Sanırım sorunun cevabı bendim. Çünkü şuan sorguya çekilen taraf da bendim.
" Nereden haberin oldu?"
" Nasıl geldin. Hangi cesaret evi basarsın sen."
" Başımı belaya sokmaktan ne zaman vazgeçeceksin küçük hanım?"
Tek tek sormaları gerekirken hep bir ağızdan sormaları aceleci ve meraklı taraflarını gözüme sokmaktan farksız değildi. Sanki suç işledim de karakolun bi odasında sorguya çekiliyordum tek eksik bileğimdeki kelepçe ve başımda durması gereken tek lamba.
"Tek tek sormaya ne dersiniz.? Ayrıca ne bu sorguya mı çekiliyorum. Iyi polis kötü polis kim onu da öğrenebilir miyim?"
" Kötü polis olmamı istemiyorsan söyle hadi. "
"Hesap vermesi gerekenler sizsiniz. Ne demek küçük çocuğu evlendirmek. Ne bu ne ha dede baba. Abimi geçtim sizin sözünüzü ikiletmez ama her neyse bitti artık bu konu."
" Bitmedi. Ya sen ya Reyhan bu iş biriniz oraya gitmeden bitmez. Ne de olsa senin de yaşın geldi. Okuyup rahatladın mı ne oldun hakim doktor ha benim keçi torunum."
" Ah dedecim haberler sana gelmedi galiba. Avukat diye bir meslek vardır. Bildin ? Hah işte ben oyum. Küçük çocukları evlendirenlere dava açmayı hobi bilen bir avukat."
" Sana göre bi meslek. Zaten dil papuç. "
Küçük bir kahkaha attım. Sözlerini inkar edemem. Reyhan ya da ben öyle mi? Tek tavsiyem o adama avucunu yalasın. Benim zekamda yadsınamaz.
"Tamam. Kabul ben olurum yeni kurban."
Herkes bu çabuk kabullenişimi surat ifadeleri ile belli ederken beklemedikleri açıkça belliydi. Aklımdaki hınzır fikir ile eski odama doğru yol aldım. Salonun oradan geçerken içerde Reyhan a sarılı halde Bengin i gördüm. Sözlere gerek yoktu sadece gözler anlatmaya yeterdi tevazuya. Hafif bir baş selamı ve küçük bir tebessüm yeterdi herşeyin bedeline. Onları gerimde bırakırken merdivenleri yavaş adımlarla çıkmaya başladım. Eski odamın kapısının önünde dururken ne kadar çok anım olduğunu fark ettim. Iyi kötü ve yıllanmış.
" Umrumda dahi değilsiniz. Ne demek izin vermemek ben ne için istiyorum bunu. Dede baba lütfen söz düzgünce duracağım uslu olcam. Geleceğim için benim için lütfen. "
" Odana git!" Iki kelimelik cümle o kadar tepemi attırmıştı ki odaya girip valiz hazırlığını yaptım. Umrumda değillerdi. Burada çürüyüp gidemezdim. Bu şekilde umutlarım yoktu daha iyisi vardı gerçek hayatta. Elimdeki valiz ile odamın kapısını yerinden sökercesine çarparak çıktım.
Hatırladığım kapı sesi ile kendime geldim. Odaya adımı attığım an elimde olmadan tebessüm ettim. Çünkü ben gittiğimden beri aynıydı burası. Demek ki onlarda silmemiş beni diye düşündüm. Cevizden yapılma giysi dolabım yatağım masam oyuncaklarım bile yerli yerindeydi hala. Milim kıpırtı olmamıştı eskiden. Yatağa attım yorgun bedenimi cebimde bulunan telefonu elime almak aklıma yeni gelmiş gibi uzanıp aldım ve Alper ile Büşradan gelen çağrı ve mesajlara aldırmadan saate bakmakla yetindim. Saatin bayağı geç olması yorgunluğumun nedenini daha iyi açıkladı. Bu oda da bu yerde eskiyi her daim anmak zorunda olmam bana ceza mıydı yoksa ödül mü? Ne hayaller kurardım oysa bu yatakta. Tavanım sinemam gözlerim ise filmi yansıtırdı. Macera romantik hayallerim vardı. O zamanlar da prense değil kara şövalyeye aşık olurdum ya da roller değişirse ben cadı yakışıklı prens de bana aşık olurdu çocuk aklı derler ya ben aklımı değil kalbimi yansıtırdım o duvara.
