Boğazıma sarılan eller ne kadar da sertti öyle. Sanki daha önce birçok boğaza yapışmış gibi duran eller şimdi boğazımdaydı. Anlamsız ve titrek gözlerimi boğazımda ki ellerin sahibine baktım. Neydi bu şimdi.
"Sen benim karımsın. Sokak ortasında elalemin erkeklerine sarılmak da nedir? Adıma leke gelsin istersin? Bu senin ölümün olur. Kimse kurtaramaz o bedenin toprağa eziyet verir sadece."
"N..e.." boğazıma sarılan eller ile sadece bu harfler çıkmıştı. Hiçbirşey söylemeden yatağa doğru ilerleyip ceketini aldığı gibi doğruca dışarı çıktı. Avlunun kapı kapanma sesi bile buraya gelmişti. Neydi bu Allah aşkına arkadaşıma sarılmak kötü değildi ki. Adına leke gelirmiş. Salak herif. Banyoya doğru ilerleyip bazı ihtiyaçlarımı giderip çıktım. Daha sonra ise dolaba ilerleyip gecelik alıp üzerimi değiştirdim. Yatağa kendimi attığım an bütün günün yorgunluğu uykunun gelmesini kolaylaştırmıştı.
"Kocan nerede tatlım?"
Ah bu kadın devamlı bana bulaşmaktan ne zevk alıyordu Allah aşkına. Cevap basitti aslında.
"Amcasının yanındadır Güzide Hanım. Siz herhalde eşinizin nerde olduğunu biliyorsunuzdur." Evet işte bu biraz acıtmış olmalı çünkü amcamız eve sadece haftada bir yada iki kere uğrar geri iz olmadan kaybolurmuş. Bunu elbette ki evdeki hizmetlilerden birini sıkıştırıp sormuştum. Az değilim bende düşman tanıtmak işinde.
"Haddini bil annemle konuşurken. "
Benim yaşlarım da olan belki benden de büyük olan Arzu konuşmuştu. Geldiğimden beri ters ters bakmaktan başka marifetleri de varmış demek ki.
" Hadsizlik ettiğimi düşünmüyorum. Mehmet Bey biraz konuşabilir miyiz acaba?"
Kahvaltıya indiğimden beri ağzını bıçak açmayan Mehmet Bey yine konuşmadan başı ile onaylayıp yukarı da ki odaların birisine yöneldi. Arkasında annesini takip eden ördek yavrusu gibi ben. Nasıl diyecektim nazik mi olsam kibar mı? Ya direkt hayır deyip tüm emeğimi çöpe atarsa.
"Mehmet Bey."
"Baba dememekte kararlısın galiba."
"Şey özür dilerim ama o kelimeyi hiç kimse şimdiye kadar duymadı benden. Biran da çıkacak da değil. Asıl konuşmam gereken konuya gelirse biliyorsunuz ki ben bir avukatım eğer sizin için de uygunsa mesleğime devam etmek istiyorum."
Işte söylemiştim hiç yoktan rahatlamıştım bir nevi. Heyecan ile ağzına bakarken
"Benim onayım vardır gelin Hanım. Kaç yılın emeği vardır. Ama senin izin alman gereken ben değil yokluğundan habersiz kocandır. "
"P..eki." Tek kelimemi de edip tünediğim odama girmekten vazgeçip hasır sedirin oraya yöneldim. En azından kafa dinleyebilirdim. Ne güzeldi önceler değilim mi? Ne çocukluğum ne de şimdim güzeldi. Ikisinin arasındaki burada olmadığım yerdi.
" Mersa çabuk gel buraya. Kız milletinin koşup oynaması nerde görülmüştür ayıp. Hemen eve."
"Ne var Melek ne. Çocuğum ben tamam mı. Hem annem değilsin sen sus."
"Terbiyenden belli zaten annen olmadığım. " ve akşamında babamdan koca bir azar daha sonra ise odaya kapatma cezası.
