Bu ağrılar beni benden alıyordu. Sanki etlerimi tek tek koparıp duruyordu. Tanımlanamayan bir acıydı vücudumun hissettiği. Yatağın içinde cenin pozisyonu almaktan başka elimden gelen birşey yoktu. En azından ağrıların biraz da olsa azalmasında fayda sağlıyordu. Ardı ardına kaç tane ağrı kesici içtim sayısını bile bilmiyordum artık. Ağrıdan çığlık atmam an meselesiydi.
"Ne bu havalar kahvaltıya neden inmedin?"
Havalarmış adama bak ben burada canım ile uğraşırken o neler söyleyerek gelmişti odaya.
"Ne oldu sana ne bu hal?"
"Bir şeyim yok sadece biraz hastayım. " dişlerimi sıka sıka konuşmuştum ağzımı açtığım an acıdan çığlık atmanın korkusu ile.
"Iyi görünmüyorsun ateşin mi var?" Elini alnıma ve boynuma koydu nedenini anlamaz anlamaz yüzüme baktı.
"E ateşin de yok. Oyun mu oynuyorsun şimdi de? Ilgi falan mı istiyorsun?"
"Il..gi için faa..zlaa bü.yümm. " ve korktuğum gibi acı bir çığlık çıktı sıktığım dişlerimin arasından.
" Neyin var söylesene be kadın.?"
"Adetim oluyor oldu mu? Git." Zar zor konuşmama aldırmadan
"Yine mi olmadı be. O zaman çocuk ihtimali yok ha?"
"Başlarım senin çocuğuna. Ben canımın acısındayım adam bu da mı olmadı diyor ahhhh...." yine kocaman bir çığlık. Bu sefer acımış olmalı ki halime kucağında ki yerimi çoktan hazırlamıştı.
"Üzerimi değiştirmem lazım. Bu halde gidemem."
"Hem canım diyorsun hem de süsünden vazgeçmiyorsun ne iş?"
"Ahhhh..."
"Botan arabayı hazırlasınlar hemen."
"Ne oldu abi, yenge ne bu hal?" Karşımda korkmuş bir Botan kadar komik bir tablo olamazdı herhalde. Ama şuan ki durumum gülmeye de pek müsait değildi yoksa saatlerce gülebilirdim onun yerine tekrar bir çığlık kopuverdi dudaklarımdan bu acının olması fazlaydı tamam belki biraz bende abartmış olabilirim ama yapmayın ne kadar zor bir acıdır tahmin edin. Hızla indiğimiz merdivenlerden arabaya kadar ulaşmamız saliseleri bile almamıştı.
Geride endişeli insanlar bırakarak arabadaki yerimizi almıştık. Ardil'in endişelenmesi iyi miydi yoksa .. Sanki düşüncelerimi duymuş gibi"Seni falan düşünmedim kendi başıma bela almamak için. Acı çekerken görseydi seni Zümrüt Hanım olan bana olurdu."
"Ah.. Kocac..ığım.. Sür a..raba..yı..konuşmadan. "
Sinirli bir şekilde önüne dönüp arabayı çalıştırdı. Arada bir dikiz aynasından nasıl olduğumu kontrol edermiş gibi bakıp duruyordu ama merak ettiği için değildi elbette. Zümrüt Hanım dan azar yememek içinmiş ya..
Hastaneye geldiğimiz zaman arabadan inip benimde inmemi bekledi daha sonra arkasından iki büklüm ben acil kapısına doğru yöneldik. Koluma birinin dokunması ile koluma dokunan kişiye çevirdim gözlerimi."Yardım etmemi ister misiniz pek iyi görünmüyorsunuz da?" Ben cevap verecekken
"O benim karım ve inanın ki ne kadar inatçı olduğunu bilemezsiniz. Benim bile yardım teklifimi geri çevirdi kocası olduğum halde ama dinlememek lazım baksanıza durumuna."
Beni tekrar kucağına yerleştirirken
"Tam bir eziyetsin bana. Hem her gördüğün adamdan da birşey bekleme."
"Ben birşey beklemedim adamdan o yardım etmek istedi. Eziyetsem sana bıraksaydın da yardım etseydi."
" Tabi tabi yardım etseydi. Yardım yoluna oranı buranı elleyecekti şerefsiz. "
"Saçmalama. Sen gibi düşünen kimse yok. Sen öylesin sadece."
"Bana cevap verme. Birşey vermek istiyorsan bu hastalık işi bitince verirsin bu iyiliğimin karşılığını. " ah bu durumda bile iğrençliği hat safadaydı. Acile girdiğimiz zaman bir doktor ve hemşire benimle ilgilendi. Ilk önce ultrason daha sonra ise röntgen. Şimdi ise serumlu kolumla yatakta uzanmış halde karşımda ki doktorun konuşmasını bekliyordum.
"Mersa Hanım. Endometriozis dediğimiz genç kadınlarda görülen iyi huylu fakat çoğunlukla ağrılı kronik bir hastalıktır.Rahmin içerisinde bir tabaka bulunur ve bu tabaka her adet döneminde dökülerek adet kanamasına neden olur. Bazen bu tabaka bazı nedenlerden dolayı rahmin dışında, örneğin yumurtalıkarda, mesanede, bağırsaklar üzerinde, böbrekte hatta beyin gibi organlarda bile gelişebilir."
"Tedavisi peki?" Bu soru benden değil Ardildendi.
"Ameliyat gerektiren türden değil ama bir hafta sonra tekrar bekliyorum. Şimdilik sadece ağrı kesici verdik serum ile birlikte. Eve gidebilirsiniz. Geçmiş olsun. "
Doktoru sadece başımız ile onaylayıp acilden çıktık. Bu sefer bir kibarlık yapıp koluma girdi. Arabaya doğru yönelirken
"Hala acıyor mu canın?"
"Pek sayılmaz. Biraz uyumak daha iyi gelir herhalde."
"Böyle birşey olduğunu biliyor muydun? Yani daha önce. "
"Hayır. Normal sancı olurdu sadece. Bu sefer ki daha fazlaydı nedeni de belli oldu zaten."
Arabaya yaklaştığımız zaman Ardil sürücü koltuğuna yerleşti ben ise arka tarafa geçeceğim zaman
"Şoförün değilim geç öne. " gözlerimi devirip yolcu koltuğuna yerleştim. Arabadaki sessizliğe dayanamamış olmalı ki müzik açması ile arabanın içini alev alev diye inleten Feridun Düzağaç ile gözlerimi yola odaklanan Ardıl e çevirdim. Birbirimize bi kaç aşk kadar geç kalmış olmasaydık neydi bizim bu durumumuz zorlatılan bir evlilik aşk veya sevginin olmayacağı bilinen bir evlilik kül olacağı belli olan bir adet ben ve yakacak olan ve beni küle dönüştüren bir adet Ardil.
Sevmeye zorlasam olur muydu bu adamı içinde ki iyiliği görmeye çalışsam imkansız diye bir kelime vardı ki bu bizim içindi işte. Biz imkansızları oynardık daima...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reyhan Kokusu
General FictionKüçücük bir beden düşünün.Küçücük kınalı elleri titreyen. Gözleri anlamsızca etrafa bakan. Yanında en çok annesini arayan. Peki o küçüğün yerine kim yanacak? Kim o ateşin içinde yanıp kül olacağını bildiği halde kendini kurban edecek? "Adının anlam...