" Senin tek ailen benim Mersa!"
"Bizden aile de başka birşey de olmaz Ardıl."
Arabanın içerisinde fırtınalar kopuyordu adeta. Sessizlik en büyük hırçınlığını üzerimizde deniyordu sanki. Kalbi buz olan adamın kalbinin soğukluğu vurmuştu yüzüme. Ailen benim derken ciddi miydi diye düşünmekten kendimi alamadım. Ben bu yan tarafımda oturan adama nasıl olurda güvenebilirdim nasıl olurda sığınabilirdim. Aile kavramını en başından kaybetmiştim ben. Anlamı ve en acı hatıraları kaldı şu kuş kadar kalbimde. Beni aldatan beni böyle düşüren bi adam bana ailen benim diyordu celladım olduğunu bilmeden. Kısa bir an dümdüz yoldan yan tarafımdaki Ardıl e çevirdim gözlerimi. Dümdüzdü ifadesi sanki bir duvar vardı yanımda. Son cümlemden sonra tek bir kelime dahi etmeden arabaya bindi. Bir daha da ne konuştu ne de bana baktı. Tam tekrar önüme dönerken kısa bir an gözgöze geldik bu sefer gözlerini kaçıran taraf bendim. Nedendir bilmem ama kendimi suçlu hissetmem normal mi? Son umudumu da kendi ellerimle mı yok etmiştim. Ya da yine her zamanki gibi kendimi kandırıyordum umut yoktu bizde bu şehirde bu kalplerde. Eve geldiğimizi anladığım an arabadan inmeye kalkışmam ile arabanın kapılarının kilitlendiğini belli eden tık sesi duyuldu. Anlamsız gözlerimi Ardıl e çevirip çevirmemekte kararsız kalıp sadece önüme bakmaya devam ettim. Ardıl in söylediği sözlerini duyana kadar.
"Gözlerime bak."
Bakışlarım hala aynı yerde duruyorken..
"Sana gözlerime bak dedim." Sesi ile olduğum yerde hem sıçrayıp hem de bakışlarımı ona doğru çevirdim.
"Beni istemediğini söyle seni rahat bırakacağım. "
"Seni.. Seni ist.. istemiyorum. "
Ve tık sesi. Sanırım artık gitmem gerekiyordu. Arabadan yavaş yavaş inerken kapıyı dahi kapamama izin vermeden büyük bir süratle gözden kayboldu. Neden o kadar zor gelmişti iki kelime. Neden o iki kelime ağzımdan çıkarken içimi kavurup geçmişti. Neden o iki kelime dışarı çıkmamak için bi savaşa girmişti benimle. Aptallık bendeydi işte daha ne isteyebilirdim ki. Beni artık rahat bırakacaktı işte. Konağa doğru ilerlerken büyük bir fren sesiyle kendimi kaldırıma attım. Deli gibi etrafıma bakarken araba ile karşımda Ardıl vardı. Arabadan bir hışım inerek yanıma geldi ve kolumdan tutarak düşmüş olduğum yerden kaldırdı. Kolumu sıkıyordu ama sanki o da bunun farkında değil gibiydi çünkü gözlerinde ki büyüyen alevi görmek imkansızdı.
"Pişman olacaksın."
"Pişman olmayacağım Ardil. "
Âdeta sürüklenir biçimde konağa girdik. Maaile yemek yiyorlardı. Damarlı büyük elleri ufak ellerime kaydı ve beraber yemek masasına doğru ilerledik. Masa da tüm dikkatimi Zümrüt Hanım a verdim. Çünkü diğerleri şaşkın bir şekilde bize bakarken o gülümseyerek ve bilmiş bilmiş bakıyordu. Masa da Yaşar 'ın olmadığını fark etmiştim.
"Botan Yaşar?"
"Gitti yenge. Dün siz gidince Sosyal hizmetler geldi."
"Biz ?"
"E sen gittin senin peşinden de abim gitti. Ya da dur bir saniye siz beraber değil miydiniz ?"
"Zevzek zevzek konuşma Botan. Mersa dedesinin yanına gitti daha sonra da ben aldım. "
"Tabi canım başka ne olacak bende ki de düşünce işte abi."
