karşımdaki ele.
Kime aitti, neden oradaydı, bilmiyordum.
Ama yine de tuttum.
Tuttuğum anda yerden beni kaldırmasıyla dengemi sağlayamamış, elin sahibine çarpmıştım. Benden uzun ve yapılı vücudu, kestane rengi dalgalı saçları ve yüzünün tamamını kapatan maskesi ile, tanımadığım bu yabancı göğüs kafesimin içinde hoş bir sıcaklığın oluşmasına sebep olmuştu. Gülümsedim. Çıplak parmak uçlarım, onun çıplak ayaklarının üzerindeydi, sessizliğin ritiminde dans ediyorduk yavaşça. Kuşların, rüzgarın, doğanın olması gerektiği gibi sakin ritminden eser olmayan, kalp atışlarının ve düşünceler korosunu oluşturduğu kulak yırtıcı sessizliğinde... Her adımı, her hareketinde farklı bir duyguyu tadıyor, farklı kadehten içiyordum düşüncelerimin harmonisini. Bir anda her şey oluyor, öteki adımında hiçbir şey oluyordum.
"Kim olduğunu hatırla."
Erimiş çikolatayı andıran sesi ile maskeli kişi, kelimeler ağzından çıkarken beni etrafımda döndürmesi, kıkırdamama sebep olmuştu; lakin duygudan yoksundu davranışlarım. Maskenin üzerine çizilmiş gülen yüz, bir yerlerden tanıdık gelse dahi, umursamıyordum, umursamak için bir sebebim yoktu.
"Nereden geldiğini hatırla."
Nereden geldiğim...? Kaşlarımı çatıp, maskeli kişiye sorgulayarak baktığımda hissettim ilk duygumu; merak. Ah, merak her daim orada olmuştu, en sinir bozucu anlardan en güzellerine kadar ufak bir merak vardı anılarımın içinde. Hissettiğim ilk duygu olmasına şaşırmamakla birlikte, ona sıkıca tutunarak bakışımı sertleştirdim. Maskeli, bakışlarımın sertliği üzerine dansımızın ritmini hızlandırmış, artık ellerinde olan ellerim düşmemek adına boynuna dolanmıştı.
"Gücünü hatırla."
Güç, manipülatif bir kavram olmasının yanı sıra tehlikelidir de. Eline güç geçen kişinin ne yapacağı, ne düşünceği belli olmaz; atacağı her bir sonraki adımda artık temkinli olmak lazımdır. Tehlike, ikinci hissettiğim duygu olarak yer almıştı listede. Sık sık hissediyordum, en olmadık yerde bile. Ama tehlikeyi tehlike yapan şey de zaten en alışılmadık zamanda çevremizi sarıyor olması değil miydi, onun hafif rahatsız edici ama adrenalin dolu, damarlarımızda çarpan kan basıncında hissetmiyor muyduk? Neden tehlikedeydim peki? Kim tehdit ediyordu beni? Maskeli, ilk şüphelilerim arasında olsa da onun olmadığına karşılık güçlü sezilerim vardı. Biliyordum, çünkü kimsenin sesli söylemeye dilinin varmadığı bir anlaşma vardı aramızda. Bir söz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
abandoned memories | undertale
AdventureGeçmişin anıları, geleceğin beşiğinde saklıyken, bu beşiği gözleri kapalı bulmaya çalışan bir kız. Kararlı, güçlü ve sevgi dolu. Yaşamın umursamadığı, ölümün arkasından kovaladığı bir canavar. Tehlikeli, acımasız ve umursamaz. Ruhlarının, binlerce y...