Kapımın çalınması ile yattığım yerden doğrulmak zorunda kaldım gelenin kim olduğunu bildiğim halde.
"Hala?"Kafam ile yanımı işaret ettim oturması için. Planımdan bahsedecektim Reyhan a. Onu da eski ben gibi uzaklaştıracaktım bu yerden. Bu evden bu aileden ama yine onun geleceği içindi hepsi. Kaderi bu olamazdı onun. Bu değildi bu kadar basit değildi. Ya gelmek istemezse o zaman ne yapacaktım. Kaçıramazdım ya onu. Kaderine teslim de edemezdim. Allah'a dua ederek söze girmem gerektiğine karar verdim.
"Gidiyoruz Reyhan. Hazırlan.!"
"A.. ama.. Hala ba.. bam babamlar."
"Habersizce halacım erkenden tamam mı güneş doğduğu zaman gideceğiz. Anneni ya da babanı düşünme hallederiz o konuyu eğer burada kalırsan gelin olmak zorunda olursun. Gittiğimiz yerde ıyi bir gelecek seni bekliyor buranın aksine."
"Bulurlar.. sa?"
"Şşş merak etme herşeyi halledeceğim ben. Kimse bulamaz bizi korkma sen.""Ta.. tamam."
Reyhan dan onay geldiği için mutluydum. Geri kalan şeyleri halettmek basitti. Reyhan ı odasına gönderdikten sonra Alper e uçak bileti ve kalacak yer ayarlamasını ayrıca tek soru dahi sormaması gerektiğini açıklayan bir mesaj attım. Kendi evime gidemezdim bu Her şeyi berbat etmek için basit bir yol olurdu. Yorgunluğuma rağmen uyuyamazdım. Uyursam geç kalabilme ihtimali vardı ki bu bizim sonumuz olurdu. Saatin 05:30 olduğunu gördüğüm an sessizce odamdan çıkıp Reyhan'ın odasına gidecektim tabi odasını bilsem daha kolay olurdu. Ilk açtığım kapı dedemin ikinci açtığım ise
"Hala?"
Şans diye buna derdim işte ben.
"Hadi." Tek kelime işte her şeyi başlatmaya yetti. Reyhan'ın elini tutmam ve sessizce aşağı inme çabaları. Avluya çıktığımızda rahat bir nefes verdim. Tek iş avludan çıkmak kalmıştı ama bu yakardı bizi. Küçükken kullandığım gizli yola doğru adımladım. Reyhan 'ın şaşkın bakışları eşliğinde. Duvar atlayamayacağımız kadar büyüktü o yüzden hep sır olarak sakladığım sarmaşığın altındaki tek geçit yeri olan kapıydı. Şarmaşığı biraz çekeleyip kapıyı açığa çıkardım. Arkamda halâ bana anlamsız bakan Reyhan ı yanıma çekip kapıyı aralayıp dışarı çıkmayı başarmıştık. Artık özgürdük.
"Bu saatte ne gezmesi küçük keçi?"
Hay şansıma tüküreyim ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reyhan Kokusu
General FictionKüçücük bir beden düşünün.Küçücük kınalı elleri titreyen. Gözleri anlamsızca etrafa bakan. Yanında en çok annesini arayan. Peki o küçüğün yerine kim yanacak? Kim o ateşin içinde yanıp kül olacağını bildiği halde kendini kurban edecek? "Adının anlam...