Hala geldiğimizden itibaren aynı şekilde ve aynı yerdeydik. Ardıl in elini bırakmak için uğraştım ama elimi o kadar sıkı tutuyordu ki en sonunda bende vazgeçtim. Mehmet Beyin konuşması ile bütün gözler ona çevrildi.
"Yarın önemli bir misafirim gelecektir. Hazırlık yapılsın. Tüm ailemi merak ederler misafirlerim. "
"Kim bu misafir Mehmet Ağa?"
"Kimse kim gelince görürsün Hanım. Sen dediğimi yap hele."
Masadaki herkese gülümseyip odama doğru ilerlemeye çalıştım çalıştım diyorum çünkü yanımda elimi tutan Ardıl ile sadece yürümeye çalıştım. Daha sonra o da bana uyup benimle birlikte yürüdü ve odaya çıktık.
"Ee yalnızız bu gece odada." Bu sırıtışa bir ad verecek olursak piç smile derdik.
"Kişilik bölünmesi falan mı yaşıyorsun?"
"Neden ?"
"Ardıl bi ıyisin bi kötü benim de dengemi bozuyorsun "
"Hızlı ol ki yetiş bana."
"Ahhhh!.." bu adam beni delirtecekti. Ya da çoktan bunu başarmıştı.
Biraz rahatlama ihtiyacı ile duşa girdim. Havlu ile odaya geçince odada kimsenin olmaması ile fazlaca rahattım ta ki odanın kapısı birden açılıncaya dek.
"Yuhh! Kapı çalma diye birşey var bilmem haberin var mı?"
"Kendi odama kapı çalarak girmem abes kaçardı karıcım."
"Iyi çık şimdi de odadan!"
" Beni odamızdan mı kovuyorsun?"
"Ardıl hadii!"
Sabah uyanmak benim için baya bir zor olmuştu. Çünkü gece Ardıl yatakta ben ise koltukta yatmıştım. Bütün kemiklerim acı içinde batıyordu etime sanki. Yatakta rahat bir şekilde uyuyan Ardıl i görünce sinirlenmemek elde değildi. Dolaptan üzerime hafif simli salaş pantolon vyaka tshirt geçirdim. Ayağıma da beyaz düz taban spor ayakkabılarım ile hazırdım. Saçlarımı her zamankinin aksine bıraktım. Banyodan çıktıktan sonra Ardıl i uyandırmak için yatağa yöneldim ve bir süre onu izledim. Yüzünü saran varla yok arası kirli sakalı ve kemikli yüzü ile adeta cezbediyordu insanı. Her zaman ateş saçan gözleri kapalıydı bu sefer. Uykusunda bile düz bir ifadeye sahip olan bu adam ne kadar da güzelmiş aslında. Peki yaa...
"Ahhhhh!!!"
"Beni mi izliyorsun karıcım.?"
"Hayır. Çekil şu üzerimden. Uyandırmak için.."
"Öperek mi?"
Tam ağzımı açmıştım ki kapının çalması ile tam Ardıl in tutsaklığından kurtulacaktım ki..
"Kimsen git. Karımla işimiz var. "
"Şey Beyim ben Hatice. Mehmet Ağa nın misafirleri gelmiştir sizi de bekler kahvaltıya. "
"Tamam Hatice geliyoruz."
Nereye kafamı gömebilirdim acaba. Utancımdan ölebilirdim bile şuan. Ardıl i üzerimden attıktan sonra yatakta kahkahalar içinde kalmasını izledim bir süre. Bu adam komik olduğunu falan mı sanıyordu acaba eğer öyleyse hiç komik değildi. Bir kaşık su alabilir miyim ? Çünkü bu adamı öldüreceğim. Ardıl de hazırlandıktan sonra beraber aşağı indik. Kahvaltı masasına yaklaştığımız zaman ben dahil herkesi şaşkına döndürecek o şey duyuldu...
"Mersa YÜREKLİ!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reyhan Kokusu
General FictionKüçücük bir beden düşünün.Küçücük kınalı elleri titreyen. Gözleri anlamsızca etrafa bakan. Yanında en çok annesini arayan. Peki o küçüğün yerine kim yanacak? Kim o ateşin içinde yanıp kül olacağını bildiği halde kendini kurban edecek? "Adının anlam...