Ben kötü yıllarım ile cebelleşireken konağın önüne bir araba durdu her tarafından ben zenginim dercesine. Arabanın ön kapısından benimle aynı yaşta olduğu belli olan bir erkek ardından ise yaşlı bir bayan indi. Kadının gözlerinin ilk beni bulması biraz ürpetse de beni bende gözlerimi o zümrüt yeşili gözlere diktim. Kadın sanki içimi görmek istermiş gibi derinden ve etkili bakıyordu. Gözlerini benden çekmesi ile konağa girip hasır sedirin üzerinde ki yeri almıştı. Ben kadına şaşkın bir şekilde bakarken
"Gelin hanım babaannenin elini öpmemek ne ayıptır. " babaannemi ?
"Mehmet Ağa sabırlı ol biz tanışırdık gelin hanımla. Demek Ardilimin karısı sensin ha. Bu kadar asi birisini nerden buldu bu deli oğlan. "
Asi mi? Kurban gittiğimi bilmiyor muydu bu kadın. Elini bana doğru uzatması ile ona doğru yönelip elini öptüm. Tekrar aynı yerime geçerken duyduğum o ses dün gecenin hatırasını boğazımda ki acı ile belli etti.
"Oo Zümrüt Hanım nasıl da geldiniz hayret. Cenaze törenini kaçırdınız ya da düğün her ne haltsa işte. "
Zümrüt Hanım 'ın gözleri üzerimde tarama yaparken benim alev topunu atmaya hazır dilim ve gözüm Ardilin üzerindeydi o da bunu fark etmiş olmalı ki bana doğru küçümseyici bir bakış attı. Konuşmayacaktım zaten gözlerimden anlaşılırdı nasıl alev aldığı ortalığın.
"Hele bana bir kahve yap gelin hanımda bi içeyim yol yorgunuyum. " başım ile onaylayıp mutfağa doğru ilerlemeye başladım arkamdan duyduğum sözler ile koşar adım ilerledim bu sefer.
"Tam Ardil Ağaya göre bir hatun. Nasılda boyun eğmez asi görünüyor. Endam da yerinde."
Mutfağa girdiğim zaman ayak üstü bir şeyler atıştıran adamı gördüm. Bu Zümrüt Hanım ı getiren kişiydi.
"Sen abimin karısısın öyle mi? Allah aşkına nereden buldun bu adamı. Ya da kaderin ne kötüymüş ben bile acıdım sana."
"Tek acıyan sen değilsin emin ol. Kaderim kötü değildi sadece karşımdaki adam da iş yoktu."
"Abim duymasın yenge hanım. "
"Adım Mersa. Yenge demesen daha iyi benim için. Her neyse ben şu kahveyi götüreyim." Elimdeki kahve ile yanlarına yaklaştığım zaman
"Demek evimi bastın ha gelin hanım. Böylesi görülmedi erkekler bile konağın önünden geçmeye korkarken sen evimi bastın. "
"Ev basmak sayılmaz pek Zümrüt Hanım. Olmaması gereken bir olaya dur demek için gelmiştim konağınıza. Aklı olan kişilerin buradan uzak durması sevindirici bir haber."
"Avukatsın şikâyet etseydin ya."
"Evet avukattım. Ama siz de iyi bilirsiniz ki buradaki hüküm bellidir. Buradakilerin kaderini başkaları yazar bize de yaşamak düşer. Benim bu işten tek kazancım küçük bir kızın hayatını kazanması."
"Gözüme girdin gelin Hanım. Ardilime de böylesi yakışırdı zaten. Kaderini tekrar yazmaya başla gelin Hanım. Bu sefer kaderin de Ardil de olsun."
"Kaderimi ben yazdığım yerde sonunu da getirdim Zümrüt Hanım. Ne benden ne de Ardil den pek birşey beklemeyin."
Sanki olacakları kendisi yazmış gibi arkamdan gülümsedi Zümrüt Hanım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reyhan Kokusu
General FictionKüçücük bir beden düşünün.Küçücük kınalı elleri titreyen. Gözleri anlamsızca etrafa bakan. Yanında en çok annesini arayan. Peki o küçüğün yerine kim yanacak? Kim o ateşin içinde yanıp kül olacağını bildiği halde kendini kurban edecek? "Adının anlam...