18.BÖLÜM

6K 232 3
                                    

Bir söz bir bakış bir aldanışa yeterdi. Tutarsız hallerine ben bağımlı olmuştum ve bir türlü önümüzde ki gerçeği göremedim. Oyun dedim biter dedim ama nereden bilirdim ki bitenin sadece ben olacağını. Bir iyiyken bir kötü oldu. Can almayı bekleyen azrail gibiydi baş ucumda. Ben o ne yaptıysa yok saydım unutmaya çalıştım ama hep daha fazlasını yaptı. Arabada giderken Ardile hiç bakmadan devamlı akıp giden yolu seyrettim. Onun bakışlarını fark ediyordum ama olan olmuştu değil mı? Araba konağın önünde durduğu an

"Özür dilerim aslında öyle demek istememiştim. Yorgundum ve anlarsın ya işte sinir.."

"Yorma kendini Ardil anladım ben."

"Kafana göre.."

"Kafama göre değil. Senin sözlerin onlar ve başka anlamları yok. "

"Sus da din.." ilk defa sesim yükselmişti ona. Neredeyse bağırarak konuşuyordum artık.

"Sen beni dinle. Yeter ben dayanamıyorum bu yaptıklarına. Bu tutarsız hallerine bu boyun eğdirişlerine. Beni bir çocuk olarak görme ya da bir fahişe. Çünkü ikisi de değilim. Bir iyisin bir kötüsün bana karşı. Yapma bana. Bu tutarsız hallerine ile gelme bana. "

Cevap vermesini dahi beklemeden araçtan indim zaten onunda birşey söyleyeceği yoktu. Arabayı hızla ilerletip gözden kayboldu. Bitik bir halde odama geçerken Zümrüt hanımın bana seslenmesi ile ona doğru ilerledim.

"Konuşmak ister misin gelin hanım. Halin kötü duruyor."

"Pek değil Zümrüt Hanım. Yoruldum galiba biraz dinlensem daha iyi olur."

"Gelin hanım Ardili mi yargılama olur mu? Ilk defa böyle hissetti benim kuzum. "

"Ne demek istiyorsunuz ?"

"Sen ne anlamak istersen gelin hanım. Hadi dinlen biraz."

Kafa karışıklığını en iyi ne çözerdi. Saatlerce düşünmek mi yoksa akışına bırakıp olan düğümlere bir düğüm daha atmak mı?

Saat gecenin ikisi ..
Saat gecenin dördü...
Saat sabah altı..
Ne gelen vardı ne de giden. Ardil gece eve gelmemişti. Sabah belki eve gelmiştir de odaya girmemiştir diye kahvaltıya indim ama oradada yoktu. Yüzümün asıldığını gören tek kişi Zümrüt Hanımdı. Gözleri ile teskin etmek ister gibi baktı. O zümrüt gözlerdeki güç her insanın ele geçirmek istediği türdendi.

Saat gecenin üçü..
Saat sabahın beşi..
Ve yine evde olmayan Ardil.

Bir haftam böyle geçmişti işte. Saatleri sayar olmayan Ardili düşünürdüm. Zümrüt Hanım her ne kadar umudumu kaybetmememi söylese bile bitmişti işte. Bugün ise hastanede kontrolüm vardı. Üzerime gri diz altında spor elbisemi giydim converslerimi de ayağıma geçirip saçlarımı salaş şekilde bıraktım. Odadan çıkmadan son iş olarak kot ceketimi ve çantamı alıp çıktım. Merdivenlerden inip avluya çıktım. Kahvaltı masasındaki aileye baş selamı verip dışarı çıktım. Hastane buraya çok uzak sayılmazdı. O yüzden biraz yürümeyi tercih ederek ilerledim. Hastaneye geldiğim zaman direkt doktorun odasına yöneldim. Kapısını açtığım an doktorun karşısında beş ya da altı yaşında bir erkek çocuğu vardı. Tüm vücudu yara izi olan bir çocuk.

