Acı vardı nefret vardı öfke ve dinmek bilmeyen hüzün. Ilk defa haklı olduğum halde eğmiştim bu kafamı. Ilk defa savunmasız bırakmıştım kendimi. Ilk defa çıktı o kelimeler ağzımdan. Ben Mersa YÜREKLİ değildim artık. Ben ilk defa bu kadar ezilmiş hissettim kendimi. Gözlerimdeki dalgaları fark etmemek için aptal olmak yada kör olmak gerekirdi. Kimse fark edemese bile ben hissediyordum gözlerimde ki fırtınaları. Odama hızla ilerlerken bir kol tarafından engellendim. Büşraydı beni durduran.
"Sakin ol ve sedirin oraya geçelim."
"Saçmalama Büşra sohbet edecek havam da değilim."
"Edeceksin ya da sadece onlar öyle sanacak."
"Nasıl yani?"
"Gel hadi. Ilk önce bir kahve yap bana."
Kahvelerimizi yaptıktan sonra sedirin yolunu tuttuk. Diğerleri hala masadaydı. Bizim sedire geçmemiz ile gözler ufak bir an bize döndükten sonra tekrar aynı yerleri hedef aldı.
"Evet seni sahtekar hanım ne olacak ?"
"Gül sadece. "
"Deli miyim Ben?"
"Bilmem. Bakayım pek belli olmuyor böyle şu taraftan bakayım." Deyip küçük bir kahkaha attı.
"Umrunda değilmiş gibi davran o sözlerin ağlak birisi değildin demi?"
"Elbette ama yinede olanlara sende şahit oldun."
"Oyunun ilk basamağı onu yok saymak anlaştık mı? Konuşma gülme onu görülmez hissettir."
"Ne alaka bu şimdi. "
"Kendi ile çelişiyor gibi. Sen fark etmedin ama o son cümlelerinden sonra kırmızı gören boğa gibiydi. Bir an saldıracak sandım."
"Annesine..."
"Of hayır. Saygısızlık olsa ilk cümlen de ipi koparırdı."
Pekala Büşra'nın dediğini yapacaktım. Onu görmezden gelip kendimi yüce tutacaktım. Birazda bakım yapmam gerekiyormuş bu halde hiç umut olmazmış. Ne kadar orada durduk ne kadar güldük bilmiyorum ama Büşra 'nın ayaklanması ile onu yolcu ettim. Daha sonra ise odaya yöneldim. Merdivenleri çıkarken Zümrüt Hanım ı gördüm. Baş selamı verip yanından geçerken
"Asi tavırların bana gençliğimi hatırlatıyor gelin hanım. "
"Kusura bakmayın Zümrüt Hanım yemekte saygısızlık etmek istememiştim ben. Yani.."
"Etmedin zaten. Sadece bazı yerlerde durmayı bilmiyorsun. Yani dilini biraz kıvır açık açık deme deyeceğini. "
"Ne?"
"Şaşırma gelin hanım siz ne dersiniz taktik veriyorum işte sana. Hadi iyi geceler. "
Zümrüt Hanım'ın söyledikleri hem tuhafıma hemde hoşuma gitmişti. Dudaklarımda hafif bir gülümseme ile odama girdim. Yatakta oturur pozisyonda olan Ardil i gördüğüm an gülümsemem silindi dudaklarımdan. Dolaba yönelip geceliklerimi alıp banyoya giriş yaptım. Banyodaki işlerimi de halledip yataktaki yerimi aldım. Yanımdaki Ardili göz ardı ederek uyumaya çalıştım.
Dudaklarımda ki kurumuşluk hissi ile araladım gözlerimi. Saate baktığımda sabaha karşı dört olduğunu gördüm. Sessiz adımlarla odadan çıkıp mutfağa yöneldim. Mutfaktan gelen takırtılar mutfakta birisinin olduğuna işaretti. Asude Hanım olmamasını dileyerek giriş yaptım korku ile. Mutfağa girdiğim an gülme krizine girebilirdim evdekilerin uyumadığını bilseydik eğer. Karşımda yumurta kırmaya çalışan Botan ve masada oturup onu yönlendiren Zümrüt Hanım ı görmek içimi rahatlatmış ve gülümsememi sağlamıştı.
"Hah yengem geldi. O yapsın vallaha açım Zümrüt Sultan."
"Kır şu yumurtaları artık beceriksiz oğlan. Yengen su içmeye geldi herhal. Rahatsız etme."
Botan'ın yalvaran bakışlarını yok sayamazdım.
"Şey sorun değil ben yaparım. Bende yerim eğer izin verirseniz ya da davet ederseniz."
"Hele hele şuna da bakın. Çayda koy o zaman."
Gülerek Zümrüt Hanım ı onaylayıp çayı ocağa koydum. Ardından da bir aşcı edasıyla Botan a yumurta nasıl kırılır onu anlatıp gösterdim. Kahvaltı masamız hazırdı on dakika içerisinde. Hepimiz masaya oturmuş hem kahvaltımızı yapıyor hem de sohbet ediyorduk. Çayları tazelemek için ayağa kalktım ve ocağa yaklaştığım zaman Zümrüt Hanım
"Gelin hanım kocana da bir çay dök bakalım."
Demesi ile arkamı döndüm. Gelmiş ve benim yerimde oturuyordu işte. Ne vardı gelmese bi rahat verseydi. Dolaptan bardak alıp çay doldurdum daha sonra ise götürüp Ardilin önüne bıraktım.
Mutfağı toparladıktan sonra odaya yönelmiştim arkamda Ardıl ile. Yatağa girdiğim an
"Botan ile iyi anlaştın galiba?"
"Evet. Öyle oldu." Daha sonra ise ona arkamı dönüp uykumun beni kolları arasına almasına izin verdim.
Aradan tam bir hafta geçmişti Ardıl ile hiç bir konuşma olmadan. Yüzyüze bakıyorduk ama ikimizde yeminli gibi tek kelime dahi etmiyorduk. Iki gündür evde de değildi zaten. Bir iş için Bursa'ya gitmişti.Günler hep aynı şekilde ilerliyordu Asude Hanım 'ın ince ince laf sokmaları ve benim susuşlarım. Yine bir gün kahvaltı masasında maile otururken Ardıl hariç. Mehmet Beyin bana dedikleri ile şaşkına döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reyhan Kokusu
General FictionKüçücük bir beden düşünün.Küçücük kınalı elleri titreyen. Gözleri anlamsızca etrafa bakan. Yanında en çok annesini arayan. Peki o küçüğün yerine kim yanacak? Kim o ateşin içinde yanıp kül olacağını bildiği halde kendini kurban edecek? "Adının anlam...