8.BÖLÜM

9.1K 254 0
                                    


Yapılan bir hata unutulur muydu? Kendi yaptığın hata değil sana yapılan bir hata. Peki ya affetmek. Hani bir söz vardı ya ıyi insanlar unutur vs. devamı aklıma gelmeyen.. Kimseyi affetmem bana yapılan hataysa. Unutmak o da yazmazdı benim kitabımda. Sadece dediği gibi olması gereken olmuştu. Belki böyle olmayacaktı ama yine de olmuştu işte. Her türlü kaybeden bendim değişmez sonuç. Bedel vardı ki ödenmesi gereken..

Bu evde bir hafta geçmişti işte. Iteleye iteleye geçirilen bir hafta. Ardil o günden sonra odaya sadece üzerini değiştirmek amacı ile giriyordu. Ben odadan sadece kahvaltı ve akşam yemeklerine katılıp tekrar odaya dönüş. Telefonumun çalması ile ekran da kocaman BÜŞRADAM yazısını görmem ile buraya geldiğim andan itibaren tebessüm oluşması paha biçilmezdi.

"Nerdesin sen Allah aşkına "
"Neden haber yok senden. Davalarına bile bakmamışsın. "
"Cevap ver bana. "

Bizim Büşra işte. Tek nefeste bir yığın kelime.

"Nefes almayı dene. Ailemin yanındayım. Memleket işte. Ve evlendim. Sen naptın?"

Evlendim demiştim ama ben o saçma kelime ve imza işini yapmadım. Bunu sormam gerektiğini bi köşeye iteledim aklımın. Ve bir cırlama sesi. Ardından anlaşılması zor kelimeler.

"Oraya geliyoruz."

Ne dememe fırsat bile vermeden suratıma kapattı. Ah düzgün bir arkadaşım yoktu hepsi seçmece mübarek. Kapının açılması ile gelene baktım Ardildi. Kapıya doğru yöneldiğim zaman

"Çıkmana gerek yok. Burada kalıcam. Yatağında senin koynunda uyuyacağım. Kocan olarak. "

"Yatağında istediğin kadar yatabilirsin benim koynum ise sana kapalı."

"Açmayı dene. Sol elimi yorma artık. "

"Kendini çok zorlamamaya bak. Uçkurunu tut."

"Seni tutacam da neyse."

" Işini neyselere bırakma. Bizim nikah işlemleri nasıl oldu.?"

"Nazır Ağa halletti o işi. "

Tabi ya. Üç kağıtçı adam. Her türlü işi yapardı. Yaşlı olması ona engel dahi olmadan. Geniş yatağa bedenimi bırakmamla yatağın diğer tarafının çökmesi bir oldu. Daha sonra ise yanıma sokulması.

"Unutturmak istiyorum o günü. Izin ver buna ne ben seni istiyorum ne de sen beni kabul ediyorsun bunu biliyorum ama nazik olmak için elimden geleni yapıyorum. "

"Nazik ve uzak durmaya devam et olur mu?"

"Çocuk isteyecekler sende biliyorsun."

"Kendileri yapsın."

Kafamı hafif sallamam ile ilk gece yaptığı hatayı düzeltmek için nazik ve özenli davranıyordu. Yine de içim de bir korku vardı. Hayır hayır bu olamaz ben ben daha demin inlemiş olamam değil mi? Bu aşkla yapılan bir sevişme değildi ya da tutku ile bu sadece af dilemek için yeni bir mühürdü vücuduma bırakılan...

Sabah sabah kapının çalması pek hayra alamet değildi. Yerimden kalkmadan kapıda ki kişiye hitaben seslendim.

"Evet?"

"Gelin hanım misafirleriniz geldi. "

"Geliyorum hemen"

Üzerimde gece banyodan sonra giydiğim eşofman takımı ile aşağı inmeye başladım. Yine herkes kahvaltı masasında iken ayakta sabırsızca etrafı süzen arkadaşlarımı görmem ile sevinç çığlıkları atmam elbette kaçınılmazdı.

"Alperr Büşraa"

Büyük bir heves ve hızla ilk önce Alper e daha sonra ise Büşraya sarıldım. Ne de çok özlemiştim onları.

"Gelin hanım misafirlerini al da gel yanımıza bir türlü oturmak istemediler masaya"

Bizimkileri masaya doğru çekeleyip boş yerlere oturduk. Ben tabi ki her zaman ki yerime.

"Şey Mehmet Bey bunlar arkadaşlarım Alper ile Büşra. Mehmet Bey de benim.. "

"Eşinin babası biliyoruz tatlım. Tanıştık. "

"Hangi ara?"

Demem ile küçük bir kıkırtı geçti aralarında. Anlamsız bakan ben ve yanımda vücudu sertleşen Ardil dışında.

"Davalarını ben aldım tatlım. Sen olmayınca malum."

"Avukat mısın Sen?" Bu soru tabi ki de Güzide Hanımdandı.

"Evet. Avukattım. "

" Dilden zaten belliydi hem papuç hem yılan. " ah bu sözde Ardilden. Kimse duymasın diye sokulmuştu.

"Bu papuç ve yılan dilin sana da değmesini istemezsen tavsiyem sus."

"Gece hiçte öyle değildin ama inlemen muazzamdı Karıcım."

Ahhh şuan hangi renktim bilen var mı? Biz kimse duymasın diye birbirimize fısıltı ile konuşurken bu kadar yakınlaştığımızın farkında değildim. Bunu tek fark eden ben olmamam gerekti ki Ardilde hemen kendini çekmişti. Daha sonra ise masadaki konuşmalar hiç ilgimi çekmedi. Tek ilgilendiğim kahvaltımdı. Herkes masayı birer birer terk ederken sadece üçümüz kaldık.

"Ayyy kocanı hiç sevmedim. Ne bu haller içi ölmüş ayol bunun." Konuşan Büşra ve göz deviren Alper ve bir adet Mersa. Günümüz ilk önce ben sonra ise dedikodu oldu. Alper e tek kelime ettirmeden konuşan Büşra yorulmuş olmalı ki artık

"Ee konuşun hep ben konuştum. "

"Arada nefes almayı da unuttun herhalde."

"Sus gelene kadar sustun şimdi de sus."

"Izin verdin de sanki konuşmama. "

"Ağzını bantlamadım ya. Konuşsaydın. "

Her zaman ki didişmelerden yine bir tanesi işte. Bu hallerine gülmeden edemedim. İzlendiğimden habersiz. Artık onlar için geri dönüş vaktiydi. Yolcu etmek için dışarı çıkmıştık hep beraber.

"Yine geleceğim buraya. " deyip arabanın ön koltuğuna kuruldu Büşra.

"Ne zaman istersen gel beklerim. Ne ihtiyacın olursa biliyorsun. Çok özletme kendini. Iyi bak kendine. "

Teşekkür maiyetinde bir sarılma ve araba ile gözden kayboluşları. Arkalarından bakmanın anlamsız olacağı için içeri geçtim. Herkes ya salonda ya da kendi odalarındaydı. Odama girdiğim an sinirden karşımda kırmızı gören boğa gibi Ardili beklemiyordum..

Reyhan KokusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin