27.BÖLÜM

6.1K 211 33
                                    

    Son sözümden sonra boğazıma sarılan eller ile nefes alışverişlerim daraldı bu bana uygulayacağı şiddettin en son raddesiydi şayet şuan ölmezsem eğer bu bana son acı verişi olacaktı. Konuşmaya başladıkça elleri daha da daralıyordu ve adım adım sonuma gitmeme yol açıyordu.

    "Ne demek boşanacağız ne demek imzaladım ne demek dilekçe?"    Delirmiş olması mı daha korkutucuydu yoksa birazdan ölecek olmam mı?

"Konuşsana hangi ara yaptın ne halt etmeye öldüreceğim seni o mezara ben sokacam seni."   Mantığa bak Allasen. Peki ben öleceğim mantık peşindeyim hala.. Ellerini birden çekmesi ile ciğerlerime dolan hava başımı döndürmeye yetti. Gözlerimin önündeki puslu cam hafif hafif aralanıyordu sanki. Daha çok bağırması ile olduğum yerde can çekişirken dahi korktum.

    "Olmaz boşanmayacağız ben olmaz." 

  Odanın kapısının açılması ile kendimi daha çok bıraktım artık. Odaya giren Mehmet Bey ve Zümrüt Hanım 'ın ilk odağı yerde can verir gibi duran bendim. Zümrüt hanım bana doğru yaklaşırken kendimi toparladım ve ayağa kalkmaya çalıştım ama bu sadece debelenmekten farksızdı.

  "Nedir bu ses bu haliniz Ardil?"

"Birşey yok baba. Ufak bir tartışma işte. Kadın milleti bilirsin."

     "Ufak bir tartışmaya benzemez bu Ardil Ağa. Nedir bu kızın hali böyle." Gerçeği gören sadece Zümrüt Hanım mıydı Allah aşkına.

"Biz boşanacağız. " sesim de kararım gibi netti artık. Bitecekti bu her neyse daha fazla acı veremeyecekti hem bedenime hemde zaten yaralı ruhuma.

     "Ne boşanması bu evleneli daha ne kadar oldu da? Ne bu sizin aranızda ki sıkıntı bir tek sizi değil hepimizi etkiliyor"  

"Baba sen ne bakıyorsun küçük bir tartışma yaşadık hemen düştü yola. Sırf artistik hareket niyetine. Kimden güç aldığı da belli malum."

      "Küçük bir tartışma mı artistlik mi? Se.. Sen gerçekten delisin. Ben istemiyorum artık ne oyun dönüyor bilmiyorum bildiğim tek şey ben gitmek istiyorum bu evden."

"Daha konuşuyor suss."  Ardil 'ın bağırması ile ev göke çıktı tekrar indi sanki.

   "Bizde olmaz boşanma baba. Kendi adının çıktığı yetmezmiş gibi birde bizi çıkaracak. "   adının çıktığı ne demekti bu. Ben ne hata yapmıştım da ..

   "Milleti başa toplama Ardil Ağa. Kızın hali de ortada düzelt bu sorunu."
  
   Dışarıdan nasıl göründüğüm hakkında hiçbir fikrim yoktu ama kapının önünde duran insanların surat ifadelerinden pek iç açıcı olmadığı kesindi. Daha ben ne olduğunu anlamadan Ardil tekrar üzerime yürüyüp kolumu kavradı ve şaşkınlık korku dolu bakışlar eşliğinde dışarı çıkardı. Kolumun morardığına emindim hatta koptu belki de. Dış kapıya doğru yöneltip bir  paçavra atar gibi iğrenç bir şeye dokunmuş gibi elini birden çekip sokağın ortasına fırlattı.

   "Hadi git bakalım nereye gideceksin neresi kabul edecek. Arkana baka baka geri geleceksin bu eve."   

     Düştüğümden dolayı ellerim hafif sıyrılmıştı. Kendimi korumak adına beni ittiği an ellerim ile yavaşlatmaya çalışmıştım. Ardil 'ın siniri ve öfkesi o kadar büyüktü ki ne arkada ona bağıran babasını ne de onu durdurmaya çalışan Zümrüt hanım ve kardeşini fark etmişti. Tek odak noktası bendim. Elbette korkmuştum çünkü fark ettim ki onun bir durak noktası yoktu. Uyguladığı şiddetinde öyle.