"Şuan hastam var. Daha sonra alayım sizi."

"Ah yok yanlış geldim kusura bakmayın. " deyip kapıyı kapattım. O çocuğun vücudunda ki izlerin nedenini öğrenecektim. Yardıma ihtiyacı olduğu belliydi. Aradan on beş dakika geçtikten sonra çocuk doktorun odasından çıktı. Çocuğu kendime doğru çektim ve

"Pardon küçük bey isminizi öğrenebilir miyim?"

Küçük bir kıkırtıdan sonra.

"Yaşar. Ya Senin?"

"Bende Mersa. Memnum oldum."

"Bende.."

"Birşey sorabilir miyim?
Ya da oyun oynamaya ne dersin?"

"Amcamla oynadığım gibi oynamayalım. "

"Amcanla nasıl oyunlar oynuyorsunuz ki?"

"Çok kötü. "

"Vücudunda ki yaraların nedeni amcan mı?"

"Evet. Canımı çok yakıyor bazen oturamıyorum." Oturamıyorum. Bu nasıl bir oyundu ki bu çocuk..

"Evin nerede peki tatlım?"

"Okulun orada. "

"Tamam biraz işim var geleceğim hemen tamam mı?"

"Ama oyun oynayacaktık. "

"Hemen geleceğim. "

Yaşar 'ın çıktığı kapıyı hiç çalmadan içeri daldım. Doktor biraz şaşırsa da kendini toparladı hemen.

"Daha demin ki çocuk taciz.."

"Bunu size söyleyemem. "

"Ya bana söylersin ya da bu çocuğun eziyetine yardım edersin sadece."

"Hanım efendi ama bakın.."

"Bakılacak şey yok doktor bey. Çocuğun halini siz de gördünüz. "

"Evet. Taciz."

"Peki tec..."

"Evet maalesef." Işte şimdi beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Bir çocuğa küçücük çocuğa..

"Rapor hazırlamanız mümkün mü?"

"Evet ama adli bir şey olması gerek. Mahkeme falan."

"Sen raporu hazırla doktor. Gerisi bende."

Hışımla çıktım odadan. Yaşar ı bıraktığım yerde gördüğüm an koluna asıldığım gibi hastane dışına sürükledim. Korktuğunu hissedebiliyordum ama ondan çok ben korkuyordum. Yaşar 'ın ağlaması ile olduğum yerde durdum. Tam yolun ortasında gelebilecek tehlikeleri önemsemeden.

"Korkmak yok küçük adam. Oyunumuz başladı. Hangi amcanla oynuyorsun o kötü oyunu?"

"Mirza amcamla."

"Biz polisiz amcan da kötü adam anlaştık mı?" Yaşar başını heyecanlı bir şekilde salladı. Işte bir çocuğu kandırmak bu kadar basitti. Hızlı adımlar atarak okulun oraya geldik ve Yaşar 'ın evini göstermesi ile evin kapısına dayandım.

"Çıkın kapıya. Size diyorum. " kapıyı hafif orta yaşlarda bir kadın açtı. Ilk önce bana sonra elini tuttuğum Yaşar a baktı ve Yaşar ı kendine çekmeye çalıştı.

"Kim bu çocuğun Mirza amcası?"

"Benim hayırdır?" karşımdaki on beş on altı yaşlarında esmer iri yapılı çocuğun yanağına bir tokat patlattım. Bu bendeki sinir ile bu şehri bile yakardım çocuk ilk başta şaşırsa da kendini toparlayıp üzerime doğru geldi. Bacağıma korkudan sarılan Yaşar ile olduğum yerde dururken çocuk tam elini kaldırıyordu ki ondan önce bir el daha hızlı davranıp o eli kavradı. O elin sahibi karşımda en son görmeyi umduğum kişiydi...

Reyhan KokusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin