Bazı anlar vardır ki hafızanızda tekrar edip durur. O tekrar ederken içinizden en olmadık yerinizden parça parça birşeyler kopar. Peki bu parçalanmayı engelleyebilecek birşey var mıydı? En başından belli değil miydi? Tek fark vardı en başından şimdiki zamana kadar. Tek kurban bendim. Nedendir bilinmez ama içimde birşeyler kopup gitti. Benden habersiz benden izinsiz..
"Artık bazı gerçekleri söylemen gerekmiyor mu?"
"Tek gerçek evliliğin. "
"Nazır Ağa evliliğim gerçek bunun yanında çektiğim acılar da gerçek. Tabi sen bu acılardan bi haber."
"Acı çekmen senin suçun Mersa. Asiliğini bir tarafa bıraksan herşey yoluna konulur ama sen hala inat hala aynı."
"Bana ezberlediğin sözlerle gelme. Hayatımı karartan da sensin bu hallerde olmama sebepte. "
"Suçu tek benim üzerime yıkmak yerine babana da mı pay bıraksan. "
"Adımı bile unutmaya yüz tutmuş bir adama baba kelimesi fazla değil mi Nazır Ağa. "
"O senin babandır nasıl düşünürsün böyle. "
"Allah aşkına Nazır Ağa gözlerin kapandı da mı görmedin onca seneyi onca haykırışlarımı. Baban dediğin adamın aklı da fikri de Melek olmuş. "
"Destursuz konuşma. "
"Haklısın tek destursuz tek haksız benim zaten. "
".."
"Bence de konuşmayalım ne de olsa ne ben anlatabildim şimdiye kadar derdimi ne de siz anlayabildiniz."
Ardıl in sözlerinden sonra hiç kimseye birşey söylemeden Karahanlılar konağından bir hışım çıkmıştım. Daha iyi olmayı beklerken olduğum çukurda daha da çıkamaz bir hale gelmiştim. Tek kurbanın ben olduğumu söyleyen Ardıl ken diğer herkes bizi bir kurban olarak görmüyorlardı. Geldiğim gibi hışımla çıkamadım bu sefer. Istediği olmamış istediği yapılmamış bir çocuk gibi boynum bükük bir şekilde geldiğim gibi geri gidecektim. Ben adım adım erirken acı çekerken neden herkes sağır ve kör olmuştu. Son bir adım daha işte bir daha gelmemeye tövbe edeceğim konağa geri bakmaya dahi tenezzül etmeden son bir adım daha..
"Mersaaa!"
"Bengin gerçekten.."
"Oyun oynadılar sana!"
"Ne? Nasıl yani?"
"Abin ve deden duyarsa ben biterim ama dayanamam bu yalanla. Bende bi kaç gün evvel öğrendim. "
"Uzatma Bengin!"
"Seni getirtmek için kullanmışlar benim yavrumu. Sırf sen gel diye."
"Ne demek bu?"
"Nazır Ağa eminmiş ki geleceğinden gözünü kırpmadan gönderdi benim Reyhan ı mı. "
"Peki ya Ardıl?"
"Ardıl in de haberi varmış ama ne kadar doğru bilmiyorum."
"Doğru duyduğuna emin misin?"
"Evet kendi kulaklarımla hem de."
"Iyi oyuncakları varmış."
"Nasıl?!"
"Yok birşey ben gidiyorum saat geç oldu."
"Birşey yapmayacak mısın?"
"Ne yapmamı bekliyorsun Bengin. Tutsağım işte buraya o adama bu aptal kadere."
"Mer.."
Daha fazla ne duymaya ne de konuşmaya hiç mecalim yoktu. Tek isteğim kendi evimde kendi yatağımda huzurlu bir uyku. Gidecek ne bir yerim vardı ne de kimsem. Kime anlatabilirdim derdimi kimi ortak edip de onların da hayatını kopartırdım can damarlarından. Düşünmeye ve bir karar vermeye ihtiyacım vardı. Çocukluğumdan kalma şehrin sokaklarını geçerken tek değişmeyenin anılar olduğunu fark ettim. Zaman bile değişmiş ne çok şey götürmüş ellerimizden yüreğimizden..
On beş dakika sonunda küçük bir pansiyon buldum. Aile pansiyonu yazan kocaman logoyu görünce bir heves daldım içeri. Mavi beyaz duvarları ve etraftaki çiçeklerle bezeli köşeleri tam tatil yerlerindeki manzaraları aktarıyordu. Kokusu dokusu görseli Akdeniz hissini en derine kazır şekilde tasarlanmıştı belliydi. Resepsiyon olduğunu düşündüğüm kahverengi ahşap masaya doğru ilerledim ve
"Şey merhaba? Kimse yok mu?"
Masanın arkasında beyaz renge boyanmış geniş ahşap kapının olduğu yerden en fazla altmışlı yaşlarında olan bir amca çıktı.
"Buyrun."
"Boş odanız var mı acaba?"
"Tabii on üç numaralı odamız boşta. Valiz var mı yardım amaçlı?"
"Hayır teşekkür ederim. Ödemeyi daha sonra yapsak olur mu ?"
"Hiç sorun değil. "
Adama gülümseyip gösterdiği yere doğru ilerlerken odanın anahtarını unuttuğumu anlatıp tekrar döndüm ve bu sefer anahtarımı da alıp tekrar odaya doğru yöneldim. Odanın kapısını açtığım an küçük bir yatak ve sağ tarafında komidin, küçük beyaz yuvarlak bir masa ve küçük bir kütüphane ile karşılaştım. Daha sonra beyaz perdelere doğru ilerledim. Uçuşan perdelere..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reyhan Kokusu
General FictionKüçücük bir beden düşünün.Küçücük kınalı elleri titreyen. Gözleri anlamsızca etrafa bakan. Yanında en çok annesini arayan. Peki o küçüğün yerine kim yanacak? Kim o ateşin içinde yanıp kül olacağını bildiği halde kendini kurban edecek? "Adının anlam...