   Elimde ne telefonum ne de param vardı sadece etrafta hırpalanmış halim ile dolaşıp duruyordum. Gecenin bir saatinde ne yapmam gerekti bilmiyordum ben ne biliyordum ki zaten buraya geldim geleli. O eve tekrar dönemezdim dönmekte istemiyorum zaten abimi aramakta da pek bir mantık kırpıntısı bulamadım ve olduğum yere kaldırma attım kendimi. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama yanımda küçük bir kıpırtı oldu. Ve ardından sesli bir iç çekiş. Kafamı sağıma çevirip gelen Botan a baktım. Ardıl den o da nasibini almıştı belliydi. Zorla gülümseme adına bir bakış atıp tekrar döndüm önüme.

     "Çok sinirli. Kuyruğu dik tutmak adına sana bunları yapıyor."

"Botan.."

      "Savunmak değil benimki yenge. Savunacak bir tarafı da yok zaten."

Sadece haklı olduğunu belirtir bir kafa sallama. Daha sonra sessizce usulca boşa akan saatler. Koluma dokunulması ile girmiş olduğum transtan çıkıverdim. 

    "Hadi yenge gidelim."  Botan a ayak uydurup onu takip ettim. Arabaya doğru ilerlerken kendimi hem bitkin hem de bir o kadar canlı hissediyordum. En azından nefes alabiliyordum artık.
 
     12:26 metal rengin hakim olduğu duvardaki renkli saate baktığım da gördüğüm rakam belirtmeleri. Dün geceyi hatırladıkca dişlerimi birbirine geçirme isteği ile doldum. Botan 'ın gelip beni alması ve bu otele getirmesi benim için büyük bir veli nimetti. Tek kişilik odaya göre gayet büyük ve rahattı bu oda. Bir baza bir masa ve iki sandalye dolap televizyon bildiğimiz eşyalar vardı oda da. Ince detayları dikkate alamayacak kadar doluydu kafamın içi ve gözlerim. Yatağın solunda bulunan telefona ilişti birden gözlerim. Büşra' nın telefon numarasını aradım hemen ezber listemde sadece o vardı. Bir iki dakika sonra nefes nefese konuşması dikkatimden kaçmadı değil.

    "Aloo"

"Büşra benim Mersa. Bana acil uçak bileti alabilir misin?"

   "Neden ne oldu. Mersa sen bana uçak bileti almam gerektiğini söylediğin zaman hiç ıyi olaylar gerçekleşmiyor. "

"Bu sefer ıyi şeyler olacak. Sen dediğimi yap."

     "Okey. Sorgulamıyorum şuan hiçbirşeyi geldiğin zaman tek kelime dahi atlamadan lütfen. "

"Tamam görüşürüz." 

     Geçmek bilmeyen saatlerin ardından Büşra arayıp uçak saatimi söyledikten sonra Botan 'ın lazım olur diye bıraktığı 200 lirayı da alıp kapıya doğru ilerledim. Tam kapıyı açacaktım ki kapının çalması ile bu garip tesadüfe sadece burun kıvırmakla yetindim. Kapıyı açtım ama gördüğüm manzara pek bir canıma okuyacak cinstendi.

   "Nereye?"

"...."

    "Dün geceki gibi konuşsana ötüp dur yine."

"Ne var neden geldin Ardil."

      "Geldiğin yere gitmeye çalışma tekrar Mersa. Senin yerin burası millete maskara olmaya niyetim yok şu saatten sonra senin yüzünden. "

"Söyleyeceklerin bunlar mı sadece?"

     "Ne deme mi bekliyorsun acaba? Gitme demiyorum sana git ama buraya tekrar dönerken perişan halde dönersin. "

"Ne bu tehdit mi?"

    "Hayır geleceği olacağı söylüyorum sana. Aptal cesaretin varsa gidersin ama aklın varsa bir adım dahi atmazsın. Akıllı kadınsın sen. Akşam gelip alırım seni."   Ve tek kelime dahi etmeme müsade etmeden gidiş. Açtığım kapıyı kapattım ve içeri geri adımı mı attım. Oda da bulunan rahat yatağın en uç tarafına oturdum ve akreple yelkovanın birbirini kovalamasını takip ettim. Aklımda ve gözümün önünde devamlı dönüp durdu tüm bu yaşadıklarım. Sahi gitmeden ne demişti o akşam gelip alırım seni! Aptal cesareti ve akıl. Ben buradan giderken hem cesaretimi hem de aklımı kullanıp gittim. Ardıl'ın bilmediği birşey vardı bendeki aptal cesareti değildi.

   

Reyhan KokusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin