Yazardan...
Genç adam bir haftadan sonra konağa gelmişti. Duygularından emindi yani en azından o öyle sanıyordu. Tutarsız davranmayacaktı ya ıyi ya kötü olacaktı hep. Eve girdiği an kahvaltı masasında karısı hariç herkesi gördü ve odaya yönelirken Zümrüt Hanım'ın masaya çağırması ile masaya oturdu. Zümrüt Hanım torununun gözlerinin merdivenler de olduğunu biliyordu ya da öyle tahmin ediyordu.
"Karın hastaneye gitti kontrolü varmış. " Sadece bir baş sallama ile geçiştirdi babaannesini genç adam. O buraya onun için değil evi olduğu için gelmişti. Karısını ev bilmesi gerektiği gibi.Babasının
"Bugün birisine ziyarete gideceğiz siz oğullarım da yanımda olarak."
Ne Ardilin ne de Botan'ın itiraz etmeye hakları yoktu. Mehmet Bey kahvaltısını bitirdikten sonra ayağa kalktığı an iki erkek evladı da onunla beraber ayaklanmıştı. Mehmet Bey araba yerine yürümeyi tercih ederdi oğullarının aksine. Yolda yürürlerken Botan'ın abisine
"Abi bu yengem değil mi ? Yanında ki çocuğu sürüklüyor. " çocuğun elini tutan karısına baktı. Içinden ne yapıyor bu deli kadın diye geçirdikten sonra giydiği kıyafetin ne kadar yakıştığını düşündü daha sonrada karısını daha önce hiç böylesine bir halde görmediğini. Çocuğun gözlerinde ki yaş ile yolun ortasında birden durdu karısı ve çocuğa birşeyler söyledikten sonra tekrar ilerlemeye başladı. Ardilin kulağına şeytan yine birşeyler fısıldıyordu. Karısı onu ve yanındakileri fark etmemişti. Hızlı bir şekilde karısının gittiği yere doğru ilerledi. Tabi arkasında babasının gönderdiği Botan ile birlikte. Karısı bir evin önünde durdu ve karşısına çıkan on altı yaşlarında ki çocuğa tokat atması ile aklı daha da karışmıştı. Tokat attığı genç karısının üzerine yürüdü ilk önce daha sonra da elini kaldırdı. Biraz daha ilerledikten sonra genç adamın elini tuttu.
Karşımda gördüğüm suratı ne kadar özlediğimi fark ettim ilk önce daha sonra ise karşımda ki çocuktan koruduğunu. Bana anlamsız bakıyordu biliyorum ama nerden çıktığını merak etmemek elde değildi.
"Ne oluyor Mersa?"
"Birşey olduğu yok. Sadece bu aileye dava açacağım ve bu çocuğu ellerinden alacağım. "
Yaşarın babası olduğunu düşündüğüm kişi.
"Sen kimsinde ne hakla?"
"Bu çocuğun anne babası sizsiniz değil mi?"
"Evet. Biziz ver şimdi çocuğumu. "
Ve siren sesleri. Polislerin yanımıza geldiği an Mirza olan çocuğu gösterip
"Tecavüz ve şiddet yüzünden şikayetçiyim. "
Ardıl ve Botan'ın gözleri sonuna kadar açılmıştı. Ilk önce anlamaya çalıştıktan sonra sinirlerine hakim olmaya çalıştıkları belliydi.
"Hatta bu ikisinden de. Küçücük çocuğa tecavüz yüzünden. " işte herşey ortaya çıkmıştı. Annesinin kendini yere atışı ve babasının çocuğuna ve kardeşine iğrenir şekilde bakması benim içinde son noktaydı.
"Ve siz ikinize de dava açıp bu çocuğu elinizden almak için her şeyi yapacağım. "
"Bizim suçumuz yok memur bey. Biz yeni yeni öğrendik ben annesiyim ."
"Annesisin de hiç mi görmedin bu çocuğun halini ha. Hiç mi soyundurup banyo yaptırmadın hiç mi otururken canının yandığını fark etmedin. Annelik olmaz böyle."
"Pardon Hanımefendi siz kimsiniz?"
"Ben avukat Mersa KARAHANLI."
"Delil gerekli hanımefendi. "
"Doktor raporumuz var memur bey hastaneye gitmemiz yeterli."
"Pekala buyrun o zaman. " hep beraber hastaneye geldik. Ardıl Botan ben ve korkudan bacaklarıma sarılmış Yaşar ile beraber. Konuştuğum doktorun yanına geldik ve
"Rapor hazır mı doktor bey?"
"Evet hanımefendi. Ben bunu yapamazsınız sanmıştım ama belliki yanılmışım. "
"Öyle olmuş doktor bey. " Doktor bey hazırladığı rapor ile birlikte memur beylerle konuşurken Ardil ve Botan yanıma geldiler. Botan'ın yüzünde gurur ifadesi varken Ardilin ne hissettiği belli değildi her zamanki gibi.
"Her türlü başını belaya sokuyorsun. Ben ne yapacağım seninle.?"
Her ne kadar içimden sev demek geçsede sadece omuz silkmekle yetindim. Polis memurlarının yanımıza gelmesi ile birlikte Yaşar ı bir süreliğine esirgeme kurumuna götürmeleri gerektiğini belirttiler.
"Memur bey lütfen bir yolu olmalı en azından yarına kadar yanımda durması için. "
"Avukat hanım böyle birşey olamaz bizden daha iyi bilirsiniz."
"Evet ama lütfen. "
Ardile baktım ama yine hep aynı duvar Ardildi. Bakışlarım üzgün bir şekilde Yaşara baktım. Masumdu güzeldi ama yaşamında kocaman bir hayal kırıklığı edinmişti. Tek isteğim bu günleri hatırlamamasıydı. Polis memuruna başım ile onay verip dizlerimin üzerinde durarak Yaşar a sarıldım ve daha sonra ise güven vermek için konuştum.
"Evet küçük adam şimdi ki oynumuz da yeni arkadaşlar kazanmak. Ve şanslısın ki şimdi gideceğin yerde birsürü arkadaş edinebilirsin. "
"Seninle olmak istiyorum. "
"Ama oyunun kuralı bu."
"Sevmedim bu oyunu ben."
Tek çarem Ardildi. Bu çocuğu bu halde bırakmak hiç istemiyordum. O yüzden Ardile yalvarabilirdim bile.
"Birşey yap lütfen."
"Sende duydun ve biliyorsun elimden birşey gelmez."
"Karşılığı ne olursa olsun yapmaya hazırım. Lütfen. "
"Hayır. " ümitsizce arkamı döndüm ve Yaşarla vedalaşmak üzere yanına doğru ilerledim.
"Ya da kabul. Ne dersem o olur. "
Işte şimdi hapı yutmuştum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reyhan Kokusu
General FictionKüçücük bir beden düşünün.Küçücük kınalı elleri titreyen. Gözleri anlamsızca etrafa bakan. Yanında en çok annesini arayan. Peki o küçüğün yerine kim yanacak? Kim o ateşin içinde yanıp kül olacağını bildiği halde kendini kurban edecek? "Adının anlam...